İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, ülke ve kent gündemine dair güncel soruları Egedesonsöz’e yanıtladı.
Onur DENİZ/EGEDESONSÖZ - Türkiye'de istenilen düzeye bir türlü ulaşamayan kadın girişimciliğin başarılı örneklerinden biri, Türkiye'nin ilk kadın borsa başkanı Işınsu Kestelli…
Tarımda izlenebilir ve sürdürülebilirliğin uygulamasında önemli kurumlar arasında yer alan, 125 yıllık İzmir Ticaret Borsası'nın 2009'dan beri iki dönemdir Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdüren Işınsu Kestelli, ülke ve kent gündemine ilişkin güncel konuları Egedesonsöz'e değerlendirdi.
Son dönemde tarım ve hayvancılıkta çıkmaza giren Türkiye'nin mevcut politikalarını değerlendiren Kestelli, sürdürülebilir tarım politikası için reçete sunarken; İzmir'in kadınlarına girişimcilik mesajı verdi.
1 MİLYAR İNSANIN TEMİZ SUYA ERİŞİMİ YOK!
Son dönemde ülkemizde ve dünyada yaşanan terör olayları piyasaları önemli ölçüde etkiledi. Bu yaşananlara karşı Türkiye'nin duruşu ne olmalı?
Terör bir insanlık sorunu... Dün Ankara ve Brüksel, bugün Lahor yarın kim bilir hangi kent. Bu meselenin temelinde dünyada giderek artan eşitsizliklerin büyük rolü var. Dünyanın en zengin yüzde 1'i, toplam varlıkların yarısına sahip… Bu sürdürülebilir mi? 1 milyar insanın temiz suya erişimi yok! Bu devam ettirilebilir mi? Yaşamanın ve yaşatmanın ölmekten ve öldürmekten çok daha değerli olduğunu içselleştirmesi lazım insanların. Bunun için refahın tabana yayılması ve kapsayıcı büyüme çok önemli… Terör, Türkiye'nin pozitif algısını kötüleştiren, bizi aşağı çeken temel sorunumuz. Bu sorunu önce izole edip sonra kökünden temizlemek için ne gerekiyorsa yapmamız lazım.
ÜRETİMDE VERİMLİLİÐİ SAÐLAMAYA MECBURUZ
Terör gündeminin yanı sıra ülke tarımında dalgalanmalı bir grafik gözlemliyoruz. Her sene farklı sektörlerdeki üreticiler ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bu sorunların temelinde ne var?
Tarımın temel sorunu, sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayacak bir reform demetinden yoksun oluşu... Tarım sektörü son 30 yıldır ekonominin genel performansının yarısı kadar bile büyümüyor. 1980 ile 2014 yılları arasında Türkiye ekonomisi yılda ortalama yüzde 4.2 büyürken, tarım sektörünün büyümesi yüzde 1.6'da kaldı. Ülkemiz 2014 yılında tarım ve gıda ürünleri toplamında 18 milyar dolar ihracat, 14.5 milyar dolarda ithalat gerçekleştirmiştir. Ancak, sadece tarım ürünleri olarak değerlendirildiğinde ise 8.7 milyar dolar ithalat, 6.4 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiş ve 2.3 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. Bu veriler birlikte değerlendirildiğinde üretim potansiyelimizi yeterince kullanabildiğimizi söylemek mümkün değildir.
Üretim potansiyelini ortaya çıkarmak için neler yapılmalı?
Özellikle, pamuk, yağlı tohumlar ve bitkisel yağlarda net ithalatçı konumdayız ve sadece bu ürünler için 4-5 milyar dolar dış ticaret açığı veriyoruz. Genel bir değerlendirme yapıldığında, arzını arttırmadığımız hatta son yıllarda önemli miktarda gerileyen arazi varlığımız veri iken bütün tarımsal ürünlerde net ihracatçı olmak mümkün değildir. Yapmamız gereken mevcut tarımsal ürünleri işleyen sanayimizin ihtiyaç duyacağı, büyük ihracat pazarlarımızın özellikle talep ettiği ürünleri dikkate alarak mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz ürünleri belirlemeli ve uygun teşvik yöntemleri ile üretim planlamasını yapmalıyız. Ayrıca, üretimde verimliliği sağlamaya da mecburuz. Birim alanda dünya ortalamasından daha düşük bir verimle üretim yaptığımız sürece rekabet şansımızda bulunmamaktadır.
Yapılması gereken reformlarda Türkiye'nin tarım politikası nasıl şekillenmelidir?
Öncelikle tarımın milli gelir içindeki payının ne olması gerektiği konusunda bir konsensüs lazım... Şu anda yüzde 7'lere inen bu payın daha fazla gerilememesi ve hatta yeniden yüzde 10'un üzerine çıkıp bu seviyelerde kalması için kararlı bir reform programı uygulamamız lazım. İyi niyetli strateji belgelerini elbette çok önemsiyoruz ama Türkiye'de tarım ve hayvancılığın sıçrama yapması için sıra dışı çözümler üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sürdürülebilirlik, verimlilik, kendine yeterlilik, inovasyon ve rekabet yaratabilirlik, bu sektörün temel tanımlayıcıları olmalı.
TARIM VE HAYVANCILIÐIN SADECE ENFLASYON YÜKSELDİÐİNDE AKLA GELMEMESİ LAZIM
Ekonomi temelli vaatlerin olduğu bir seçim sürecinden sonra çalışmalar devam ediyor. Hükümetin yaptığı çalışmalar beklenilen düzeyde mi?
Hükümet iyi niyetli, bundan hiç şüphe yok. Ancak sanayide, finansta ve hizmetler sektöründe var olan reform iradesini ve uygulama hızını tarım ve hayvancılık için göremiyoruz. Bu sektörün, sadece enflasyon artınca gündeme gelen bir sektör olmaması lazım... Ülkemiz, yaşadığı bunca badireye rağmen yoluna devam edebiliyorsa bunda tarım ve hayvancılık sektörünün, sosyal ve ekonomik sorunları absorbe eden yapısının büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Çok önemli işler yapıldı, tarımsal bütçe desteği rekor seviyede, vergiden girdi sübvansiyonlarına kadar pek çok kritik adım atıldı. Ancak üretim, teknoloji ve ticarette radikal bir dönüşüm gerçekleştirdiğimiz anda tam anlamıyla başarabildiğimizi söyler duruma geleceğiz.
Bu sene özellikle çekirdeksiz kuru üzüm, pamuk gibi ürünlerde rekolte kaybı yaşandı. Bu düşüşte neler etkili oldu?
Devlet desteklerinin verim düşüklüğü, fiyatlardaki dalgalanmalar, mevsim koşulları ve tarımdan kopuş diye özetleyebilirim. Geçen yıl Türkiye genelinde sebze üretimi yüzde 3.5, meyve üretimi yüzde 4, tahıl ve diğer bitkisel ürünler üretimi yüzde 10 arttı. Buna karşılık bizim bölgemiz için çok önemli ürünler olan kuru üzüm, pamuk ve zeytin üretiminde yüzde 15 ila yüzde 50 arasında değişen oranlarda rekolte kaybı yaşandı. İncirde ise ciddi bir kalite kaybına maruz kaldık. Üreticilerimizi bu yıl da benzer risklere karşı uyarıyor ve tarım sigortası başta olmak üzere her türlü tedbiri almalarını tavsiye ediyoruz.
KALICI ÇÖZÜMÜ İÇİN ORTAK MOTİVASYON
Tarım politikasındaki teknolojik gelişmelerde İzmir'in durumu nedir?
İzmir, üretim ve pazarlamada çağdaş teknikleri en hızlı kullanan kentlerin başında geliyor. Ürettiğimiz ürünlerin niteliği ve ölçeği de teknolojide ileri olmayı gerektiriyor. Bu konuda ülke genelinden ileri bir durumdayız ama daha iyi olmamız gerekiyor.
Jeotermal santrallerin bölgedeki zeytin ve incirleri kurutması ile ilgili son durum nedir?
Bu, uzun vadeli sonuçları ile ele alınması gereken bir konu. Özellikle nemi ve suyu çok sevmeyen kuru incir için sorun teşkil edecek olan bölge nispi nemini arttıracak olan barajların, sulama kanallarının ve jeotermal kuyuların artması, iklimsel değişikliklerle incirin özellikle son dönemi ve kurutma aşamasında yağışların artması, dünyanın en kaliteli kuru incirinin üretilmesini sağlayan kuru incir sezonunda yaşanan rüzgar düzenindeki değişiklikler inciri kurutma aşamasında çok etkilemiş ve iş malı olarak tabir edilen kaliteli kuru incirin azalmasına neden oldu. Bir kısmı süregelen bu sorunların kalıcı çözümü için ortak bir motivasyon lazım.
İzmir Ticaret Borsası ve İzmir Ticaret Odası, Buca Kaynaklar'daki Et Entegre Tesisi için bir şirket kurarak ihaleye girdi. Beklenmeyen bir durum ile ihale başka firma tarafından kazanıldı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim için bu tesisin ekonomiye kazandırılması önemliydi. Bunun için uğraştık. Neticede bir başka girişimci aldı ihaleyi. Şimdi tesisin açılmasını bekliyoruz, hayırlı olsun.
İZMİR'İN RANT TUZAÐINA DÜŞMEDEN GELİŞMESİ GEREKİR
İzmir'de et entegre tesisi gibi çözülmesi gereken öncelikli sorunlar nedir?
İzmir'in büyüme stratejisi ve öncelikleri revize edilip, sürdürülebilir bir gelişme planı hayata geçirilmeli. İzmir'in ulaşılabilir bir kent olması, rant tuzağına düşmeden gelişimini devam ettirmesi gereklidir. Bu İzmir'in doğru ve sistemli bir şekilde gelişimi için çok önemli. İzmir'in yenilikçi kent anlayışıyla rekabet üstünlüğü bulunan büyüme alanlarına odaklanması lazım. Bütün bunları yaparken kenti yönetenlerin ahenginin de önemli olduğunu söylemek gerek.
Kent merkezindeki çalışmaların yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kırsal kalkınma projesi kapsamında yürüttüğü çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Borsa olarak bu modele önerilerini var mı?
Biliyorsunuz İzmir'in IPARD kapsamında olmamasının büyük haksızlık olduğunu her vesile dile getirdik ve bunun telafisini istedik. Bu nedenle İzmir için kırsal kalkınma projelerinin desteklenmesini çok önemli buluyoruz. Geçen yıl Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Ekonomik Yatırımlar 9. Etap başvurusunda İzmir'in sunduğu 144 adet projenin hibe almaya hak kazandığını sevinerek izledik. Biz, İzmir Ticaret Borsası olarak imza attığımız Karacaağaç projesinde kırsal kalkınmaya verilecek desteğin yarattığı olağanüstü katkıyı bizzat yaşayarak gördük. Mikro projelerin, birbiriyle haberleştirilerek, entegre şekilde uygulanmasının verimi artıracağını düşünüyoruz.
HER DÖRT KADINDAN ÜÇÜ ÇALIŞMIYOR
İzmir'in kadın istihdam oranı ne düzeyde?
İzmir, işgücüne katılımı Türkiye'nin üzerinde olan bir kent. Üç büyük kent arasında da benzer bir pozisyonumuz var. Bu nedenle kentimizde kadın istihdamı da işsizlik de daha yüksek görünüyor. Burada önemli olan Türkiye'nin rakamlarının yükselmesi. Ülkemizde şu anda ne yazık ki kadınların işgücüne katılımı yüzde 31 seviyesinde. İstihdam oranı yüzde 27'nin altına düşüyor. Bu, her dört kadından üçü çalışmıyor demek. 21 milyon kadını evde oturtarak bir ekonomide patlama beklemek gerçekçi değil.
Borsa'nın öncüsü olduğu kadın girişimcilik hareketleri hedefine ulaştı mı?
Türkiye'de her 100 girişimcinin sadece 8'i kadın. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 25'e kadar çıkıyor. Borsa İstanbul'da hisseleri işlem gören şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın oranı yüzde 12 civarında. Bu şirketlerin sadece yüzde 3.1'inde kadın CEO var. Kadının yönetime daha fazla katılması ve girişimci olması, ülke için hayati önemde. IMF, Türkiye'nin ekonomide kadınlarımızdan yeteri kadar yararlanmadığı için uğradığı gelir kaybının, milli gelirimizin yüzde 22'si kadar olduğunu raporladı. Biz, bu dezavantajın ortadan kalkması için pek çok kadın girişimciliği projesini destekledik. Elde ettiğimiz sonuçlar tatmin edici.
ÇOCUKLARINI KORUYAMAYAN BİR TOPLUMUN GELECEÐİ OLAMAZ
Son dönemde artan kadına şiddet olaylarında İzmir, İstanbul'un ardından Türkiye sıralamasında ikinci sırada yer aldı. Mevcut tabloyu ve İzmir karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuyla ilgili ne gibi önlemler alınmalı?
Kadın cinayetlerinde ülkemizin karnesi maalesef çok kötü. Bu konuda son yıllarda oluşan farkındalık, bu cinayetlerin daha görünür olmasını sağladı. Geçen yıl ülke genelinde 303 kadınımızın cinayete kurban gittiğini biliyoruz. İzmir de, cinayet yoğunluğunda ilk kuşak iller arasında yer alıyor. Buna, kentin nüfusunun kalabalıklığı ve göç gibi unsurlar gerekçe gösterilebilir. Ancak İzmir gibi medeni olma iddiası taşıyan bir kentin, bu konuda Türkiye'ye örnek olacak eşitlikçi bir yaklaşımı ortaya koyması gerekir. Ülke genelinde bu sorunu minimize etmek için, töre gereği cinayetlere karşı eğitim, daha etkin kadın sığınma evleri, daha sıkı bir adli kontrol ve genel olarak caydırıcı cezalar şart.
Kadın cinayetleriyle birlikte ülkemizde bir de çocuk istismarındaki artış gündemde son olaylara bakışınız nedir?
Utanç verici bir sorun. Hep vardı ama toplumda artan hassasiyetler nedeniyle daha görünür hale geldi. Cezaların artırılmasını ve çocuklara hizmet veren kurumların çok ciddi bir denetime tabi tutulmasını bekliyoruz. Çocuklarını koruyamayan bir toplumun geleceği olamaz.
CESUR OLUN!
Son olarak Türkiye'nin ilk kadın Borsa Başkanı olarak kadın girişimcilere mesajınız var mı?
Kadınlarımızın iş hayatına girme konusunda daha özgüvenli ve cesur olması lazım. Her girişim başarıya ulaşacak diye bir kaide yok. Türkiye'nin, kadının iş hayatında hak ettiği ölçüde yer alma deneyiminin elbette bir öğrenme maliyeti olacak. Ben genç kızlarımıza kendilerini iyi eğitmelerini, çalışma yaşındaki kadınlarımıza da algılarını açık tutmalarını tavsiye ediyorum.