Bir düşünün bakalım dünyada, memlekette, iktidarda, muhalefette, kişisel ilişkilerinizde hangi akitleriniz kalıcı ve değişmez kimlikte?
İspanya'da, Fransa'da, İtalya'da küçücük ve ana akım siyasetin dışında gelişen, ama iktidara da gelmeyi başaran yeni güçlerin ilham kaynağı ne olabilir?
Ancak kendi cemaatini yaratanlar mı mutlu olabiliyor? Artık sosyal iletişim ağları neyi ikame ediyor? Çağımızın en büyük korkuları yalnızlık ve terk edilmişlik mi?
***
Sosyoloji bilimi en önemli isimlerinden biriydi. Bence dünyayı en iyi anlayanlardan biriydi… 91 yaşındaki Zygmunt Bauman, İngiltere'nin Leeds kentinde hayatını kaybedeli bir yıl oluyor. Polonyalı düşünür ve sosyolog ağırlıklı olarak, kimlik, modernizm, totalitarizm ve küreselleşme ile ilgili çalışmalarıyla tanınıyordu. Şu uzun tatilde uzun uzun onu okudum…
Bauman, 'bütün akitlerin geçici ve değişken', insan ilişkilerinin kırılgan ve güvensiz olma duygusunun hakim olduğu günümüz dünyasını tanımlamak için 'likit modernlik' terimini ortaya atmıştı.
1925'te Polonya'da dünyaya gelen Bauman'ın ailesi, 1939'da Alman işgalinin ardından Sovyetler Birliği'ne kaçmıştı. 1968'te SSCB'deki üniversitedeki işini kaybeden Bauman, binlerce Yahudi'yle beraber ülkeden kovulunca İngiltere'ye yerleşmişti. Leeds Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde ders vermeye başlayan Bauman, 1990 yılındaki emekliliğine kadar burada çalışmaya devam etti.
Leeds Üniversitesi emekliliğinin ardından Bauman'ın onuruna, 'tüketim toplumu, küreselleşme ve modernlik' alanlarında çalışmalar yapan Bauman Enstitüsü'nü kurmuştu. İletişim sosyolojisi yüksek lisans eğitimimiz sırasında bu enstitüden gelecek ve Türkçe'ye çevrilecek kitapların hasretiyle yandığımı anımsıyorum şimdi…
Bauman'ın eşitsizlik ve siyaset ile ilgili yazılarının, İspanya'daki Öfkeliler, Fransa ve İtalya'daki yeni toplumsal hareketlere ilham kaynağı olduğu biliniyor.
İspanyol El Pais gazetesi, ünlü sosyologla geçtiğimiz sene toplumsal hareketler ve sosyal medya üzerine bir röportaj yapmıştı.
Bauman, eşitsizliği demokrasi için bir 'metastaz' olarak tanımlamıştı. Geçen yıl o röportaj sırasında dünyaya nasıl baktığını merak edenler şu cümleleri okuduğunda biraz ferahlamıştı:
'Şu an olanları demokrasinin bir krizi; güvenin çöküşü yani bizi yönetenlerin sadece yozlaşmış ve aptal değil aynı zamanda beceriksiz olduğuna dair inancın yaygınlaşması olarak tanımlayabiliriz. Eylem, güç gerektirir; bir şeyleri yapabiliyor olmayı gerektirir. Aynı zamanda siyasete yani ne yapılması gerektiğine karar verme becerisine de ihtiyacımız var. Ama artık güç ve siyaset, ulus devletlerin elinde bir araya gelmiyor. Güç küreselleşti, ama siyaset, daha önceki gibi yerel olmaya devam ediyor. Şu anda siyasetin eli kolu bağlı. İnsanlar demokratik sisteme inanmıyorlar çünkü bu sistem verdiği sözleri tutmuyor. Bunu, mesela, göçmenlerle ilgili krizde görüyoruz: Bu küresel bir olay ama hala herkes kendi başına hareket ediyor. Demokratik kurumlarımız dayanışma gerektiren durumlarla başa çıkmak için dizayn edilmediler. Şu an demokrasinin mevcut krizi aslında demokratik kurumların bir krizi…'
TÜKETİM ORJİSİ!
Bauman, özgürlük ve güvenlik arasında salınan bir sarkaçtan söz ederdi hep… El Pais geçen yılki röportajda bu konuyu gündeme getirdiğinde şöyle demişti:
'Bunlar birbirleriyle uzlaşması çok zor iki değer. Eğer daha fazla güvenlik istiyorsanız, bir miktar özgürlükten vaz geçmek zorundasınız. Eğer daha fazla özgürlük istiyorsanız, güvenlikten vaz geçmeniz gerek. Bu ikilem sonsuza kadar sürecek. Kırk yıl önce özgürlüğün kazandığına inandık ve bir tüketim orjisine başladık. Kredi alarak her şeye ulaşmak mümkündü: Arabalar, evler… Sadece bir süre sonra ödemen gerekiyordu. 2008'de kredilerin suyunun çekilmesiyle birlikte gelen ikaz oldukça acı oldu. Arkasından gelen toplumsal felaket, özellikle orta sınıfları fena vurdu ve onları hala içinde bulundukları güvencesiz duruma soktu: Çalıştıkları şirketin bir başkasıyla birleşmesi nedeniyle kovulup kovulmayacaklarını bilmiyorlar, aldıkları şeylerin gerçekten kendilerine ait olup olmadığını bilmiyorlar. Artık çatışma sınıflar arasında değil, tek tek bireyler ve toplum arasında. Sadece güvenlik eksikliği değil, aynı zamanda özgürlük eksikliği.
KLAVYE AKTİVİZMİ!
Ve geldik en can alıcı soruya… El Pais muhabiri soruyor: Siz insanların sosyal medyada yaptıkları 'klavye aktivizmi' olarak adlandırılan protestolara şüpheyle yaklaşıyorsunuz ve internetin bizi ucuz eğlencelerle aptallaştırdığını söylüyorsunuz. Sosyal iletişim ağlarının insanlığın yeni afyonu olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ve Baumann'ın müthiş cevabı: Kimlik meselesi, onunla doğduğun bir şeyden bir göreve dönüştü: Kendi cemaatini yaratman gerekiyor. Ama cemaatler yaratılan şeyler değildir, ya vardır ya da yoktur. Sosyal iletişim ağları başka şeyleri ikame ediyor. Bir cemaat ve ağ arasındaki fark şu: Bir cemaate siz ait olursunuz ama bir ağ size aittir. Kendinizi muktedir hissediyorsunuz. İsterseniz başkalarını ekliyor, istemezseniz siliyorsunuz. İlişki içine gireceğiniz önemli insanlar sizin kontrolünüzde. Sonuç olarak kendinizi biraz daha iyi hissediyorsunuz; çünkü yalnızlık ve terk edilmişlik bireysel çağımızın en büyük korkuları. Ama internette birilerini arkadaş olarak eklemek ve silmek o kadar kolay ki insanlar, anlamlı bir ilişki içine girmeleri gereken birçok insanın olduğu sokaklara çıktıklarında ya da iş yerine gittiklerinde ihtiyaç duydukları gerçek sosyal becerileri öğrenemiyorlar. Papa 1. Francis, ilk röportajını ateist olduğunu ilan etmiş gazeteci Eugenio Sclafari'ye vermişti. Bu bir şeye işaret ediyordu: Gerçek diyalog sizinle aynı şeyleri düşünen insanlarla konuşmak demek değildir. Sosyal medya bize diyalog kurmayı öğretmiyor çünkü münakaşadan kaçmak çok kolay… Birçok insan sosyal medyayı başkalarıyla bir araya gelmek ve ufuklarını genişletmek için değil tam tersine, kendilerine sadece kendi seslerinin yankılarını duyabilecekleri ve kendi yüzlerinin yansımasını görebilecekleri güvenli bir alan yaratmak için kullanıyorlar. Sosyal medya çok kullanışlı bir şey, kullananlara haz veriyor ama aynı zamanda da bir tuzak.
***
'Gerçek diyalog sizinle aynı şeyleri düşünen insanlarla konuşmak demek değildir' diyelim ve ekleyelim toprağı bol olsun Bauman'ın.