Belediye başkanlarının uykuları kaçık…

Kendileriyle yaptığımız görüşmelerde ekonomik olarak zor günler geçirdiklerini ve tabiri ayı kurtarmak adına caizse sineğin yağını çıkaracak işler yaptıklarını söylüyorlar.

Böylesi bir ekonomik tabloda iktidar partisinden dahi olsan “kar eden belediye” bulmak neredeyse imkansız denebilir.

Sadede geleyim.

Belediyeler tasarruf gerekçesiyle çok fazla şeyden imtina ediyorlar. İzmir Büyükşehir Belediyesi de benzer kararlar alıyor.

Geçtiğimiz meclis oturumunda tasarruf tedbirleri gerekçesiyle dikkat çeken bir karar alındı ve Avrupa Bölgeler Meclisi’nin (AER) çıkılması kararlaştırıldı. Gerekçe ise yıllık 7 bin euro aidat ödenmesi…

Alınan karar aslında belediyenin çok sıkı bir ekonomi uygulamaya başladığının da bir göstergesi…

Belediye meclisinde ise eski başkan Tunç Soyer’in adı zikredildi. Çünkü Soyer, halen Avrupa Konseyi Bölgeler Meclisi ve Yerel Yönetimler Kongresi (AER) başkanlığı görevinde…

"KAFA KARIŞIKLIĞINI GİDEREYİM"
İki aynı kısaltma sebebiyle belediye meclisinde bir karmaşa yarattı. Sayın Soyer’e hem bu karmaşayı hem de yaşanan tartışmaları kendisine sordum. Sayın Soyer, kafa karışıklığını gidermek istediğini dile getirdi:

“Burada bir kafa karışıklığı var. Avrupa Bölgeler Meclisi ayrı bir kurum. Avrupa Konseyi’nin ise 3 ayrı organı var: Bakanlar Kurulu, Parlamento ile Bölgeler Meclisi ve Yerel Yönetimler Kongresi… Benim görevim bölgeler meclisi başkanlığıdır. AER bizimle aynı isim ile ancak başka bir yapı… Bana karşı alınmış bir karar olarak yorumlamıyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak Avrupa Konseyi üyesidir ve oradan İzmir Büyükşehir Belediyesi kararı ile çıkılması mümkün değildir”

"İZMİR’İN KENDİ İÇİNE KAPANMASINA YOLA AÇACAK HAMLELER BUNLAR… MAALESEF BÖYLE BİR İRADE VAR"
Görevi süresinde çok sayıda uluslar arası toplantıya katılan Tunç Soyer, alınan karardan ise memnun olmadığının da altını çizdi. Bu kararların İzmir’i kendi kabuğuna çekilmesine neden olacağını söyledi ve bu tip uluslararası kuruluşlarda bulunmanın finans bulmak açısından etkili araçlar olduğunun altını çizerek Başkan Cemil Tugay’a muhalefetini devam ettirdi:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin oradan çıkması da bence bir hata… Çünkü çok güçlü bir kurum… Resmi bir kurum ve dernek değil. Çıkılması büyük bir hata… Tasarruf genelgesi öne sürülüyor. Çok yazık, insan üzülüyor gerçekten… Şehir kendi kabuğuna kapandıkça yoksullaşıyor. Dünyada enformasyon ve iletişim zenginleşmişken kentler ağlarının sahiplenilmesi lazım. Dünyanın her yerinde İzmir ofisleri açmaya niyetlenmiştik ve 5 tane de açmıştık. Farklı STK’larla işbirliği içine girmiştik. Bunlar yurt dışından finansman bulmak açısından doğrudan etkili olmasa da çok etkili hamlelerdir. Bunlardan aidat gerekçesiyle tasarruf edilmesi fırsatların da kaçırılmasına neden olabilir. Şaşkınım ve çok üzgünüm. İzmir’in kendi içine kapanmasına yola açacak hamleler bunlar… Maalesef böyle bir irade var”

AK PARTİ’NİN “MUHALEFETSİZLİĞİ” SOYER’İ BÜYÜTEBİLİR
Eski başkan Tunç Soyer, kararı eleştirirken icraatların eleştirisinin yanından bir “vizyon” tartışması da açtığı görülüyor. Başkan Cemil Tugay’ın aldığı kararları sık sık eleştiren ve hatta bu yüzden İl Başkanı Şenol  Aslanoğlu’ndan “uyarı” alan Tunç Soyer, genel ve yerel siyaset konusundaki iddialı tutumundan vazgeçmiyor.

Genel siyasetteki stratejisini kurultay tartışmalarının devam ettiği süreçte olası bir İmamoğlu-Kılıçdaroğlu ittifakına bağlayan ve olası bir kurultay sürecinde muhalefet içinde kendisine önemli bir görev düşmesi beklenen Tunç Soyer’in yerel siyasetten güç alarak bu pozisyonunu korumak istediğini de söyleyebiliriz. Çünkü eski belediye başkanının söylediği her söz kamuoyunda karşılığı muhakkak olur.

Soyer’in AK Parti’nin kent muhalefetindeki yetersizliğini de bir avantaja çevirme potansiyeli bulunuyor. Öyle ki Tugay’a bakanlık düzeyinde muhalefet yapıldı ve bana göre bu ters tepti. Çevre, Şehircilik, İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, meclise körfezden aldığı su ile gelmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni hedef alması bakanlığın kendisini vuran bir şeydi. Çünkü devlet çözüm noktasıdır, muhalefet değil.

Diğer yandan AK Parti İl Başkanı Bilal Saygılı’nın Tugay’a “yumuşak muhalefet”i, bazı iktidar milletvekillerinin kent muhalefetinin sınırlarını sosyal medya duvarlarının ötesine taşıyamaması hatta “hımbıl” gibi Sayın Tugay’a hakarete varan kelimeler kullanarak aslında Tugay’ı güçlendiren adımlar atmaları bir yönüyle Soyer’in pozisyonunu da kuvvetlendiriyor. Çünkü Tunç Soyer’in tek başına Başkan Tugay’a AK Parti’den “daha bütüncül”, “daha vizyonlu” bir muhalefet yaptığı görülüyor.

KAYIP YILIN ACISI 4 YILDA ÇIKMASI GEREKİYOR
Başkan Cemil Tugay ise 8 aylık görev sürecinde ağırlığı belediye işleyişine yani kadro revizyonuna verdi ya da vermek zorunda kaldı. Hayalinde kurmak istediği belediye sistemindeki çarkın dişlileri ya istediği çalışmadı ya da dişliler arıza verdi. Bürokrasideki tedirginlik ve içe kapanılmış hal sebebiyle hedefler konusunda istenilen performans çok da gösterilebilmiş değil. Belediyedeki ekonomik sorunların üzerine körfez temizliği gibi devasa bir sorun da Cemil Bey’in omuzlarına binmiş durumda…

Cemil Bey’in en büyük avantajı ise henüz 8 aydır görevde olması ve vatandaşların yeni göreve gelmesi sebebiyle kendisine tolerans göstermesidir. Sokağa iniyoruz ve her ay mutlaka vatandaşlara mikrofon uzatarak Cemil Bey’in performansını farklı ilçelere giderek soruyoruz. Sokağın nabzının halen “bekleyelim, görelim” durumunda olduğunu söylemek mümkün…

Bir diğer avantajı ise az önce altını çizdiğimiz üzere kent muhalefetinin istenen ölçekte refleks gösterememesi…

Eğer ki Cemil Bey, bu 8 aylık dönemi önümüzdeki 4 yıllık hizmet sürecinin hazırlık evresi olarak kurguladıysa bu hem muhalefet hem de vatandaşlar açısında “kabul edilebilir” bir durum olacaktır. Cemil Bey, kaybolan neredeyse 1 yılın eforunu 4 yılda performans olarak çıkarırsa, körfezi temizleme konusunda yol alırsa vatanda AK Parti’yi de dinlemez, Soyer’i de unutturur.

Son olarak, Cemil Tugay’ın Tunç Soyer’i yarattığı algı çalışmasını kırmak noktasında nasıl bir tutum sergileyeceğini henüz bilmiyoruz. Soyer dönemindeki bürokrat yapısını büyük oranda temizleyen Tugay’ın bir sınavının da Soyer’in algı çalışması ile mücadele olacağını söylemek mümkün.