Müzik Önerisi: Kimseye Etmem Şikayet – Müzeyyen Senar – Kudsi Ergüner Assamble

Kimse hayatından memnun değil. Derin bir huzursuzluk, içten içe acabalar, sürekli bir başkası olma ya da bir başka yerde bulunma arzusu…

Bir dokun bin ah işit… Mevzu önemli değil şikayet edilecek mutlaka tonlarca şey var…

Bir duruma, bir olaya, bir habere, yemeğe, trafiğe, kalabalığa, hostese, taksiye, hava durumuna, dosta, düşmana, konu komşuya, gürültüye, sessizliğe, sıcağa, yağmura…

İki kişi arasında bir husumet çıkması an meselesi. Yan baktın ya da bana bakmadın. Düz gittin

Ya da ters geldin…Bana mı dedin ya da bana mı çarptın…

İnsan insanın zehrini çabucak emiveriyor…Bu yüzden aniden yüksek gerilim hattı doğuyor.

Tansiyon çok çabuk yükseliyor.

Evet dünya kötülüklerle dolu…

Peki tüm bu kötülüklerin kaynağı ne?

Kötü düşünmek bana göre…Her şeyi kendinle ilgili sanmak.

Hep mağdur olduğunu düşünmek. Kurbanı oynamak…

Ders çıkarmamak…

Aslında seçim senin.

Seçimlerin tutumunu belirliyor…Olaylara bakış açını şekillendirip seni tepkisel yapıyor. Ani tepki veriyorsun.

Ve gerginsin, sürekli şikayetçisin…Memnuniyetsizsin…

Kaosu yaratan da sensin, çözümsüzlüğü de sensin.

Metanoya!

Kökeni Antik Yunana dayanan bir terim. Meta ötesinde ve değişim nous ise zihin akıl demek…

'Zihnin ötesine geç!'

Ya da…

'Kendini aş!'

Metanoya kendi benliğimizi sorgulamak ve bencillikten sıyrılmakla başlıyor. Bu şekilde daha yüksek bir bilinç düzeyine ulaşmak için kendimize fırsat tanıyoruz.

Metanoya bir tür kişilik değişimi aslında…ya da tabiri caiz ise 'RUHSAL DÖNÜŞÜM'

Metanoya için yaşamlarımızda köklü değişime ve yeni bir bakış açısına ihtiyaç var.

İlk olarak kendini sorgulamakla başlıyor her şey. Düşüncelerimizi, davranışlarımızı gözden geçirip kendimize kendimizi iyice ve dürüstçe tanıma fırsatı yaratıyoruz. Bir dizi filmi seyreder gibi üst bir akıldan kendini gözlemlemek ve artıları eksileri tespit etmek…Duygularının farkına varmak…

Öfkenin nedeni, mutsuzluğun sebebi, kırgınlığının arkasında yatanı sor açıkça kendine ve doğru cevapları alana kadar sars benliğini…

Kolay değil en zoru insanın kendine dürüst olabilmesi. Ego denen o duvara sürekli çarpıp düşmesi…

Başkalarının seni nasıl gördüğüne göre yaşadığın için kendi içine ördüğün duvarı aşamıyorsun aslında. O duvarı kıracak olan da kendi derinliğinle ya da karanlığınla seni karşı karşıya bırakacak olan da cesurca kendine sorduğun sorular.

O sorular cevapsız kaldıkça sahip olduğun bedene hapsolduğun gibi senin için tasarlanmış yaşama ve ruhsal kalıba da hapissin…

Aş kendini!

Olduğun halinden memnun musun?

'Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı bir kayayı yontmaktadır. Güneşin alnında çalışmaktan kavrulur ve Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım. Hikaye bu ya Tanrı onu duyar ve 'ol' der. İhtiyar güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir güneşi örter. Güneşin hükmü kalmaz. Bu sefer bulut olmak ister ihtiyar. 'ol' der Tanrı bir kez daha. Bulut olur. Rüzgar alır götürür, rüzgarın oyuncağına dönüşüverir. Rüzgar olmak istediğinde her yere egemen oluverir. Fırtına olur, kasırga olur tam keyfi yerine gelmişken koca bir kayaya denk gelir. Kayayı delip geçemez ve Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve en güçlü şekilde ayakta durmaktadır artık dünyaya karşı. Lakin sırtında bir acıyla uyanır bir sabah. Bir ihtiyar taşçı kayayı oymaktadır'

Kaderi sevmek, acısıyla tatlısıyla bizim için olanı yaşamak, ANLAMAK, öğrenmek ve devam etmek zorundayız.

Kendimizi aşmanın en doğal yolu da kendimizi bilmek, yaşadığımızı anlamak ve yaşadıklarımızdan öğrenmek…Ve dönüşmek…

Daha yüksek bir amaca adanmak…Hayatın özünü keşfetmek…

Belki de ülkece yaşadığımız tüm bu gerginlik ve duygusal krizler kendimizi keşfetme sürecine girdiğimizin belirtisidir.

Bu krizlerle yüzleştikçe içsel gölgelerimizle buluşup daha iyi bir biz yaratacağız.

Eski düşünce kalıplarımızdan sıyrılıp yeni bir bilinç seviyesine ulaşıp özgürleşeceğiz.

Metanoya Vatanım!