Annemli babamlı o erken sabahlar

Tüm yaşamımın belki en güzel şeyiydi

Yatak örtülerinde sabah güneşi

Ve sanki kardeşimiz olan eşyalar

Sakince açılıp kapanan bir kapı

Bir masa, ağır başlı duruşuyla

Yarı aydınlıkta, koridorda

Aynadan, konsoldan yansıyan ışıltı

Şimdi bu erken sabah saatinde

Acıtıyor kalbimi özlemle

O sabah vaktin görüntüleri

Babamın güzel, ağır başlı yüzü

Annemin azıcık hüzünlü

Ve hep azıcık telaşlı gölgesi

'O Erken Sabahlar'; Büyükada, Temmuz 2006 – Ataol Behramoğlu

Hayat işte! Bu satırları ilk yazdığım gün; bir gün, hem de senden sonra, bu kadar çabuk, bu kadar hızlı, gelen bir gün; ikiniz için yazabileceğim hiç aklıma gelmezdi. Bugün sen gideli 1.095; acı tatlı binlerce anıyı biriktirdiğin, birlikte gerçekten ağladığın ve güldüğün yol arkadaşın 'babam' gideli 117 gün oldu. Yol arkadaşın, hayat arkadaşın seni yalnız bırakmadı. Bugün o gün. Ve ben, bu kadar gün sonra bugün; yasemin kokulu sokakta hayat arkadaşım 'seni - sizi' hala çok özlüyorum. 'Sensiz' 1.095, 'Onsuz' 117 gün ve gece.

Şimdi bir kez daha anlıyorum ki; günün, saatin bir önemi yok. Herşey aynı. Günler ve geceler akıp giderken, hayatın içinde gülerken, ya da çalışırken, okurken, dinlerken, konuşurken, kısacası hayatın içinde yürürken herşey aynı. Kapıyı çalmadan anahtarınla açtığın her an, yanıtsız kalan telefonlara bakıp ne yapıyorum ben dediğin her an, eline aldığın kahve fincanı, evde günden güne azalan yemek kokusu, duyduğunu sandığın bir ses, herşey ama herşeyin içindeyken ve yoklukta yaşarken, var olmaya çalışırken günden güne eksilmek.

Yasemin kokulu sokakta; günden güne artan yasemin kokularına inat kahkahasız odalarda, onca ışığa rağmen aydınlanmayan kocaman evde; günden güne artan bir özlemle baş başa kalmak...Sabahın ilk ışıkları…Gecenin son saati…Evin her yerinde yasemin kokusu….Siz kokusu…Bu gün yasemin kokulu sokakta, ben 'sizi' daha çok özlüyorum… Hala aynı şeyi yazıyorum, hala aynı şeyi soruyorum. Cevap yok.

Gittiğin andan, 'gittiğiniz anlara' geçmek. Sen'den Siz'e geçtiğimiz, yasemin kokulu sokakta başlayıp, çok zamansız, çok nedensiz bir anda kokusuz, renksiz bir odada kaybettiğimiz mücadelelerimizin günü bugün. Binlerce cevapsız soruyla, acabalar, nedenler, niçinlerle en önemlisi 'acaba ne yapsaydık, kalırlardı' ile sizi özlüyorum...

Gittiğiniz anda kalmak...İlk gün neyse, 74. gün neyse, 117. gün neyse; 1.095. gün 'O' gün ve gece... İlk an neyse, şu an 'O' an.... Herşey ve herşey sadece 'O'... Zamanla azalmayan acıya yenisini eklemek. Hüznün ötesine geçmek...Bu gün; hala 'O Gün'...Ve her gün sadece 'O An'...