Birkaç yıl önce İzmir'in önemli ilçelerinden birisinin Belediyesince çıkarılan yayından, bir haberi alıntı yaparak yayınlayan Ege de Son Söz'den Belediye Başkanının şikayeti üzerine Sulh Ceza Mahkemesince yapılan haberin yayından kaldırılması istenmiştir.

Haber Belediye Yayınından alınmıştı ve birebir kullanılmıştı. Ekleme yoktu, hakaret yoktu, tehdit, şantaj yoktu. Yani suç unsuru taşıyan bir yönü yoktu. Üstelik kamuya açıklanmış bir kaynaktan, kendi kaynaklarından alınmıştı. Ama başkan izin alınmadı diye şikayette bulunmuştu.

Bunun üzerine gazetede 'En Komik Dava' başlıklı bir yazı yayınlandı.

Sayın başkan komik dava diyerek yargıyı aşağıladın, yargıya hakaret ettin diye bu sefer de gazetenin o tarihteki Genel Yayın Yönetmeni Ümit Yaldız'ı şikayet etti. Savcıda Asliye Ceza Mahkemesinde dava açtı.

Defalarca gidip geldikten sonra nihayet hakim beraat kararı verdi. Kararı temyiz etti sayın başkan. Yargıtay okkalı bir gerekçeyle kararı onadı.

Gerek Asliye Ceza Mahkemesi, gerekse Yargıtay, verdikleri kararlarla davanın komik olduğunu teyit ettiler.

Yargı işte böyle davalarla uğraştırılıyor, komik duruma düşürülüyor ve yargıya güvenin azalmasına sebebiyet veriliyor. Yazık ki yazık.

Şu papaz davası; komik değilde nedir.

Bu arada şunu belirtmek isterim. Burada mahkemenin bir kabahati yok. Mahkemenin bazı usuli şartlar dışında iddianameyi iade yetkisi yoktur. Yani dosya önüne geldiğinde onu bir şekilde sonuçlandıracak.

Burada özensiz davranan soruşturma mercileridir. Gizli tanıklara dayanarak suçlamada bulunuluyor. Üstelik tutuklanması için Sulh Ceza Hakimliğine gönderiliyor, terör örgütü ve casusluk kelimeleri bir araya geldiğinde tüyleri diken diken olan hakimlerde derhal tutuklama kararı veriyor.

Sonra terör örgütüne yardım suçundan üç küsur yıl hapis ve tahliye.

Dağ fare doğurdu, buna denir.

Ne oldu, bütün dünya nezdinde yargımız, ülkemiz komik duruma düşürüldü.

Bu gizli tanık meselesini biz kumpas davalarından biliyoruz. Askeri Casusluk davasında yüzlerce kahraman subay hakkında casusluk davası açıldı. Casus ilan edildiler, mağdur edildiler. Sonuç beraat. Hadi onlar Fetöcüydü, Hanifi Avcı'nın deyimiyle örgütün talimatı ile hareket eden Simon' lardı. Ya sizler ey soruşturma makamları. Bu özensizlik niye.

Yargının eski güvenirliliğini kazanması için bence üç hususun hayata geçirilmesi gerekir.

Birincisi savunmaya önem verilmeli ve soruşturma aşamasında avukatların dosyaya katkısı sağlanmalıdır. İkincisi, kefaletle tahliye yolu etkin kullanılmalı ve hangi suç işlenmiş olursa olsun şüphelinin durumuna göre uygun kefalet belirlenmeli, kefalet teklif edilmeden tutuklamaya karar verilmemelidir. Ve üçüncüsü, özellikle terör ve casusluk gibi suçlamalar bir savcı tarafından değilde, ekip halinde çalışacak bir savcılar grubu tarafından yapılmalıdır.

Unutulmamalıdır; Tutuklama bir yargısız infazdır.