Kaybettiği Kurultay'dan beri, CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu'na karşı oldukça soğuktu. Bunca zaman hiç yan yana gelmemeye özen gösterdi. Görüşme taleplerini de geri çevirdi. İhanete uğradığını söylediğinde de, delegeleri parayla satın aldılar dediğinde de kastettiği hep İmamoğlu idi.
Bana göre bu ihanet değildi. Seçmenin ve parti tabanının şiddetle beklediği bir şeydi. Ayrıca siyasette bu doğal ve sağlıklı bir işarettir. Bülent Ecevit'in de Kurtuluş Savaşı Komutanlarından ve Milli Şef İsmet İnönü'yü devirmesi de ihanet değil, zamanı gelmiş bir değişimdi. Bazı açılardan benzese de bu iki olayın önemli farkları da var. Artık profesyonel siyaset yoksulluk varsıllık ekseninde yapılmıyor. Sınıfsal olmaktan ziyade etnik ve dini dayanışma ağları çok etkili bir süredir.
Nasıl ki AKP'de dini cemaatler oldukça etkili ise, CHP'de de Alevicilik üzerinden siyaset yapan epeyce profesyonel siyasetçi var. Bunların bir kısmı Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı kaybetmesini ve özellikle belediye başkan adaylıkların belirlenmesi sürecini, Alevi kıyımı olarak nitelediler.
Bu kesinlikle gerçeği yansıtmaktan uzak bir mezhepçi yaklaşımdı. Tabii ki aday olamayan Alevi siyasetçiler olmuştur ama daha önce aday olmayan çok sayıda Alevi belediye başkanı var şu anda.
Ayrıca daha önce Kılıçdaroğlu'na yakın ve hatta Kılıçdaroğlucu diye tanımlanan epeyce siyasetçinin bir süredir İmamoğlu'nun yakınında olduğunu biliyoruz.
İmamoğlu, uzun zamandır, Alevi ve Alevi olmayanlar gerilimi olmasın diye, kasten bu kimliğini önde tutan siyasetçileri de yakınında bulunduruyor. Bu hazin bir durum ama pragmatik. Dikkat ederseniz İmamoğlu, sıkça Tunceli ve Hacı Bektaş'ta görüntü veriyor ve oralarda çeşitli tesisler açıyor.
Hacı Bektaş Belediyesi'nin en önemli kardeş şehri İstanbul bir süredir. Gürsel Erol ile sıkça Elazığ ve Tunceli de törenlerde İmamoğlu'nu görmemiz tesadüf mü? Gürsel Erol böyle bir toplantıda yaptığı konuşmada defalarca, 'Ben Aleviyim, benim etnik kimliğim Alevilik' dedi.
Dinsel değil etnik kimlik olarak Aleviliği sıkça telaffuz etti. Ve bunca zaman Kılıçdaroğlu'na yakın olduğu halde, şimdi İmamoğlu'nun yanındayım mesajı vermeye özen gösterdi.
Narlıdere eski Belediye Başkanı Tunceli kökenli Ali Engin'den de defalarca benzer bir yaklaşım dinledim. Yani Kılıçdaroğlu'na yakın siyaset yaptığı halde, bugün Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu ile bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı sohbetlerde.
Erzincan'ın çeşitli köylerinde tarihi Cem evlerini gezmeye gitmiştik üç beş ay önce. Onar Köyündeki 800 yıllık olduğu söylenen Cem Evi oldukça etkileyici idi. Ev sahibi kadın bize bilgi verirken, 'Geçenlerde İmamoğlu da bizi ziyarete geldi ve ihtiyaçlarımızı sordu' diye bir cümleyi de eklemişti konuşmasına.
İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu'nun iki saate yakın ev görüşmesinde neler konuşuldu bilmiyoruz ama İmamoğlu, çok istediği bir işi daha başarmış oldu. Yani uzun zamandır kendisine hain gözü ile bakan ve bunu pek çok konuşmada ifade etmekten geri durmayan Kılıçdaroğlu ile birlikte görüntü vermeyi başardı.
Dikkat ederseniz eski genel başkan ve İstanbul Belediye Başkanı görüşüyor. Yani tüzük kurultayı varsa bir belediye başkanı neden bu kadar etkin olsun. Partinin genel başkanı ve MYK üyeleri var iken. Ama o artık/uzunca bir süredir sadece İstanbul Belediye Başkanı değil. Hem CHP lideri hem de Erdoğan'ın karşısında en güçlü seçenek algısı ile politika yapıyor.
Arkasından ne gelir bilmiyoruz ama bu hamle, daha önce saydıklarımız gibi, mezhepçilik ve mağduriyet yaklaşımı ile siyaset yapan bazı profesyonellerin etkisini zayıflatır. İmamoğlu, eski genel başkan ile bir araya gelirken sadece vefa ve saygı gereği bunu yapmıyor. Aynı zamanda bir satranç oyuncusu gibi, parti içi karşıtların hamlelerini etkisiz kılmaya çaba sarf ediyor.