Öte yandan, İkindi ezanı okunmaya başlarken konuşmasına ara veren Başbakan Erdoğan ezanın bitmesini beklerken, Richter ölçeğine göre 3.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Başbakan Erdoğan'ın konuşma yaptığı alandakiler deprem olduğunu fark etti, ancak halk sarsıntılara alışık olduğu için panik yaşanmadı. Depremi hisseden bir vatandaş "Başbakanım deprem oluyor" diye bağırdı.
Başbakan Erdoğan, Kütahya'nın Simav ilçe merkezinde kurulan deprem çadırlarının önünde, Başbakanlık otobüsünün üzerine çıkarak vatandaşlara seslendi.
Seçim yılında Hazine'nin bereketlendiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Geçmişte böyle şeyler yoktu ama şimdi var. Herkes 'Seçim yılında ne olur?' diyordu, bak yine bereketlendi. Biz yatırıma devam ediyoruz, devam edeceğiz, bu yollar, bu havaalanları olacak, bu yatırımlarla ihracatımız artarak devam edecek. Yeter ki biz birbirimize kem gözle bakmayalım, şu terör belasına karşı da dik duracağız. Biz şu ülkemizi, bayrağımızı, vatanımızı, devletimizi sevmeyenlere karşı dik duracağız. Başka arayış içinde olanları bilemem, kendi kararlarını kendileri versinler. Biz eğer demokrasi, özgürlükler diyorsak, insana saygı diyorsak, lütfen şu çizgiden kimse sapmasın.
"MİLLET YAYGARA YAP DEMEDİ"
Demokrasinin yeri neresi? Meclis. Millet size görev verdi, git mecliste çalış. Sokaklarda gidip de 'yaygara yap' demedi. Şimdi geleceksin aylık parayı alacaksın, bu maaşı ne karşılığında alıyorsun? Çalışmayana para var mı? Sana helal para gerekiyorsa, geleceksin, yeminin yapacaksın, orada çalışacaksın.
"BİLE BİLE YAPTINIZ"
Neymiş? 'Başbakan bize yardımcı olsun' Başbakan sana niye yardımcı olsun? Bu ülke, hukuk devleti. Siz bu işin olmayacağını bile bile yaptınız. Zannettiniz geçmişte bir iki kişiye yapılan uygulama, bize de yapılır. Yargı böyle bir karara evet demedi. O zaman yapmanız gereken şey, gelip o yemini yapacaksınız, o hukuk nasıl çalışıyorsa öyle yapacak.
"YANLIŞ AKIL HOCALARI"
Gelmemeleri, meclisin çalışmasını engellemez ama bunların akıl hocaları da yanlış, kendilerine yanlış akıl hocaları seçmişler. Ben dedim ki 'çalışırız' onlar gelmezse bile sen komisyonları da kurarsın, sen divanları da oluşturursun, sen çalışmaya devam edersin. Biz çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşıyız. Azınlığın çoğunluğa tahakkümüne de evet diyemeyiz. O zaman millet ne der, 'Biz size yüzde 50'yi boşuna mı verdik, hakkımızı nasıl savunacaksın?' der. Onun için biz yolumuza devam edeceğiz.
"TÜKÜRDÜKLERİNİ YALAYACAKLAR"
Gidip Yunanistan'da Sosyalist Enternasyonale bizi şikayet etmekle bir şey elde edemezsin. Benim memleketime gel, bunun yeri burası. Böyle şey olur mu, bunların mantığı bu. Ne dediler, 'Arkadaşlarımız yemin etmedikçe biz 4 yıl da olsa yemin etmeyeceğiz' dediler. Bu sözü unutmayın, tükürdüklerini yalayacaklar göreceksiniz. Konu yargıda olduğu için ben bir şey diyemem. Ama bunların kılavuzu yanlış. Biz çalışıyoruz gece gündüz demeden, çalışacağız hiç endişeniz olmasın.''
8.5'LUK DEPREME DAYANIKLI BİNALAR
Simav'da geçtiğimi mayıs ayında meydana gelen depreme değinen Erdoğan, ilk hedefin bölgedeki okulların süratle yapılması olduğunu söyledi.
"Güçlendirme olayına karşı olduğum için kesin talimatını verdim ve güçlendirme değil, sıfırdan yeni okullar yapacağız" diyen Erdoğan, yeni camiler yapacağını açıkladığı TOKİ'ye de konut yapımlarıyla ilgili seslendi.
"İşi aceleye getirip kaliteden taviz vermeyeceğiz. TOKİ'nin yaptığı konutlar 8,5 şiddetindeki depreme dayanıklı konutlar olacak. Zira bu bölge anlaşılıyor ki deprem bölgesi. Teknolojinin gereği neyse onu yapmamız gerekiyor. Zemin etütlerini ona göre yapacağız, sağlam zemine bu konutlarımızı inşa etmek suretiyle bu tür felaketlere karşı dayanıklı olacağız. Bu konuda TOKİ'deki başkan kardeşime güveniyorum."
SİMAV'IN İL OLMASI
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Değerli arkadaşlarım, ben Kılıçdaroğlu değilim. Şimdi Çorum Sungurlu'dan geçiyor. Sungurlular, 'İl olmak istiyoruz' diyor. 'Yaptım gitti' diyor. Ben dürüst olmak zorundayım. Bütün mesele nedir? Simav ilçe. Bir il olarak ne yapılması gerekiyorsa, onun burada yapılmasıdır aslolan. Bu ülkede nereleri il yapmadılar ki? Ah bir gidip oraları görseniz. Halleri felaket. Mesele tabela değil. Oraya verilmesi gereken hizmet. Niçin birbirimizi aldatalım ki ben sizi ayırt etmeden seviyorum.''