Bu 2015'in son yazısı… Yılbaşı tatili nedeniyle 4 Ocak Pazartesi'ye kadar bu yazı kalacak sitenin ekranında… Sonra haftada 2-3 yazmaya devam edeceğiz… Yeni yılda sürpriz bir portalimiz de yayında olacak inşallah… Herkese erkenden 'iyi seneler' dileyelim öncelikle ve yılın son yazısı olması hasebiyle biraz 'makro' takılalım…
***
Bu köşe de dahil en az kırk defa yazdım, bir daha yazmak da fena olmayacak. 'Ben anlatamadım' derim genellikle ama inadına anlamayan çok… Yazalım yine: İzmir'in geleceğine karar vermek için geçmişine bakmak gerekir.
İzmir, tarihte uygarlıklar kavşağı olmuş, geçmişi çok büyük bir Aelois- İyon kentidir. Ephesus, Phokai ve diğer 10 kentle birlikte İonia ilk çağların uygarlık merkezidir. İyon Uygarlığı, mitolojik düşünceden akli düşünceye ilk geçişi, yani 'mitos'dan logos'a' geçişi yaratmış bir uygarlıktır. İonia Anadolu'ya aittir ve Anadolu kültürüdür, buraların kültürüdür. Zaten artık Avrupa'da da İonia'ya başka bir tanım getiren yok.
Biz İzmirliler olarak kendimizi şanslı kabul ederiz. Yanlış da değildir. Özellikle İstanbul'da, İzmir'e ilişkin söylemlerde, kentimiz öve öve bitirilemez. Zaten son bir yılda Urla, Çeşme, Karaburun ve Foça'ya beş binden fazla İstanbullu aile 365 gün yaşamak için yerleşmişlerdir. Onlara göre de İzmir 'yaşanılası' veya 'yaşanılacak' kent'tir.
Son günlerde İzmir'in geleceğini 'inşaat' üzerinden şekillendirmeye çalışanlara sözüm. Olmaz! Yaşanacak kent olarak kalmak pek kolay değil… Bütün mesele 2016'da da böyle kalmak değil. Daha sonrasında da İzmir'in yaşam kalitesinin yüksekliğini korumak yerel yöneticiler kadar İzmir'e yatırım yapanların da hedefi olmalıdır.İzmir ancak küresel düzeyde yaşanan yeni yapılanmaya ayak uydurarak kendini yenileyebilir. Bu da bilgidir, inşaat değildir! Daha çok inşaat ile İzmir 'yaşanacak şehir' olmaktan çıkar… Bilgi toplumuna ayak uydurdukça yaşanacak şehir olarak kalmaya devam eder… Ve bence İzmir inşaata doymuştur… Bilgiye ise henüz açtır. Bilgi toplumu için çevre coğrafyayı kucaklamak birinci koşuldur.
Sık sık söyleriz, söylemekten de bıkmayız: Burası hem batının en doğusu; hem de doğunun en batısıdır. Farklı uygarlıklar burada başlar; burada sonlanır. Dışa açıldığı her dönemde İzmir büyük sıçramalar yapmıştır. Buna karşın içe kapandığı dönemde ya da hinterlandı olan Ege Adaları'nı kaybettiği dönemde yavaşlama dönemlerine girmiştir. Buradan çıkarılacak dersler vardır. Dolayısıyla İzmir uygarlıklar kavşağı olurken, aynı zamanda bir dünya kenti olmaktadır.
Bugünkü İzmir'in yeniden dünya kenti olması mümkün olan 'niş'ler vardır. O nişler yakalanabilirse eğer hedef de tutturulabilir…
Prof. Hüsnü Erkan hocamızın sözleriyle seslenmek istiyorum size: 'Geçmişin kültürünü, yeni bir anlayışla İzmir'de yeniden canlandırmak, onunla bütünleşmek gerekiyor. Üstelik bu imajın küreye hitap etmesi gereklidir. Bunu yapmadığımız takdirde; İzmir'i dünya tarihinde iz bırakan bir kent yapamadığımız sürece, bu kentin kalıcı olarak öne çıkması sınırlı kalmak zorundadır. Biz artık küresel düşünmek zorundayız. Küresel düşünmek yenilikçilikle mümkündür. Yereldeki yenilikçilik bizi küreye taşıyacak dinamiktir. Mitolojik düşünceden akli düşünceye geçişi dünyada ilk kez gerçekleştiren bu coğrafyanın insanları, bugün de akli düşüncenin bizi taşıdığı bilimin ikinci büyük durağı, yani ikinci bilimsel devrim olan kuantum paradigmasına dayalı çözüm ve programları yaşama geçirme gücünü kendinde görmelidir.'
2015'in son kaybı
Bitmekte olan yıl kayıplar yılıydı. Tüm kayıplara üzüldüm elbette, ama bir gazete ekinin kapanmasına bu kadar üzüleceğime ihtimal vermezdim. Sözünü ettiğim ek bence yıllardır Türkiye'deki en kaliteli yayın olan Cumhuriyet Bilim Teknik… Tasarruf tedbirlerine kurban gitmiş. Bu dergi bizi Aziz Sancar ile herkesten önce tanıştıran dergi… Orhan Bursalı yönetiminde olağanüstü bilgilere ulaştığımız dergi. Aziz Sancar'ın canı gönülden Nobel Ödülü için davet ettiği tek insanın Orhan Bursalı olduğunu da unutmayın…
Orhan Bursalı, dün Cumhuriyet'teki köşesinde 'Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergimiz, 1500 ve 1501 sayısıyla şahane bir kapanış yaptı. Neden kapatıyorsunuz sorusunu bile yöneltmedim. Cumhuriyet'in kurumsal kimliğine, 30 yıldır bilime, bilimsel düşünceye verdiği bu destekle sadece teşekkür edebilirim. Birtakım kampanyalar falan yapılıyor, bunlarla bir ilgim yok. Yeniden çıkartalım diye bir isteğim de… Bilim ve Teknoloji'yi üreten ve bu birikime sahip arkadaşlar, öncelikle dijital ortamda BT'yi, yazarlarıyla vb. daha geniş, kapsamlı ve nitelikli var etmek için kollarını sıvadı zaten. Gördüm ki, henüz yaşama koşulları olan ölmez, kendisine yeni yaşam ortamları yaratır.'
Dijital ortamda bulabilirsek takip edeceğiz BT'yi. Tasarrufu anlıyorum, anlamadığım tasarrufun bilimden başlaması… Ama haftada bir iki kez satın aldığımız gazeteye de veda ettik bu nedenle…