Eşi benzeri olmayan zamanlar…

Virüsle yatıp aşıyla kalktığımız bu zor dönemde

Hastalığa yakalanmamak için bu beladan köşe bucak saklanarak resmen saklambaç oynuyor,

Psikolojik etkilerini adeta lunaparktaki bir radara binmişçesine ani iniş çıkışlarla yaşıyor,

Aç kalmamak için maddi olanaklarımızı gelir seviyemizi adeta Dede Korkut Masalları'ndaki savaşçılar gibi ölesiye mücadele ederek korumaya çalışıyoruz.

İşe gidip geliyor, sadece zorunlu alışverişlerimizi yapıyor, yemek yiyor, birbirimize sarılamadan iyi geceler öpücüğü vermeden uyuyakalıyoruz.

İyi olduğumuza şükrediyor, gülüp eğlenmenin, hoşça vakit geçirmenin Dünyayı saran onca trajediye yakışmayacağını düşünüyor giderek içimize kapanıyoruz.

Zaman geçiyor, zamanı öldürüyoruz.

Nasıl geçti bir saat, bir hafta, on gün karantina, koca bir yıl anlayamıyoruz bile. Ama işte bitti ömrümüzden koca bir yıl çalındı aslında bu sefer usul usul değil bayağı hissettirerek…

Zamanın efendisi zamanın ta kendisi…

Çok da uzak değil, geçen yıl bu zamanlar, o toplantı, bu ziyaret, bu müşteri, aile buluşması, iş seyahati, kutlama randevu, eğitim, seminer, kongre derken zamana yetişemiyorduk o koşuyor biz kovalıyor, yirmi dört saatimizi hayat trafiğimizle bir türlü denk getiremiyorduk. Oysa şimdi sürekli bekliyoruz, gelmesini, gitmesini, geçmesini, bitmesini…

'No Kronos' geçenlerde katıldığım çevrimiçi bir toplantıda eski bir meslektaşım sevgili Dr. Rıza Kadılar'dan uzun bir aradan sonra tekrar duyduğum bir betimleme... Yoğun temponun hayatımızı çaldığı ve zamanın bize ayak uyduramadığı dönemlerde özlemle hayalini kurduğumuz saatin tiklerinden, iletişim araçlarından, 'acil ve önemliden' uzak güneş kum deniz yayla ova dağ ekolojik trekking organik butik zaman tatilleri.

Miskinlik yaptığımız, telefonu elimize almadığımız, dünyadan bihaber olduğumuz…

Midemizin gurultusundan acıktığımızı anladığımız, dilimizin damağımıza yapışmasından susadığımızı fark ettiğimiz uyandığımızda uykumuzu gerçekten aldığımızı hissedip dipdiri kalktığımız o derin 'bilinçli zamansızlık'

Mitoloji 'de Zamanın Tanrısı olarak geçer KRONOS.

Kronometre ve kronolojinin kelime kökleri buradan gelir. Birinci nesil Olimposlulardan zamanın yaratıcısı ve zamanlarda seyahat eden Titandır.

Tanrıların en gaddarıdır. Babası Uranüs'ü bir orakla hadım etmiş, onun hükümdarlığını devirerek tahtın sahibi olmuş ve birinci kuşak tanrıların egemenliğine son vermiştir. Babasına yaptıkları yüzünden kendi başına da aynısı gelir endişesi ve korkusu ile 'doğan çocuklarını yemiştir.'

Çocuklarını yiyen gaddar Yunan Tanrı Kronos Roma Mitolojisinde Satürn olarak bilinir.

'Çocuklarını Yiyen Satürn' İspanyol ressam Francisco Goya'nın, evinin duvarlarına, dekorasyon amacıyla yağlı boya ile çizdiği 14 tablodan oluşan ve Kara Resimler olarak adlandırılan duvar resmi serisine ait bir tablodur. Goya'nın ölümünden sonra tuvale aktarılan resim, Madrid'deki Prado Müzesi'nde sergilenmektedir.

Nasıl bir ruh hali, nasıl bir hayal gücüyle Goya böyle bir imgeyi evinin duvarlarına dekoratif amaçlı yapmış olabilir bu gerçekten ayrı bir tartışma konusu.

Ancak Goya'nın bu tablosu ile bize anlatmak istediği Zaman Tanrısı Kronos'un -ya da Roma Mitolojisi'nde Satürn'ün- ya da zamanın 'hepimizi yiyip bitirdiği ' olabilir.

Gençlik-yaşlılık arasındaki çatışmalar, zamanın acımasız kemirgenliği, zamana karşı durmanın imkansızlığı, güçlünün güçsüze yaptığı zülüm, hayatın geçiciliği,

Zamanın Gaddarlığı…

Günlük hayatın dertleri çok fazla üstünüze geliyorsa, dostlarınızla bir masa etrafında toplaşamıyorsanız, evdekilerle konuşacak kafa dağıtacak başka bir mevzu kalmadıysa çok daha farklı dünyalara adım atmak istiyorsanız eğer

Tanrıların Hikayelerini okumaya ne dersiniz?

Ya da her gün gözünüzün önünde duran bir yağlıboya tablonun sizde bıraktığı izleri anlamaya,

Ya da güzel bir şiirin teninizdeki ürpertiler eşliğinde uyandırdığı duygulara,

Ya da müthiş bir konçertonun kulağınızın içindeki deniz kabuğunda yarattığı etkilerini gözleriniz kapalı gözlemlemeye

Ya da bir fotoğrafın arkasındaki gören gözün ruhundaki gerçekliğini yaşamaya

Ne dersiniz?..

Zamana karşı tek direnen ve ayakta kalan sanattır.

Sanat iyileştirir…Sanat iyi gelir…

Sanatçı zamanı durdurandır.

Toplumun ruhunu besleyendir, onları ve eserlerini korumak, sahip çıkmak, yaşam standartlarını kollamak insanlığın boynunun borcudur…

Uygulama Önerisi : Google Art & Culture