Müzik Önerisi: Hakim Bey – Mehmet Erdem
Sapla samanın, akla karanın şaştığı, kantarımızın ölçemediği, olan biteni anlamlandıramadığımız günlerden geçerken yakın avukat bir arkadaşıma “hukukçular ne yapacak?” diye bir soru yönelttim.
Cevabı ilginçti. “Biz hukukun olduğu yerde birtakım faydalar sağlayabiliriz.”
Hakikatin yolu cesaretten mi cehaletten mi geçer diye sordum bu sefer kendime…
Böyle zamanlar okumaya ölesiye daldığım zamanlar. Okurken kendimi unutmak, etrafımı unutmak iyi geliyor.
Cehaletin Örtüsünü çekiverdim üzerime, her şeyden uzak kendime yakın. Aklıma, ar damarıma, vicdanıma, gönlüme, iç görüme en yakın…
Aslında bu terim bir adalet kavramı!
Cehalet Örtüsü ya da Bilgisizlik Peçesi adalet ilkelerini belirlemeye çalışan insanların objektif olarak karar verebilmesini sağlayan felsefi bir araç aslında…
Amerikalı bir filozof olan John Rawls tarafından geliştirilmiş bu örtü bireylerin kendileri ve toplum içindeki konumları hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıkları bir durumu anlatır.
Bu örtünün en önemli özelliği objektif karar verebilme yetisine sahip olma olasılığını artırmaktır. Bireyler kendi çıkarlarından ziyade toplumun TÜM üyeleri için ADİL bir DÜZEN oluşturmayı amaçlar. Bireylerin kişisel duygulara, hırslara ve ön yargılara kapılmadan karar vermelerini sağlar cehalet örtüsü.
Bu örtü bireylerin cinsiyetleri, etnik kökenleri, dinleri, SOSYAL sınıfları ve STATÜLERİ hakkında bilgisizliği destekler. Kısacası dünyaya nasıl geldiğinin hiçbir önemi olmadığını, herkesin eşit olduğunu varsayarak kendin dahil herkes için aynı düzen…
Kanun koyucuların kendinden olanları değil de kendinden olmayanı korumaya çalışmalarını benimser cehalet örtüsü…Farklılıkları kendine benzetmek yerine özgünlüklerini korumaya çalışır, kanunların bir kısım topluluğu değil herkesi tek tek koruması gerektiğine inanır.
Kanunlar çeşitliliği düzenler. Çeşitliliğin rengini güzelliğini korur. Muhteşem bir ahenk ve uyum yaratır.
Tek tip kalıpta düşünmek, tek düşünceye saygı duymak, tek besinle beslenmek, tek türün yaşam hakkına inanmak organizmaya aykırıdır. Bireylerdeki ve toplumdaki gelişmeyi sağlayan farklılıklarımızdır, çeşitliliğimizdir.
Hakikatin yolu önce cesaretten sonra cehaletten geçiyor.
Adil bir toplum için gözlerimizi bilgisizlik peçesi ile cesurca kapatıp -kendimizi, konumumuzu, statümüzü, sahip olduklarımızı unutup- sonra büyük bir cehalet örtüsünü üzerimize sımsıkı geçirmemiz gerek. Kendimizi toplumun en dezavantajlı gruplarından birinin mensubuymuş gibi düşünerek herkes için en adil ilkeleri benimsememiz gerek.
Adalet kavramının ilk izlerine Tevrat gibi eski dini metinlerde rastlıyoruz. Adalet hak, hukuk, doğruluk olarak tanımlanıyor.
Kuran’ı Kerim’de adalet kavramı tarafsızlık, hakkaniyet, eşitlik, düzen ve denge gibi anlamları kapsıyor. Zulüm ve haksızlıktan kaçınma adaletin temel ilkelerinden biri, Kuran’da bu yüzden zulme karşı çıkma ve adaleti koruma emredilmiş. (Nisa S, 135- Şura S, 39- Hud S, 113)
Hukukun ilk uygulamaları ise toplumların düzen ve adalet arayışlarına dayanan yazılı olmayan kurallara ve geleneklere dayanan sistemler olarak karşımıza çıkıyor. Kabile hukuku var mesela. Liderler, yaşlılar, şefler topluluğun düzenini sağlamak için ceza sistemleri oluşturmuş ve uygulamış.
Dünyanın en eski yazılı hukuk kurallarına ise Sümerlerde rastlıyoruz. “Ur-Nammu Kanunları” cinayet, hırsızlık ve borç gibi konulara dair düzenlemeler içeriyormuş.
İlk göze göz dişe diş kavramının ortaya çıktığı yazılı kanunlar ise Hammurabi Kanunları.
Mısır’da Maat Tanrıçasının öğretileri arasında hukuk ve adaleti korumak varmış ve firavunlar Maat ilkesine uygun ülkeyi yönetmekle yükümlüymüş.
Hindistan’da Dharma bireyin toplumdaki görev ve sorumluluklarını belirliyormuş. Basitçe bireye indirgenmiş ahlaki bir düzen.
Antik Çin’de de benzer bir hukuk anlayışı şekillenmiş. Adalet ahlakla, töresel değerlerle yakinen bağlı.
Yunan ve Roma Hukuku’na geldiğimizde ise bugünün hukuk temellerini gözlemleyebiliyoruz. Roma’da yazılı yasalar (12 Levha Kanunları) KAMUYA açık bir şekilde sunularak HALKIN hukuk kurallarını ÖĞRENMESİ sağlanmış.
Ahlakla şekillenen adalet, hukuk sistemlerine emanet ilerlemiş asırlardır.
Evrenselliği bu yüzden.
Toplumların çeşitliliğine uygun herkes için eşit şartlar eşit haklar eşit düzen.
Vicdan susturulunca ahlak gelişir mi?
Ahlak yoksa adalet korunur mu?
Adalet korunmazsa hukuk sistemi çalışır mı?
Hukuk sistemi çalışmaz ise avukata iş düşer mi?
Hukuk, adalet, ahlak, vicdan…