Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi geçtiğimiz günlerde 'odalar kamu yararını kamudan koruyan kurumlar haline geldi' tespitinde bulundu. Bu değerlendirmeyi yapan Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer her şeye itiraz eden ve dava açan olarak algılanmaktan rahatsız olduklarını fakat mahkemelerin kendilerini haklı gördüğünü de vurguladı.
Gerçekten de son zamanlarda öyleydi. Çünkü birçok çevre ve doğa katliamı kamu eliyle yapılıyor, özel şirketlerin raporlarında kamu üniversitelerinden alınmış (!) uzun ve ayrıntılı raporlar dikkat çekiyordu. Ya da yapılan bir işte ne yazık ki artık 'kamu yararı var' kılıfı uyduruluyordu. Kontrolsüz madenler, taş ocakları, balık çiftlikleri, termik santral girişimleri, döküm sahaları, atık alanları yaratılıyor bir de buna yerel idarelerin de eşlik etmesi isteniyordu.
Geçtiğimiz hafta İzmir'de iki önemli plan değişikliği gündeme geldi. Büyükşehir Belediyesi'nin meclisinde tartışmalara neden olan konunun birisi'akaryakıt istasyonu' diğeri ise 'yeşil alanın imara açılması' talebiydi. Birileri tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Konak Belediye Başkanı Abdül Batur arasında yaşandığı iddia edilen 'soğuk savaşın, gerilimin ya da ileriye dönük hesabın' faturası olarak lanse edilse de durum aslında öyle değildi. Kısacası; tam da şu atmosferde Büyükşehir'in İzmir'in kalbi olan, merkez ilçesi Konak'tan gelen istekleri ret ettiği tezi dillendirilmeye başlandı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin teknik kurul raporlarını önüne alarak değerlendirme yaptığı İmar ve Bayındırlık Komisyonu ile Hukuk Komisyonu'nun 'oy birliğiyle ' ret ettiği iki talebin aslı neydi?
Gelelim mevzuya!
Bilindiği üzere Konak Belediyesi'nin mülkiyeti kendisinde olan Yenişehir Gaziler Caddesi üzerinde bir akaryakıt-LPG istasyonu vardı. Uzun yıllar Şoförler ve Otomobilciler Odası'nın kiralayarak kullandığı bu alanda belediye hizmet binası yapılması fikri ortaya çıktı. Geçtiğimiz dönem Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş'ın onayıyla arkasında bulunan pazaryeri de bu alanın içine dahil edilerek imar planları yapıldı. Bölge komple 'Belediye Hizmet Alanı' olarak düzenlendi. İşte tam da bu noktadan sonra planlar da onaylanınca kanunen 'müktesep hakkı' olan istasyon için bir altlık, gerekçe kalmadı. Göreve gelen Konak Belediye Başkanı Abdül Batur'un belediye hizmet binasını maliyetli bulması, ihtiyacı Basmane'deki yerde çözmüş olması, bölgenin uygun olmadığı gerekçesiyle projeyi iptal etmesi üzerine yeniden akaryakıt istasyonunu canlandırma çalışması gündeme geldi. İşte gelen yeni talebin ana fikri de buydu. Başkan Batur istasyonun kimseye kiralanmayacağını, belediyenin kendi şirketinin işleteceğini anlatarak 'altın yumurtlayan tavuk' benzetmesi bile yapmıştı.
Resmi talep; 'Konak Belediye Başkanlığı'nca hazırlanarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na iletilen Konak İlçesi, Yenidoğan Mahallesinde, yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında 'Belediye Hizmet Alanı' kullanımında kalan 8055 ada 1 parselin Gaziler Caddesinden cephe alan kısmının 'Akaryakıt ve Servis İstasyonu', kalan kısmının ise 'Belediye Hizmet Alanı (İdari+Sosyal+Kültürel+Spor Tesis)' olarak belirlenmesine ilişkin, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişiklik Önerisi' şeklinde meclise getirildi.
Yani yürürlükteki 5 bin ölçekli nazım imar planında 'Belediye Hizmet Alanı' içinde kalan, 1000 ölçekli planda ise 'Belediye Hizmet Alanı-Pazar Alanı'içinde kalan bölge akaryakıt istasyonuna çevrilmek istenmişti. Konak'tan Büyükşehir'e gönderilen yazıda,1/5000 ölçekli plan olmaksızın sadece alt ölçekli planda istenen değişiklik 'planların kademeli birlikteliği ve plan hiyerarşisi açısından'mevzuata aykırı olması nedeniyle komisyonun ve teknik birimlerin dikkatini çekti.
Yine ortada büyük bir sorun daha vardı. O da 2013 yılında büyükşehir belediye meclisi kararıyla belirlenen 'Akaryakıt/LPG/Servis İstasyonlarının Yer Seçimi ve İmar Planlarında Belirlenmesine İlişkin Uyulacak İlke ve Esaslar' listesine uyulmadığı gerçeği. Kamuoyunda 'akaryakıt istasyonları kriterleri' olarak bilinen tescilli karara göre Konak'ın talebi 40 metrelik minimum cephe genişliğini ve kavşaktan istasyon girişine olması gereken 40 metre mesafe koşulunu sağlamıyordu. Yine, binaların yangından korunması hakkında yönetmeliğin ilgili maddelerinde belirtilen 'emniyet mesafeleri' kısmına göre çevresinde sağlık tesisi ile sosyal tesis arasında 50 metrelik mesafeyi sağlamadığından kabul edilmedi.
Büyükşehir ile Konak Belediyesi arasında 'örtülü kavganın' gerekçesi olarak kulislere düşen ikinci konu ise Konak Belediyesi tarafından hazırlanan ve onaylanmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesine iletilen Konak ilçesi, Göztepe Mahallesi'nde, yeşil alanda kalan 931 ada ile 2668 adaların bir kısmının yeşil alandan konuta dönüştürülmesi talebiydi.
Özel İzmir Sağlık Ve Eğitim Vakfı'na ait Amerikan Koleji'nin arkasında kalan park alanında istenen bu değişiklik içindeki parseller tescilli imar planlarında 'park yaya yolu', 'Belediye Hizmet Alanı (İdari+Sosyal+Kültürel Tesis), 'Park, Taşıt Yolu, Yaya Yolu, Cep Otoparkı' gibi fonksiyonlarda kalıyordu. Bölgede herkes biliyor ki; Susuzdede Parkı dışında bu alan gibi dinlenme, oturma ve nefes alma alanı yok. Depremde toplanma alanı olarak da kullanımı düşünülen bu bölgedeki bazı parseller için de 'koruma alanı' kararı var.
Mülkiyet sahibi vatandaşlar için sıkıntılı olan bu konu için ortaya konulan bir formül var. O da bölgenin kamulaştırılarak parasının vatandaşlara ödenmesi ve bölgenin yeniden düzenlenerek tamamen İzmir'e kazandırılması konusu. Bunun için gereken ortalama 70 milyonluk kamulaştırma bedeli Konak Belediyesi'ne yük getireceği için böyle bir formül ortaya konulmuş. İmar planlarına ve mevcut kullanımına bakılmadan gelen bu talebin ancak 'bölge revizyon planı' ile bir rayına oturtulabileceği fikri de halen geçerliliğini koruyor.
Şu bir gerçek ki artık kamuya mal olmuş alanları mülkiyet durumu ne olursa olsun belediyeler 'ben yaptım oldu' diyerek imara açamazlar. İnsanların çocuklarını gezdirdiği, yıllardır yeşil alan olarak gördükleri bu alanların tapu sahiplerini bilmek gibi bir zorunlulukları da yoktur.
Büyükşehir'in teknik kurul ve komisyon kararıyla uygun bulmadığı plan önerisinde zaten 9 bin metrekarelik yol ve yeşil alanda kalan alanın 4 bin metrekaresi konut alanı olarak belirlenmiştir. Bölgeye ek olarak gelecek 500'e yakın yeni nüfus için herhangi bir altyapı planlaması öngörülmemiştir. Ayrıca, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 26. Maddesi'nde tariflenen hükümlerde gelecek ilave nüfus için ayrılması gereken ilave sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılmadığı, dolayısıyla bu maddeye aykırı bir öneri hazırlandığı da bir gerçektir. Önerinin gerekçesinde yer alan bölgenin 1984'ten bu yana park alanında kalan parsellerin imar uygulaması görmemiş olması, bu sebeple kamulaştırmaya kalması ve kamulaştırma bedellerinin yüksek olması İzmirlilerin sorunu değildir. Burada uygulama yapmayan ve vatandaşı mağdur eden belediyelerin ta kendisidir.
Hal böyle iken; meseleye 'siyasi pencereden' bakmak, İzmir gibi güzel bir şehirde 'kamusal talep' adı altında durumdan vazife çıkarmak yanlıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kurumsal yapısı ve her partiden üyenin yer aldığı ihtisas komisyonları; teknik uzmanların, odaların ve kamuoyunun görüşüne göre doğru olanı yapmıştır.
Herkese düşen şey ise bundan sonra yanlışı ikinci kez tekrarlamamaktır!