Hükümet yerel seçimlerden önce kamuoyunda ‘Bütünşehir’ yasası olarak bilinen 6360 sayılı yasayı çıkarttı. Buna göre, 14 il büyükşehir olurken yeni 27 ilçe kuruldu. Kanun sayısız değişiklik getirirken daha önce 50 kilometre yarıçap olan belediye hizmet ağı tüm il geneli olarak değiştirildi. Bununla birlikte yeni ‘Bütünşehir’ kapsamında yıllardır faaliyet gösteren İl Özel İdareleri de kapatıldı. Çünkü özel idarenin ‘kırsala, köye hizmet etme’ amacı belediye sınırı genişlediği için ortadan kalkmıştı. Tabi ki yıllardır hizmet veren, kentlerin en ücra köşesinde eserleri bulunan, ulaşılmakta zorlanılan yerlere giden teşkilat yok olurken malların paylaşımı konusu ortaya çıktı.

Yeni kanun kapsamında yıllardır çalışan personel ve malların nasıl paylaşılacağı bazı belirsizlikler olsa da büyük oranda belirlenmiş durumdaydı. Buna göre İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altında valilik bünyesinde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOP) kuruldu. Valiye bağlı çalışan bu yapılanmaya bir vali yardımcısı başkanlık yapıyor. Komisyonda kentteki kamu kurumların müdürleri, büyükşehir belediyesinin temsilcileri ve bahse konu mal ve gayrimenkulün bulunduğu ilçenin belediye başkanı ya da kaymakamı görev alabiliyor.

Gelelim meselenin İzmir’deki yansımasına… İzmir İl Özel İdaresi’nin kapatıldıktan sonra ortada kalan gayrimenkul ve taşınır malların değeri 3.5 milyar TL yani eski parayla 3.5 katrilyon… Gayrimenkullerin içinde sayısız binalar, okullar, hükümet konakları, lojmanların yanı sıra ada, yarış pisti, termal tesisler, oteller ve Bozdağ Kayak Tesisleri gibi değerli taşınmazlar var.  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sürecin başından beri “her şey belediyeye devredilsin” mantığı ile hareket ediyor. Yani personeli veren valilik malları da versin istiyor. Hükümet, milletvekilleri ve AK Parti’nin önde gelen isimleri “mallar önce Hazine’ye devredilecek ardından ihtiyaca göre kurumlara verilecek” anlayışında çalışıyor. Zaman zaman karşılıklı atışmalarla gerilen süreç bir türlü sonlanmış değil…

İzmir’de tartışma yaratan bir diğer konu ise özel idare bünyesindeki çalışan personel… Büyükşehir Belediyesi, memurlar ve kadrolu işçilerin tamamına yakınını bünyesine aldı. İlçe belediyeler de bazılarını iade etse de gelen isimleri istihdam ediyor. Fakat ortada ‘üst düzey’ bir kriz var. Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, iki genel sekreter yardımcısı, dört daire başkanı, iki denetçi ve dokuz şube müdüründen oluşan listeyi Devlet Personel Başkanlığı’na gönderilmek üzere valiliğe iade etti. Gerekçe olarak da “ihtiyaç fazlalığı” dedi.

Birincisi Kocaoğlu’nun ‘kadroları’ ile birlikte gelen üst düzey isimler için aldığı iade kararının dayanağının içi boş… Çünkü yasal olarak size verilen personeli ancak üç gerekçe ile iade edebiliyorsunuz. Bunların başında ihtiyaç fazlalığı geliyor. Ardından ancak kadronuz yetersiz ve mali açıdan maaş ödemekte sorun yaşarsanız kabul etmeyebiliyorsunuz. Yeni yasanın ardından büyükşehirde 12 daire başkanlığı ve bu daire başkanlıkları bünyesinde 50’ye yakın şube müdürlüğü kuruldu. O yüzden “yerim yok” diyemezsiniz. Zaten bundan önce de belediyede görev yapan daire başkanları ve şube müdürlerinin büyük bölümü ‘vekâleten’ görev yapıyordu. Yeni kadroları da toplandığınızda sayı oldukça fazla oluyor. İade kararı alırken “maaş ödeyemeyecektik” de diyemezsiniz. Çünkü sınırlarınız genişlediği için kadro gibi bütçe olanakları da arttı. Özel İdare’den gelenleri yerleştirebileceğiniz uygun kadrolarınız da var. 

Kocaoğlu'nun, Vali Mustafa Toprak’a kızıp “personeli de almıyorum” demesi mantıklı değil... Sonuçta cezalandırılan kişiler insan... Onların da kendilerine ait yaşamları ve düzenleri var. Hemen hemen hepsinin bir ailesi, geleceğe dönük planları bulunuyor. Pire için yorgan yakmanın anlamı yok. Sizin gayrimenkuller için yargıya gitmek ne kadar hakkınızsa bu isimlerin de ‘kadroları’ için mahkemeye gitmek hakkıdır. Gayrimenkul olan Balçova Termal Otel, taşınır mal olan dozer-kepçe ile insanı aynı kefeye koymamanız gerekiyor. Kim hangi ideolojiye sahip olursa olsun, nerede çalışıyorsa çalışsın yaşamı için gereken “işini” kaybetmemelidir. Kocaoğlu’na yakışan ve olması gereken de personelin istihdam edilmesi İzmir’de yıllardır ortaya konulan yerel yönetim anlayışı farkının bir kez daha tescillenmesidir.