'CHP sadece Cumhuriyet'i kuran değil fakat aynı zamanda, Türk burjuvazisinin oluşumunu ve yapılanmasını sağlayan siyasal partidir; Bu özelliğiyle Türk burjuvazisinin kadim siyasal örgütüdür.'
Kanımca, CHP'nin neredeyse yok sayılan bu kimliğinin tam da anımsanması gereken zamanlardayız; Eğer ki Cumhuriyet devrimi ve Aydınlanma üstüne doğru bir tartışma yürütmek istiyorsak…
'Merkez sağı, liberalleri ve muhafazakarları temsil eden siyasal partiler ortada dururken bu meseleyi konuşmanın anlamı ne?' diye sormayın; çünkü bu soru sorulmadığı için CHP'de sosyalist devrim peşinde koşan veya 68'i, 78'i sömüren bir sürü şaşkın siyaset yapıyor.
CHP'nin Cumhuriyet tarihine mal olan siyasal varlığı, Türk burjuvazisinin sınıf olarak ortaya çıkışının ve yapılanmasının ideolojik temeliyle mütecanistir.
Türk burjuvazisinin ve Cumhuriyet bürokrasisinin banisi olan CHP'nin ortanın solunda siyaset yapması, üretim ilişkilerine ve mülkiyet meselesine dokunmadığı için kapitalist sistemde sorun yaratmamıştır. Fakat üretici güçleri geliştirmek konusundaki yetersizliği, CHP'yi ana muhalefete mahkûm etmiştir.
Yoksa CHP'nin antikapitalist bir programa sahip olmuşluğu yoktur.
İşçi sınıfının kendisi için sınıf olmaktan vazgeçtiği koşullarda; dünyadaki tek devrimci sınıf olarak varlığını elan sürdürmekte olan burjuvazi, Türkiye'nin kapitalist dünya sistemindeki varlığının teminatıdır.
Kapitalist değilseniz tabi ki bu teminatı sorgulayabilirsiniz. Ne ki bu teminat en kalıcı ve uzun soluklu siyasal desteğini CHP'de bulmuştur.
Zaman zaman siyasal ve ekonomik nedenlerle yol ayrımları yaşanmış olsa da, -ki yol ayrımı burjuvazinin sosyal demokrasi fikrine soğuk bakmasından kaynaklanmıştır,- bunlar sistem içi tartışmalar olup gerçekte o tarihsel bağ hiç kopmamıştır.
Evet, CHP, Cumhuriyet'i kuran partidir, Ama Türkiye Cumhuriyeti, kapitalist sisteminin bir parçası olarak doğmuştur. Kurtuluş savaşının antiemperyalist karakterini bu gerçeğin ışığında değerlendirmek gerekir.
Kaldı ki Türkiye, kapitalist olmayan yolların arayışına hiçbir zaman girmemiştir; küçük sol grupların cılız taleplerini saymazsak.
Türkiye yeni arayışlara girecekse ki girmiştir, uluslararası sistem, CHP'nin bu arayışlara dahil olmasını talep edecektir.
Ancak Cumhuriyet ortadan kaldırılmak isteniyorsa, tabi ki CHP yanlış adrestir.
Türk burjuvazisi, AKP ile yaşadığı serüvenden sonra CHP'nin kendisi için ne ifade ettiğini bir kere daha hatırladı:
Cumhuriyet devrimi aynı zamanda bir burjuva devrimidir. O devrimden Türk burjuvazisi doğmuştur. Altı ok, burjuva devriminin de ilkeleri olmuştur.
Bu meseleyi anımsatmanın bir anlamı var mıydı?
CHP'ye yeni yeni misyonlar yüklenirken ve Türkiye yapısal sorunlarıyla boğuşurken, hele hele zihinler bu denli bulanıklaşmışken, elbet de hatırlatmak gerekirdi, diye düşünüyorum.
Kürtler ve İslamcı hareket sistem içinde kendi sınıfsal konumunu güçlendirirken, 90 yıllık Türk burjuvazisinin günümüzde siyasal temsilini konuşmamak olmaz.
Türk burjuvazisi, Türkiye'nin içinden geçtiği değişim sürecinde, ayakta kalan tek devrimci sınıf olarak, bu değişimde elbet de rol almaktadır.
Doksan yılın ardından ortaya çıkan değişim ihtiyacının siyasal öncülüğünü yapmak da CHP'nin misyonu olmalıdır.
Kapitalizm, 500 yıldır dünya sistemidir ve burjuvazi bütün değişim ve dönüşüm süreçlerine öncülük etmiş devrimci bir sınıftır. Kapitalist sistemin içinden bakınca durum böyle görünüyor.
Bugün için toplumda bir uzlaşma zemini oluşmuştur; Burjuvazinin dile getirdiği demokrasi, özgürlükler, yaşam tarzlarına saygı, sanata saygı, insan hakları, katılımcılık, çoğulculuk, hukuk devleti ve güçler ayrımı talepleri, gezi eylemcileri tarafından da dile getirilmiştir. CHP'de zaten dile getiriliyor.
Ülkenin içinden geçtiği bu süreç, kapitalist dünya sisteminde Türkiye'nin nerede yer alacağını belirleyecektir. Bu gerçeği göz ardı ettiğimiz sürece, o ünlü 'dış mihrak' ülke yönetiminde istediği gibi at oynatır.
'24 Ocak Kararları' alınırken toplumsal uzlaşma sağlanmadığı ve ülkenin sistem içindeki konumu tartışılmadığı için, 1980 darbesi ülkeyi bu günlere getirdi.
Bu bağlamda, 'Beykoz konakları CHP'den elini çeksin!' yaklaşımı sorunludur.
Çok üstün körü yapılmış bu itiraz, göründüğünden daha karmaşık sorunları barındırdığından, bir başka yazının konusu olacaktır.