Özgür Özel'in, Bahçeli'ye 'Yok efendim estağfurullah...' diyerek uzanan eli, Bahçeli'nin, DEM Meclis Grubuna uzanan eli sonrası siyasette farklı bir döneme girdik. Bu dönem el uzatmalarla kalmadı, el yükseltmeler ile devam etti.
Bahçeli'nin, 'Öcalan gelsin DEM Grubu'nda konuşsun' ifadesi hepimizin bildiği gibi, durduk yere kullanılmış bir söz değildi. Burada dış dinamiklere değinmeden, sadece iç siyasete etkilerinden söz edebiliriz.
31 Mart'ta çok önemli bir başarı elde eden CHP ve Kent Uzlaşısı modeli ve bazı yerlerde ittifak yapan muhalefet, iktidara karşı psikolojik üstünlük sağlamıştı.
Yumuşama ve normalleşme süreci hamleleri ile Erdoğan, yeni bir oyun kurmaya başladı. Muhalefeti yumuşatmak olarak tarif ettiği bu hamleler ile öncelikle, CHP seçmeni düzeyinde Özgür Özel'e belli ölçüde itibar kaybettirdi. Nitekim Meclis'in açılışında, Erdoğan'ı ayakta karşılayan Özel, CHP'li milletvekillerinin bir bölümünü bu davranışa ortak edemedi.
Her ne kadar yumuşama olarak da tarif edilse, aslında Saray'ın hamleleri sertleşme olarak devam etti. Öcalan'a, 'Meclis'e gel' diyen irade, hemen ardından DEM'in de ısrarı ve desteği ile CHP adayı olan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması ve yerine kayyum atanması, hukuksal değil siyasi bir darbe/hamle olarak karşımıza çıktı.
Hadi diyelim ki, Ahmet Özer'e yönelik operasyon, aslında İmamoğlu'na yönelikti. Peki, Öcalan'ı lider/önder olarak gören DEM'li Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlarının da görevden alınıp, yerlerine kayyum ataması kime yönelikti?
Bütün bunları, tahmin yapmak yerine, doğurduğu sonuçlarına bakarak anlamaya çalışmak daha doğru olur sanırım.
* Tek Adam rejimine karşı üstü örtük de olsa ittifak halinde olan muhalefet bir anda çatlaklar verdi. İyi Parti, Gelecek Partisi ve DP gibi birçok muhalefet partileri sözcüleri ne Ahmet Özer'e sahip çıktı ne de DEM'li belediye başkanlarının yerine kayyum atanmasına. Böylece muhalefetin birlikte hareket etme kapasitesi azalmış oldu.
* Esenyurt'ta yapılan CHP mitingine bütün belediye başkanları ve milletvekilleri davet edildiği halde bazıları bahane bularak ama çoğu da ideolojik olarak savunmakta zorlandığı için katılmadılar. İlk akla gelen CHP Belediye Başkanları arasında Ankara, Afyon ve Bolu Belediye Başkanları sayılabilir. Böylece CHP'li Belediye Başkanları ve milletvekillerinin birlikte hareket etme olanağı eskisine göre zorlaştı.
* Özgür Özel'in Diyarbakır ve Mardin ziyaretleri yapması aslında normaldi ama öyle bazı hamleler sonucu bunları gerçekleştirmek zorunda kaldı ki, zamanlama nedeniyle PKK ve ayrılıkçı Kürt siyaseti destekçisi gibi sunulması kolaylaştı.
* Bu süreç başladığından beri Özgür Özel'in, yönelik seçmen ve partililer düzeyinde itibar kaybettiği birçok kamuoyu araştırmasında görülmektedir. CHP içinde ideolojik kanatlar arasında bir konum alma olduğunu da hesaba katmak gerekir.
* Daha da ötesi, dün CHP'nin önemli isimlerinden biri eski MYK üyelerinden ve eski İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın yumuşama sürecinin olumsuz etkilerini gerekçe göstererek Kurultay çağrısı yapması olmuştur.
Daha birçok haber ve olayı da ekleyebiliriz ama sonuç olarak, CHP ve genel olarak muhalefet, Cumhur İttifakı karşısında 31 Mart'ta elde ettiği psikolojik üstünlüğe bugün sahip gözükmemektedir.
Belli ki bu Cumhur İttifakı'nın hamleleri, tesadüf değil belli bir oyun planına dayanıyor. Muhalefet arasında tartışma ve CHP içinde tartışma ve ayrışmanın başlaması, sanırım bu hamlelerden beklenen yararlar.