Gazeteci Hanzade Ünuz Ege’de Sonsöz için sordu, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray dobra dobra anlattı...

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, bir konuştu pir konuştu.

Yaptığı radikal bir açıklamayla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil muhalefet liderlerine 'Çekilme' çağrısı yapan Çıray, şimşekleri üzerine çekti.

Aytun Çıray, 'İmdat Çığlığı' olarak nitelediği sözlerinin çarpıtılmamasını istedi.

Ege'de Sonsöz'e konuşan Çıray, meselenin sadece 'Yeni Lider' arayışı olmadığını vurguladı.

Türkiye'nin çıkmaz sokakta olduğu bir ortamda Başkanlık sistemi için 11 Eylül'ü olası bir referandum tarihi olarak hazırlayan hükümete karşı muhalefetin hazırlıksız olduğunu söyledi.

Aylin Nazlıaka olayındaki kırgınlığını dile getirdi, Kemal Kılıçdaroğlu ile aralarındaki 'Eylemsellik' sorununa işaret etti.

'Kral Çıplak' diyerek açık konuşan Aytun Çıray, eleştirilerini siyasi bir çıkar için yapmadığını aksine Türkiye'nin içinden geçtiği fekaletin anlaşılması için ikbalini riske attığını söyledi.

Çare siyasetinin önemine dikkat çekti, 'Türk siyaseti ya bir yol bulur, ya bir yol açar' dedi.

Muhalefet liderlerine basın aracılığıyla 'Çekilme' çağrısı yaptınız. Genel Başkanınız CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na gidip açıkça 'Artık çekilin' diyemez miydiniz?

Ben Kasım seçimlerinden sonra Parti Meclisi'nde bir konuşma yaptım, herkes bunu unutmuş olmalı. Kapalı ortamda yaptığım bu konuşmada Türkiye'nin tek adam rejimine geçtiğini ve artık CHP ile ilgili iyimser söylem ve yorumlarla bir sonuca gidemeyeceğimizi söyledim. Bu şekilde devam edilirse 2019 seçimlerinin CHP için daha büyük bir hayal kırıklığı olabileceğini açıkça ifade ettim. Ama 'sızdırıcılar' bu konuşmamı tamamen çarpıtarak basına servis ettiler.

Henüz kurultay olmamıştı. Arkadan 'poster' olayı patladı ve bir de gördük ki Sayın Nazlıaka anahtar listede. Baktım ki birileri Sayın Kılıçdaroğlu'na zarar verecek komplolar peşindeler. Bakınız, ben Kemal Bey'e vefa borcu olan ve ona sadık üç beş kişiden biriyim. Bir milletvekili, yemininde olduğu gibi önce milletine ve ülkesine sadakat göstermelidir. Bu tarz siyaset yapmayı ahlaklı bir siyaset olarak görüyorum. Bugüne dek kapalı kapılar arkasındaki hiçbir toplantıya katılmadım ve bu eleştirilerimi bir çıkar hesabı ile yapmıyorum.

İSPATLAMAYAN ŞEREFSİZDİR

CHP milletvekili Aylin Nazlıaka'nın bahsettiği Atatürk posterinin indirilmesi ile ilgili haberleri basına sızdırmakla suçlandınız. Bu doğru mu, sızdırdınız mı?

Bu tartışma uzatılarak CHP'ye yeteri kadar zarar verdi. Bunu tekrar tekrar gündeme getirenler CHP'ye değil bana zarar verseler amenna. Ben devlet adamıyım, sır kavramını iyi bilirim. CHP'de de sayın Kılıçdaroğlu'nun yüksek takdirleri ile PM ve MYK üyeliklerine getirilmem geçmişten gelen bir güvenin eseridir. Üstelik sayın Nazlıaka bu konuyu sayın İnce'ye naklederken orada birçok kişi vardı ve sayın Nazlıaka kimbilir bu konuyu başka kaç yerde konuştu. Yani iddiasını ispatlamayan şerefsizdir. Ben sadece bu işin basına sızmasından günlerce sonra konuyu AKP gündeme getirip istismar etmesin ve CHP kurumsal olarak zarar görmesin diye 'Bunu yapan kapının önüne konmalıdır' dedim. Ayrıca Atatürk'e yapılan saygısızlık 'Kol kırılır yen içinde kalır' diyerek ört bas edilemezdi. CHP disiplin kurulu sayesinde bu işten güçlenerek çıktı.

SORUN EYLEMSELLİK

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aynı zamanda sizin yakın dostunuz, 'Çekilme' çağrısı için kendisiyle neden yüz yüze görüşmediniz?

Nezaketi ve demokrat kişiliği nedeniyle ne zaman istesem kabul ettiler. Sabırla dinlediler. Sorun konuşmak değil, eylemsellik. Son grup toplantısında sayın Aylin Nazlıaka'nın tarafından tekrar gruba çağrıldığını duyduğumda artık bir şey konuşmanın anlamı olmadığını düşündüm.

İpler koptu mu?

İp meselesi değil bu. Sayın Kılıçdaroğlu ile ipleri koparma hakkım olamaz. Bu fikirlerimi özgürce söylememin teminatı Sayın Genel Başkanımızın demokrat ve özgürlükçü yapısıdır. Her zaman konuşuruz, görüş ayrılığı bu sadece. Ama temel bir görüş ayrılığı. Bakın dün çeşitli kişiler verdiğim mülakat ile ilgili görüşlerini dile getirdiler.

İKBALİMİ RİSKE EDİYORUM

CHP İzmir İl Başkanı Yüksel, çekilme çağrısı yapan birinin öneri de getirmesi gerektiğini söylemiş…

Gayet nazik bir üslûpla eleştirdiğini duydum. Ancak öneri getirdim ben, PM'de söyledim. İl Başkanımız okumamış ya da bilgisi olmamış olabilir. Öncelikle ben hem Genel Sekreter'e, hem de İl Başkanı'na üsluplarındaki nezaket için teşekkür ediyorum. Yalnız beni kamuoyu önünde tartışmakla suçlayan bu arkadaşlarımız bana telefon açmak yerine basın aracılığıyla cevap verdiler. Böyle durumlarda partinin üst yöneticileri ararlar, varsa sıkıntılar izole edilir. Önce benimle konuşmaları daha doğru olurdu.

Kısasa kısas olmuştur…

Siyasette böyle şey olmaz. Benim öyle kırıp dökmek gibi bir niyetim yok. Ben aslında o mülakatta bir çığlık atıyorum. Türkiye'nin çıkmaz sokağa girdiğinin anlaşılması için bütün ikbalimi riske ediyorum. Uluslararası basında Türkiye'de tekrar darbe yapılabileceği söylentilerinin çıktığını anlatıyorum. Türkiye'de insanların umudunun Reza Zarrab'ın konuşmasına kaldığını anlatıyorum. Esas tartışılması gerekenler bunlar diye düşünüyorum. Bunları tartışmayıp sadece yeni lider ihtiyacının tartışılması konuyu anlaşılmaz hale getiriyor. Türkiye'nin kaybedecek zamanı yok diyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin en başarısız, en kanlı iktidarını yenemeyecek bir muhalefet olabilir mi?

SCHRÖDER ÖYLE DEMİYOR

Bu başarısızlık sadece lider sorunu mudur, kadrolarını da kapsamaz mı?

Şimdi ben lideri tartışmak istemiyorum ama askeri kaideye göre yapılan ve yapılmayan her şeyden komutanlar sorumludur. Schröder öyle demiyor, benim kadrolarım sorunlu demiyor. Binde 5 oy kaybettiği zaman siyaseti bırakabiliyor. Her konuda çağdaşlığı Batılılığı özlüyoruz, arıyoruz. Niçin burada aramıyoruz?

İyi ama bu Kemal Bey'in kaybettiği 9. Seçim. Neden şimdi çıkış yaptınız? Zamanlamanıza bakarak bir hazırlık içinde olduğunuz söyleniyor…

Herkes Aytun Çıray'ın adını unutsun, herkes bu yazının içeriğine odaklansın. Türkiye her gün beş şehit veriyor. Güneydoğu'da Kürtler evlerinden göç etmek zorunda kalıyorlar. Herkes Türkiye'de sokağa çıkma güvenliğinin yok oluşuna odaklansın. Herkes ekonominin çökmesine odaklansın. Bütün bu tespitleri yapıyor ve bir çare bulamıyorsak ben de dahil herkes sorumluluğu çekinmeden kabul etsin.

İŞ İŞTEN GEÇMEDEN...

Kral çıplak mı diyorsunuz?

Öyle bir felaketin içinden geçiyoruz ki, bunu gerçekten hissettiğimizde iş işten geçmiş olacak. Felaket gelecek demiyorum, felaketin içindeyiz diyorum. Böyle bir zamanda susup konuşmamak… Ben sadece Cumhuriyet Halk Partisi'ni eleştirmedim, muhalefet partilerinin tümünü eleştirdim. Bu söylediklerim için mevki ve makam hırsı var diyenlere, ben de diyorum ki, mevki ve makam hırsı bir suçsa hepiniz suçlusunuz. Dolayısıyla mesele kişisel değildir.

Muhalefet liderleri acilen değişmeli diyorsunuz, nasıl olacak bu iş? Sihirli bir değnek mi değecek?

Bu işi yapabilecek olan kişiler esasen bizatihi liderlerin kendileridir.

'PARDON' MU DİYECEÐİZ?

Kılıçdaroğlu'nu 'yüksek düzey bir teknisyen' diye tanımlıyorsunuz. Teknisyen somut gerçekleri ele alır, siyaset ise duygular üzerinden yapılır diyorsunuz…

Doğru. Tayyip Bey gerçekler üzerinden mi siyaset yapıyor? 17 – 25 Aralık gerçekti ama paralel devlet hikayesi duygular üzerinden yapılmış bir siyasettir. Başbakan her ne olursa olsun Başkanlık sistemini getireceğiz diyor. Altını çiziyorum, her şartta diyor. Biz de 'Anayasa referandumu yapacak meşru şartlar olmadığından tek adam rejimini her şartta engelleyeceğiz' demeliyiz. Engellemeliyiz. Referandumu kazanacak planlarımız hazır mı? Sözcülerimiz, kadrolarımız hazır mı? Peki muhalefet kazanamazsa, rejim değiştikten sonra 'Pardon' mu diyeceğiz? Sayın Cumhurbaşkanı ben rejimi değiştirdim, bana göre anayasa yapın diyor. Başarırsa bu ülkenin hali ne olur?

Referandumun zamanlaması ne olur sizce?

Benim tahminim 11 Eylül'de referandum yapmayı isteyebilirler. '12 Eylülün şafağında demokrasi getireceğiz' demek için 11 Eylül'de referandum yapmayı isteyebilirler.

RUHUMDAKİ FIRTINA

Derdinizi anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Benim sözlerim bir imdat çığlığı. Kemal Bey'e sevgim, saygım ve sadakatim nedeni ile bu eleştirileri yapmak benim ruh dünyamda fırtınalar yaratıyor. Kolay değil, bunu göze alan Aytun Çıray nasıl bir tehlike hissetmiş olmalı ki bunları söylüyor diye baksın herkes. Ben Türkiye bir rejim bunalımı yaşıyor ve bu devlet bunalımına dönüştü diyorum. Türkiye felakete gidiyor, bunun içinden çekip çıkarmalıyız. Bunun için yeni hedef ve umutlara ihtiyaç var.

Meral Akşener bu umutlardan biri mi sizce? Çünkü açıklamanızda kıyaslama yaparken Akşener'in adını verdiniz.

Hiç orası ile meşgul değilim. Bilemem. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yapılmış olan gizli bir anketin sonucundan söz ettim sadece. O ankete göre sayın Akşener, Erdoğan'la başabaş yarışacak gibi görünüyordu. Ama MHP'de kim Genel Başkan olur bizim işimiz değil. Fikir yürütmek etik de değil. Baraj altına düşmüş bir MHP rejim bunalımını daha da derinleştirir anlamında konuştum.

DARBE OLUR MU?

Türkiye'de yine darbelerden bahsediliyor.

Ben bilmiyorum, Amerika'daki ünlü köşe yazarları, Rubin yazıyor. Şuyu vukuundan beter. Böyle bir şey olur, olmaz. Ama olmasının şartlarını ortadan kaldırmak siyasetçinin görevidir. 12 Eylül darbesi öncesi merhum Demirel ve Ecevit Cumhurbaşkanlığı konusunda mutabık kalsalardı belki de 12 Eylül darbesi olmayabilirdi. Tarihimiz değişirdi. Ne AKP diye bir parti olurdu, ne PKK gelişebilirdi. Hepimiz bunların içinden geçtik, bir deneyim sahibi olduk.

Darbe tehlikesi görüyor musunuz?

(Düşünüyor) Darbe tehlikesi şu anda görmüyorum ama bunun uluslararası basında yazılması, Türkiye'ye layık görülmesi aşağılayıcı ve dediğim gibi şuyu vukuundan büyük bir olaydır. Ben bugün Türk ordusunun çağdaş düşünce yapısıyla buna uzak olduğuna eminim. Ama buna zorlandığını da söylüyorum.

Zorlandığını derken… İçeriden mi, dışarıdan mı?

İç ve dış, dünyanın her yerinden.

SİYASET BOŞLUK KALDIRMAZ

Merkez yeni bir parti arayışından konuşuluyor, bir sürpriz çıkar mı?

Türkiye'de iki seçim var ki iyi incelenmeli, biri 1977'de Bülent Ecevit'in Karaoğlan nidalarıyla kazandığı seçimdir. O seçim umudun gücüdür. Diğeri de 2002 seçimleridir. Mevcut muhalefet partileri umut boşluğunu dolduramadıkları için Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir parti ve Tayyip Erdoğan diye bir lider çıktı. Siyaset boşluk kaldırmaz, ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Millet bir noktadan sonra başka türlü karar verebilir. Bu söylediklerimden başka hesaplar çıkarılmasın, ben tarihe not düştüm.

Sizin yeni bir oluşumda yer almak için mesafe koyduğunuz söyleniyor.

Bunu şiddetle reddediyorum. Sadece bir tespitte bulunuyorum. Siyaset boşluk kabul etmez demek için ne müthiş bir deneyime, ne de perde arkası hesaplara gerek var. Bu boşluk dolmazsa Ortadoğu haritasının yeniden çizileceği başka şeyler olur. Bunu önleyelim diyorum.

'DERİN CHP' DESTEÐİ

Muhalefet liderlerini eleştirdiğiniz çıkış nasıl bir tepki aldı?

CHP örgütü demokrat ve medenidir. Bir tek aleyhte telefon, bir tek kaba protestoyla karşılaşmadım. Bundan çok memnunum. Tespitlerim konusunda genel bir mutabakat olduğunu gördüm. Özellikle 'Derin CHP'liler' yani CHP'ye ömrünü vermiş insanların açıklamalarımı beğendiklerini söylemeleri hissi davranmadığımı ortaya koydu.

CHP ile gemileri yaktınız mı?

Neden yakayım? Bu söylediklerim içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin ideolojisine ters düşecek ne var? Atatürk ilkelerini savunan bir insanım, neden gemileri yakayım?

CHP sizle gemileri yakarsa…

Üzülürüm. Kalbimi okuyamamışlar demek derim.

AKP'LİLERİN PARTİ BEKLENTİSİ…

Başkanlık sistemine neden karşısınız?

Bugün Başkanlık sistemi adı altında getirilmek istenen şey Amerikan tipi bir Başkanlık değil ki. Sayın Erdoğan kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmaya çalışan bir Başkanlık istiyor. 'Ben kuvvetler ayrılığının çok olduğunu düşünüyorum' diyor. 'Meclis bekleme odasında' diyor. Anayasa Mahkemesi'ne, mahkemelere talimat veriyor. İkili görüşmelerimizden biliyorum, AKP milletvekillerinin önemli bir kısmı da umut vaat eden bir parti beklentisinde. Ama onların kendi partilerini terk etmeleri için bir başka partide ışık görmeleri gerekiyor.

Böyle bir parti çıkarsa…

Hiç şüphesiz birçok vatansever Adalet ve Kalkınma Partisi mensupları pozisyonlarını alacaklardır.

KOLTUKTAN VAZGEÇTİM

Kim koltuğundan vazgeçecek de bir açılım sağlanacak? Kimse koltuğundan vazgeçmiyor…

Ben koltuğumdan vazgeçtim. Fikirlerimi de bu hislerle söylüyorum. Eğer ülkenin çıkarı için yapacağım işler benim bulunduğum pozisyona mal olacaksa bunu göze almış durumdayım.

Başkalarının da bu noktaya gelmesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Ben birçok insan bu noktaya gelirse kimsenin koltuğunu kaybetmeyeceğini, tam aksine koltuk sayısının artacağını düşünüyorum. Herkese daha çok koltuk çıkacak. Mesele koltuk meselesi değil, bu koltuklar milletin koltuklarıdır. Burada millete hizmet edersiniz. Koltuğu terk etmekten ziyade, koltuğun hakkını vermek gerekir diye tarif etmek lazım. Ben milletin bana verdiği koltuğun hakkını vermeye çalışıyorum.

ALLAH ŞİFA VERSİN

Aksi takdirde kaybedecek bir şey kalmayacak mı?

Bu kaybedecek çok şeyimiz olduğu için kaybetmeme mücadelesidir. Biz millet olarak demokrasiye, laik rejime, hukukun üstünlüğüne, kadınların hayata katıldığı hayat tarzına alıştık. Bunu kaybetmemek için mücadele ediyoruz.

Aytun Çıray AK Parti'ye geçmenin yolunu yapıyor diyenlere ne diyorsunuz?

Allah şifa versin diyorum (gülüyor). Öyle şey olur mu? Bütün mücadelemiz bu tek adam rejimini ortadan kaldırmak. Benim bütün mücadelem bu mevcut iktidara karşı, hepimizin öyle yani.

ÇARE SİYASETİ

Muhalefete karşı da bir mücadele içine girdiniz…

Benim yaptığım siyasete bir isim vermek gerekirse, çare siyaseti diyelim.

Çare siyaseti derken…

'Demokrasilerde çare tükenmez… ' diye öğrenmiştim. (gülüyor). Adalet ve Kalkınma Partisi yerine aklı başında, kurucu değerlere sahip bir iktidar Türkiye'yi ele aldığında Ortadoğu'da yapılmak istenenlerin çoğu yapılamayacaktır. Benim önerdiğim muhalefeti güçlendirme ve iktidara taşıma siyaseti destek görür, başarılı olursa 'Yurtta sulh cihanda sulh' siyaseti devreye girer ve bundan sadece Türkiye'de değil tüm dünya olumlu etkilenir.

SUİKASTLER OLABİLİR

Peki ufukta deneyimli siyasetçilerin biraraya geleceği bir oluşum gözüküyor mu?

Bunun olup olmaması muhalefetin tutumuna göre ortaya çıkar. Burada Hanibal'in bir sözünü anımsatmak isterim, 'Türk siyaseti ya bir yol bulur, ya bir yol açar...'

Son olarak, Türkiye'de en uç olayların yaşandığı bu ortamda siyasetçi olarak siz kendinizi güvende hissediyor musunuz?

Normal rejimlerde cesaretten değil akıldan söz edilir. Bizim gibi bir ülkede cesaret de gerekiyor ne yazık ki. Bu kötü gidişatı değiştirmek isteyenlerin güvende olduğunu söyleyemeyiz. Suikast dahil her şeyle karşılaşılabilir. Ama bundan korkup susacak halimiz de yok. Türkiye çare bulacaktır, benim yaptığım çıkış bu çare buluşun ilk adımıdır. Emin olun bunun sonuçları adım adım ortaya çıkacak.