Malum ülkenin en önemli gündem maddesi terör olayları… Her gün yeni şehit haberleri ile uyanıyor, ocaklara düşen ateşi seyrediyoruz. Süreç o kadar hızlı ilerliyor ki ne şehit olanı ne de terör olayları nedeniyle hayatını kaybedenleri bir gün sonra hatırlayabiliyoruz. Herkesin istediği tek şey var o da artık kötü günlerin geride kalması. Elimizden eski-güzel günlerin yeniden gelmesini dilemekten başka bir şey gelmiyor. Çünkü silahların susmasının da ateşlenmesinin de kararını ne yazık ki biz veremiyoruz. Tabi ki bu işin siyasi yansımaları da oluyor. Son olarak gündeme gelen mesele aslında uzun süredir bazı kesimler tarafından dillendiriliyordu. O da, İzmir'den bir heyetin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu önderliğinde Doğu'daki illeri ziyaret etmesi konusuydu. Daha önce Diyarbakır'a bir uçak dolusu kişi ile giden ve ziyaretlerde barış mesajları veren Kocaoğlu neden şimdi suskundu? Ya da meseleye bakışı niçin belediye törenlerinde sadece kürsüden iki çift laf etmekten ibaretti? Başkana Egedesonsöz'ü ziyaretinde bu konuyu Diyarbakır'a giden birisi olarak bizzat sormuştum. Yanıt vermek istememiş, yutkunmuştu… Ve gözünün önüne eski günlerdeki ziyareti gelmiş olacak ki 'Ortam karışık' demekle yetinmişti. Konu yeniden CHP İzmir İl Başkanlığı'nın toplantısında gündeme geldi. Bazı isimler, 'gidelim-destek olalım-açıklama yapalım' derken bazıları da, 'Batı'da oylarımız düşebilir-iyi analiz edelim-sıkıntı yaşamayalım' değerlendirmesini yaptı. Kocaoğlu, meseleye bakışının güvenlik ve terör olayları olduğunu tescilleyerek 'oradakileri buraya getirelim' önerisine sıcak baktı. Bunlar tartışılabilir ama barış ve kardeşlik çağrılarının olduğu ortamda ziyaretler yapan Kocaoğlu'ndan şimdi beklenen tavır bu değil. Risk alan, farklı işlere imza atan, yaptıkları ülkeye örnek gösterilen birisinden bu kent, sadece şehit cenazelerinde protokolde durup, taziye evine giderek durumu izlemekten çok daha fazla şeyler bekliyor…

BALKANLAR'IN HIRÇIN EVLADI
İzmir'de 'Balkan' denilince dernekler ve sivil toplum kuruluşlarının dışında bazı isimler akla gelir. Kimisi iyi anılır, kimisinin ise kulakları çınlatılır. Hemen hemen herkesin hakkında bir değerlendirme yapacağı, iki çift laf söyleyeceği isimlerden birisi de AK Parti'nin eski Milletvekili Rıfat Sait'tir… Görev yaptığı dönemde TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi olması nedeniyle dönemin de bakanı şimdiki Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı gezilerde diplomatik krize neden olacak işlere imza atması konuşulan konular arasında yer alır. Ülke içinde ve dışında yaptığı birçok eylem onu Dünya'da 'ünlü-tanınmış kişilik' konumuna getirmiştir. Hatta son olarak kendisi, Hacca gittikten sonra kapanan eşinin, milletvekili adayı gösterilmemesi sonrasında başını açtığı iddiaları ile gündeme gelmiştir. Uzun süredir 'yedek' kulübede bekleyen Sait kimilerine göre 'gıpta edilecek' kimilerine göre de 'suyunun suyu' tabir edilen bir parti görevi ile sahalara dönmüştür. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çekinceleri, uyarılarına rağmen STK'lardan ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Manisa Milletvekili deneyimli siyasetçi Selçuk Özdağ'ın kararı ile bir düzine 'yardımcının yardımcısı' görevlisinden birisi olan Sait, son olarak kendisini 'Ege Bölgesi' sorumlusu ilan etti. Haftalık yazı yazdığı gazete üzerinden 'atanmış-seçilmiş' değerlendirmesi yaparak İzmir Valisi Mustafa Toprak'a ayar vermeye çalışan Sait, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafı üzerinden de 'betimleme' yaparak adresi valilik makamı olarak göstermiş oldu. Partide şimdilerde yeni bir kriz var. O da verilen görevi çok çalışarak hak etmek yerine 'çok tanıtarak' duyurma yolunu tercih eden Sait'in davranışları… Bir grup Roman ve Balkan kökenli dernek geçtiğimiz günlerde genel merkeze giderek bağlı bulunduğu isim Özdağ'a gitmiş. Ve aynen şöyle demiş: 'Arkadaşın kendisi bizi temsil etmiyor. Yaptıklarından da sorumlu değiliz'…

ÖLMEDEN ADI SİLİNDİ!
Herkesin bildiği gibi sokak ve caddelere isimler belediye meclis kararları ile verilir ya da kaldırılır. Bir yere ismi verilen kişi itibarlı-bilinen kişi olmasının yanında bulunduğu yere hizmet etmiş kişilerden de seçilebilir. Yani kötü işlere imza atmış, insanlar tarafından sevilmeyen kişilerin ismi bir yerlere asılmaz. Bundan tam sekiz yıl önce 20 Mayıs 1998 yılında duayen gazeteci Erkin Abi'nin (Usman) ismi dönemin Karşıyaka Belediye Başkanı Kemal Baysak'ın önerisi ile Büyükşehir eski Belediye Başkanı Burhan Özfatura'nın olduğu mecliste Mavişehir'de bir sokağa verilmiş. Bu sokak şimdi Mavişehir'de binlerce kişinin yaşadığı 1. Etap Toplu Yapı Yönetim Kurulu kararı ile kaldırılıyor. Büyükşehir'e dilekçe ile başvuru yapan Evren Gürsan isimli vatandaşın talebi önce Karşıyaka ardından Büyükşehir meclisinde kabul edildi. Gerekçe ise Usman'ın ismini taşıyan sokak ile birlikte diğer sokakların siteye ait olması. Yönetim, bariyer koyarak bina sahiplerine adeta işkence yapıyor. Çünkü her daireye tek anahtar veriliyor. Misafiriniz ziyaret ettiğinde ya da evin diğer bireyi eve geldiğinde otopark haline gelen sokak açılmıyor. Olası deprem ya doğal afet dışında acil ambulans girişi de mümkün değil. Kaosa neden olan bu kararı alan site yönetimi Karşıyaka Belediyesi'nin örnek projesi Karşıyaka'nın Filizleri'ne 30 bin TL maddi destek vererek belediyede işi 'ayarlamış' olsa da vicdani olarak rahatsızlığa neden olmaktadır. Ayrıca, bir site yönetimi istedi diye yıllardır bilinen ve 'yaşayan' birisinin adını taşıyan sokağın kaldırılmasını belediye yönetimi gerekçeleriyle açıklamalıdır. Bu durum planlı ve bilinçli bir şekilde yapılıyorsa da 'göz yumanlar' ayıp etmiştir…

NÜFUS ARTMADIYSA FİYAT NEDEN ARTTI?
Gaziemir Belediyesi'nin son zamanlarda yaptığı dikkat çeken çok önemli icraatları var. Sırasıyla yazarsam kitap, hatta roman olur. Bunlardan bir tanesini paylaşmak istiyorum. Belediye, yeni yıl ile birlikte üç yıllık temizlik işleri ihalesi yaptı. Yıllığı 12 milyon 700 bin TL'den ihalenin toplam bedeli KDV dahil 40 milyon TL'yi buluyor. Yani belediye yeni seçim dönemine kadar sadece çöp toplama, taşıma ve temizliği için bu parayı ödeyecek. Peki burada dikkat çeken ne? Dikkat çeken konu ise ilçenin nüfusunun, çöp toplama alanı ve konteynır sayısının artmamasına rağmen kasadan çıkacak paranın 10 milyon TL'ye yakın artış göstermesi… Peki fiyat neden arttı? Tabi ki bunun yanıtını en iyi belediye yönetimi verecektir ama aldığım bilgiye göre yeni ihaledeki şartnameye daha önce olmayan araçların 'kilometresine' göre fiyatlandırma yapılmış. Yeraltı değil yer üstü konteynır sistemi var. İlçe genelinde üç kez tur attığınızda araçların kilometresi yerinde durmayacağı için fiyatlandırma da yükseliyor. Yine ihaleye göre araçların yaşları, özellikleri, kapasitesi de değiştiği için kasadan çıkan miktar artıyor. Bir de üstüne şimdilik pazarlarda marul ve pırasa artıkları süpüren 'kar küreme araçları' eklerseniz kasanın dolu kalması için gerekçeniz kalmıyor!

NOT: Önceki yazımda MÜSİAD'ın girişimci Başkanı Ümit Ülkü'nün İzmir Defterdarı Tamer Utkucu ile hazineye ait arazilerdeki Mercedesli makam araçlı keşfini yazmıştım. Yazı sonrası Ülkü aradı ve durumun öyle olmadığını anlattı. Yapılacak projeden bahsettikten sonra Menderes sınırları içindeki 'güç birliği' ile yapılan yeni koleji örnek gösterdi. En kısa zamanda kendisinden her iki konu başta olmak üzere diğer çalışmaları ile ilgili bilgi alıp buradan paylaşacağım.