Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıldönümüne vurgu yapan siyasi partiler kampanyalarını da buna göre şekillendirdi. Millet İttifakı'nın sürükleyici yapısı Cumhuriyet Halk Partisi ilk önce '100. Yıl bildirgesi' adı altında bir dizi kararlar aldı. Ardından '2. yüzyıla çağrı beyannamesi' dediği vizyon belgesi açıklandı. 2019 yılındaki seçimlerde iktidarı yerel yönetimlerde ele alan CHP'nin belediyeleri de bu vizyon belgesi ve çağrılara göre projeler geliştirmeye başladı.
Kurtuluşun ve kuruluşun kenti İzmir'in en önemli kurumlarından biri olan 156 yaşındaki İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin amiral kurumu İZSU Genel Müdürlüğü ise Cumhuriyeti'nin 100. yılına atıfta bulunarak'100. yıl 100 proje' tanıtımı gerçekleştirdi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in doğrudan tanıtımı yaptığı 100 projenin maliyeti 20 milyar TL'yi bulacak. Kurumun bütçesi göz önüne alındığında yıllık harcamanın yarısından fazlasının yatırıma ayrılması dikkat çekiyor. Hepimizin bildiği gibi belediyeler ülkenin içinde bulunduğu koşullar da göz önüne alındığında mali açıdan sorun yaşıyor. Kredi notu uzun yıllardır AA olan İzmir Büyükşehir Belediyesi de bazı zamanlar ciddi sıkıntıya giriyor. Bir dönem meclis kararıyla belediye ana kasasına milyonlarca para aktaran, borç veren İZSU ise halen kurumsal yapısı itibariyle dimdik ayakta duran yapıların başında geliyor.
Başkan Soyer'in 'teknik değil adanmışlığın yatırımıdır' ifadesini kullandığı 20 milyarlık proje demetini açıkladığı toplantıda dikkat çeken bir ifadesi daha vardı. İzmirlilere 'makyaj yapmak yerine kentin sağlığını korumak için çalışıyoruz' diyen Soyer, yılların kangren olan sorunlarının çözülmeye başladığının altını çizmeyi ihmal etmedi. Göreve geldikten sonra 'bilimsel' çalışmalarla birlikte 'insan kaynağı' konusuna da yatırım yapan Soyer, kurumu bir yıl önce Genel Müdür Ali Hıdır Köseoğlu'na emanet etti.
Peki o sorunlar neydi?
Seçim dönemlerinin en önemli siyasi malzemesi olan iki konu var. Bunların başında 'su ve koku' geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminden itibaren gündeminden düşürmediği 'su temini' meselesi uzun yıllar kentin gündeminde… Manisa Gördes Barajı'ndan içme suyunun DSİ vasıtasıyla getirilmesi iktidarın en önemli argümanı olarak hep konuşuldu. Erdoğan şu sıralar kentsel dönüşüm ve depremler nedeniyle gecekondu sorununu gündemine alsa da koku meselesi sıcaklığını koruyor. Havaların ısınmasıyla birlikte genel seçim havasından yerel seçim atmosferine geçecek İzmir'de koku yine tartışmaların odağında olacak!
Dönelim sorunlara!
İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Burhan Özfatura'nın öncülüğünde başlatılan 'Büyük Kanal' projesi var. Ahmet Priştina'nın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından 'işler hızlansın' denilerek ve boru çapları daraltılarak tüm kanalizasyon altyapısı tek bir noktaya bağlanmış. Soyer'in toplantıda da vurguladığı gibi Narlıdere'den yola çıkan kanalizasyon atığı elektrik vasıtasıyla çalışan pompalar aracılığıyla şehri boydan boya geçerek Çiğli'deki Arıtma Tesisi'ne getiriliyor. Bir de kentin başına yıllardır bela olan yağmursuyu ve kanalizasyonu aynı anda götüren 'birleşik sistem' modeli var. Aşırı yağışlı havalarda kanalizasyona karışan yağmursularını bertaraf etmekte zorlanan arıtma tesisi stop ediyor. Bu da gelen kanalizasyon atıklarının hiçbir şekilde arıtılmadan denize deşarj edilmesi demek!
Bundan 20 yıl önce kurulan arıtma tesisi ömrünü büyük oranda tamamlamış. Yeniden revize ve modernizasyona alınan tesisin arıtma kapasitesinin yüzde 30'dan 80'e kadar çıkartılması düşünülüyor. Dünyadaki örneklerinin aksine 3 faz olarak çalışan arıtma tesisine artık mecburi ihtiyaç olan 4. faz için 600 milyonluk ihale geçtiğimiz günlerde yapıldı. Bu da İzmir açısından bir devrim, çok önemli bir çevre yatırımı demek!
Büyükşehir'in İZSU aracılığıyla yaptığı Körfez'deki tarama çalışmaları, çamur temizleme ve sığlaşmayı önleyen işlemlerinin aksine yapması gereken çok önemli bir işi daha var. Bu da ne yazık ki geçtiğimiz dönemlerde zirveye ulaşan'çamurun bertaraf edilmemesi' sorunu. Tesis içinde daha önce açılışı yapılan 'çamur kurutma tesisi' çalışmıyor! Arıtma tesisinin arıtabildiklerinden geriye kalan ve çamur havuzlarında biriken atıklar adeta futbol sahası büyüklüğünde kazılan arazideki boş alanlara dökülmüş. Üstü her yıl milyonlarca liralık alım yapılan kireçle kapatılmaya çalışılan bu ayıp aksine yeni başlamamış! Dönemin İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hasan Fehmi Mani'nin önerisiyle bulunan bu yöntem kenti 15 yıl yöneten Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde devam ederek zirveye çıkmış. Çalışmayan tesisin kapaklarının açılması, denizin kanalizasyon atıklarıyla doldurulması fikrini hayata geçirenler, güç bela çalışabilen tesisin arıttığı çamurları boş arazilere dökerek kentte kronik koku sorununu zirveye taşınmasına sebep olanlar halen 'yönetim' makamlarında maaş alıyor, karar verici konumlarını koruyabiliyor!
Bir insan ömrünün neredeyse 3'te 1'i kadar sürede adeta çevre felaketine sebep olanlar şapkalarını önlerine koymalıdır. Sorunları çözmek yerine gizlemek, yok etmek yerine halının altına süpürmekle vakit dolduranlar ifşa edilmelidir.
Başkan Soyer'in toplantıda kullandığı, 'göreceksiniz on yılların kronik sorunlarını tamamını çözeceğiz ve bu şehrin binlerce yıllık geçmişinden ilham alarak çocuklarımızın ve torunlarımızın gururla yaşayacakları bir şehri onlara armağan edeceğiz' ifadeleri kulaklarda yankılanırken ortada yanıtlanması gereken çok büyük bir soru var.
O da şudur:
'Bu vebal kimin?'