Çok az insan gelen tehlikenin farkında. Ekonomik yoksulluktan öğrenme yoksulluğuna geçiş gerçekten kimin umrunda?

Yoklukla, hayat gailesiyle, virüsle, doğal afetler yangınla, selle uğraşırken dünyaya bizi devam ettirsin diye getirdiğimiz çocuklarımız ne durumda farkında mıyız?

Dünya üzerindeki ilkokul çağında olan 72 milyon çocuk eline verilen bir metni okuyamaz durumda. Okuma becerisini çocuklarına kazandıramayan eğitim sistemlerinin ve yönetimlerin matematik, fen bilimleri ve beşerî bilimler gibi diğer alanlarda da yetkinlik kazandıramayacağı aşikar.

Dünya Bankası'nın yaptırdığı bir araştırmaya göre (UNESCO İstatistik Enstitüsü işbirliğinde Ekim 2019'da yayımlanan Öğrenme Yoksulluğunu Sona Erdirmek: Neler Yapılmalı? -Ending Learning Poverty: What will it take?-) düşük ve orta gelirli ülkelerde öğrenme yoksulluğu çeken ilkokul çocuklarının gelecekteki kazançlarından yaklaşık 10 TRİLYON dolar kaybetme riski olduğunu, bu rakamın küresel gayrisafi yurtiçi hasılatının yüzde 10'una tekabül ettiği gözler önüne seriliyor.

Bu rapora göre, Türkiye'de 10-14 yaş aralığındaki çocukların %95'i okula kayıtlı ve bu öğrencilerin %17,6'sı temel düzeyin altında okuma becerisine sahip. Bu oranlar üzerinden yapılan hesaplamalar Türkiye'de öğrenme yoksulluğu oranının maalesef %21,7 olduğunu gösteriyor.

Daha ileriye gitmemiz beklenirken, Alfa Kuşağı çocukları derken hem fakirleşiyor hem cahilleşiyor muyuz yoksa?

Alfa Kuşağı kimler gelin onları tanıtayım sizlere. Size çok tanıdık gelen hatta belki de onlardan biri olduğunuz X-Y-Z kuşağından sonra geldiler bu dünyaya. Araştırmacılar 2012 yılından sonra doğanları bu kuşak içerisinde tanımlıyor.

Alfa kuşağı adını Yunan alfabesinin ilk harfinden alıyor. Yani bir anlamda her şeyin sıfırlandığı yeni bir dünya nesli oluyorlar. Enteresan değil mi?

Sokakta kirlenmediler. Pelüş oyuncakları, kurşun askerleri olmadı onların. İp atlamadılar, topa vurmadılar. Saklambaç, yakalamacada ebe olmadılar. Ali baba saatin kaç diye sormadılar. Yakar topu, istopu hiç bilmediler. Onlar için hayat varsa yoksa uzuvların devamı gibi görünen tabletler ve akıllı telefonlar. Konuşmadan, bakışmadan iletişim kurmadan büyüdüler. Yaşıtları ile tek tük bir araya geldiler. Okul hayatları pek olmadı. Çoğu okulu resmi bir bina gibi arada bir gidilen bir mekan olarak addetti. Öğretmen tanımadılar. Tanıdıkları kişiler televizyon veya bilgisayar ekranında gördükleri hiçbir duygusal iletişim kuramadıkları iki boyutlu avatarlar.

Önceki kuşaklar gibi değiller. Dünyaya geldikleri günden beri bireysel yaşadılar, konu komşuyla, apartmandaki diğer çocuklarla pek bir araya gelmediler. Gelseler de doktorculuk evcilik gibi oyun kuramadılar. Ne oyunun kurallarını ne de toplumsal kuralları tanıdılar. Disiplin anlayışları annelerinin yüksek tonu, babalarının çat kaşı. Onu da önemsemiyor çoğu. Bugüne kadar her şey onlar için satın alındı bu yüzden paylaşmayı bilmiyorlar, sahiplik paylaşmaktan çok daha elzem.

Bağımlılıkları teknoloji ile sınırlı değil. Makarna, pizza, cips, hamburger gibi hızlı gıda ve karbonhidrat bağımlısı hepsi. Sofra düzenine hiç alışmadılar, çünkü uslu dursun ve itirazsız lokmaları yutsun diye ellerine bir tablet sıkıştırıldı.

Sanal dünyada vakit geçiren, sanal gerçeklikle büyüyen, farklı yetenekler geliştiren, meraklı, sosyal mesafe mottosuyla yaşamaya devam eden, fiziksel temasta bulunmadan dünyalarla buluşacak bir nesil Alfalar.

Dünyanın bir döngüsü var. Zor zamanlar güçlü insanlar yaratır. Güçlü insanlarla iyi zamanlar yaşanır. İyi zamanlar ise tembelliği, vurdumduymazlığı, bireyselliği besler. İyi zamanlarda yetişen zayıf insanlar ordusu da zor zamanları getirir.

Öğrenme Yoksulluğu daha kötü zamanları doğurmadan milli eğitim politikalarımızı yeniden gözden geçirmemiz, çağa ve mevcut koşullara ivedilikle ayak uydurmamız şart. Bu kuşaklar bizim gibi tebeşir tozuyla ya da büyüttüğümüz bir önceki nesil gibi akıllı tahtayla büyümeyecekler. Pandeminin gölgesinde velilerin endişeleri, aşı karşıtlarının rahatsız edici provokasyonları, çocuklarının şaşkınlığı ile uzun bir aradan sonra okul bahçeleri özlenen cıvıltılara bu pazartesi kavuşuyor. Çocuk seslerini çok özledik. O cıvıltılar umudun, geleceğin, coşkunun, heyecanın, mutluluğun sesleri.

Kapsayıcı ve hakkaniyete dayanan nitelikli bir eğitim sağlamak ve herkes için yaşam boyu öğrenim fırsatı yaratmak ümidiyle tüm Alfalarımıza başarılar diliyorum.

Haydi çocuklar okullara!