Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
‘kabahat senin’,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim. 
Nazım Hikmet Ran

İste olsun! demişler... Her söylediğimde güldüğüm, etrafımdakileri güldürdüğüm cümle... İste olsun... Geçen yıl bir kış günü gittiğim Gaziantep ve yıllar önce nasıl bir tasadüfse yine karlı bir kış günü gittiğim Mardin; yeniden yeniden gelme, şehirde kaybolma hissi yaratmıştı bende. Çok istedim demek ki; bir hafta arayla Mayıs ayında hem mutlu, hem hüzünlü, hem tamamlanmış hem de eksik kalmış bir gezi gerçekleştirdim. Aynı yerler farklı duygular... 

Uçak şirketimizin süprizi ile iptal olan aktarmalı uçuşumuz sayesinde yine çok istediğim Urfa’yı bir kaç saat görme şansı yakaladım. Peryön Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Güneydoğu Anadolu Şubesinin her yıl Gaziantep’de gerçekleştirdiği  Güneydoğu İnsan Yönetimi Kongresi’ne Urfa üzerinden gitmek ayrı bir heyecan oldu. Urfa’da hızlı bir gezi yaparak Balıklı Göl’ü, eski Urfa evlerini, sokaklarını görme, yaşama ve Gaziantep’e yaptığımız 1.5 saatlik karayolu sırasında ise bize ev sahipliği yapan arkadaşımız ile yöreyi konuşma şansı yakaladım. 

Bir hafta sonra ise bir akşam sohbeti sırasında konuştuğumuz; Mardin, Midyat ve Diyarbakır gezisine LİYAKAT - Lider Yaratıcı Katılımcılar Derneği, TÜGİAD - Türkiye Genç İşadamları Derneği Ege Şubesi, İZSİAD - İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği ile birlikte üç STK sevgili Bahar Akıncı rehberliğinde katıldık.

Birbirinden önemli ve büyülü yerleri gezip kimi zaman hayranlıkla kimi zaman hüzünle geçmişe yolculuk yaparken; bir yandan da gelecek için endişelenmekten kendimi alamadım. Bir yanda yüzyıllar önce inşa edilen değerli binalar, kimbilir kimlerin yaşadığı sokaklar; diğer yanda hemen hemen bütün şehirlerimizi esir almış zevksiz apartmanlar, gecekondular günümüzün karmaşasını olduğu gibi yansıtıyordu.

Birbirinden muhteşem tarihi yerleri, konakları, kiliseleri, hanları, sokakları, mimariyi, restore edilmiş günümüze kazandırılmış yerleri, kazı alanlarını, birbirinden lezzetli tatları anlatmama kelimeler, cümleler yetmez. Yaşandığını düşündüğüm, hissettiğim aşkları, sevdaları, kara sevdaları, nefretleri, mutlulukları, hüzünleri, kavgaları, barışmaları, yazmama da hepsi yetersiz kalır. 

Her yerde bizi sevgi ile karşılayan; bir çayı, yemeği, düğünü, nişanı, halayı, günümüzün sorunlarını, gelecek beklentilerini, dostluklarını paylaşan insanlar. Muhteşem bir zenginlikte yüzüme çarpan yoksulluk, yoksunluk, çarpık kentleşme. Ödenek yok diye toprak altında bırakılan tarihi kentler, sular altında kalacak Hasankeyf. Unutulmasın, kaybolmasın diye yaşatılan, anlatılan gelenekler. 

Her köşesinden tarih akan, dinlerin, kültürlerin buluştuğu sokaklarda kaybolmak. Kaybolurken kendini bulmak. Bugünde geçmişi yaşamak, geleceği merak etmek. Bir yandan mutlulukla uçarken, diğer yanda acabalar ile kaygılanmak. Kısa sürede yüzlerce yer görmek, insanlarla tanışmak, sokaklarda çalışmaya çalışan küçücük çocuklar ve tarihi var gücüyle korumaya çalışan insanlarla konuşmak. Kilometrelerce yol yapmak. Gezdiğim pek çok il ile; neresi olursa olsun; aynılıkları, farklılıkları görmek. 

Tek tek gittiğimiz yerleri yazmayacağım. Bugün istediğiniz her arama motoruna yazdığınızda hepsi sıralanacak. Çoğunu zaten biliyorsunuz. Bir kez daha ülkemin koybolmaz, yok olmaz zenginliğini gördüm. Unutulmaya bırakılmış, yok olsun diye beklenen yerleri gördüm. Muhteşem bir tarih, geçmişimizin mirası, geleceğimizin emaneti için endişelendim. 

Oradan oraya giderken yapılan duble yolları gördüm. Ve kendime sormadan yapamadım; evet yollarımız var; peki ya eğitim? Peki sağlık? Peki işsizlik? Peki şehir planı? Peki turizm? Peki iç göç? Peki ekonomi? Peki gelecek? 

Evet, kendime sormadan duramadığım yüzlerce soru... Hiçbirinin cevabını bulamadım. İki gün sonra seçimler var... Umut ediyorum bu seçimlerden sonra bütün ülkenin geleceğini ilgilendiren, sonsuz zenginlikleri su yüzüne çıkaracak, geçmişimizi koruyup geleceğimizi garanti altına alacak, işsizliğe çözüm olacak, hükümet politikası olmaktan çıkan, siyasi görüşlerden bağımsız devlet politikası olarak projelendirilen stratejiler hazırlanır. 

Bütün gezi süresince bunları ve önümüzdeki seçimleri düşündüm Evet, iki gün sonra seçim var ve her seçim bir vazgeçişdir... Daha önceki seçimlerde nelerden vaz geçtik...Yaptığım yolculuklarda hep bunu düşündüm. Her yolculuk bana geçmiş seçimlerde nelerden vaz geçtiğimizi, neleri yok ettiğimizi, yok olmasına izin verdiğimizi bir kez daha gösterdi. 

Evet, şimdi düşünme zamanı; nelerden vazgeçmek istiyoruz?  

Tarihin bize şunu ya da bunu öğrettiğini söyleyemezsin. O bize cevaplardan çok sorular ve her soru için çok sayıda cevaplar verir.  Amin Maalouf.