Cumhuriyetin mihenk taşı olarak bellediğimiz
18 Mart Çanakkale Zaferinin 110. Yıldönümü ve Şehitlerimizi Anma Gününün hemen ertesinde…
İstanbul B.B Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun göz altına alınmasını bütün dünyanın izlediği karmakarışık ülke gündemi ile yeni bir güne başlarken…
İçine giriverdiğim bir ruh hali ile…
Şimdiye dek hiç düşünmediğim bir şekilde, Çanakkale ruhunu ne kadar anlayabildiğimizi düşünüyorum…
Ve… Bu ruhu anlayabilmek, anlatabilmek ve anlamlandırabilmek için; kelimelerin yetersiz, cümlelerin aciz kaldığını hissediyorum…
Ve… Şanlı Cumhuriyetimizin önsözü olan bu büyük destanın naçizane bir köşe yazısına sığdırılamayacağını da çok iyi biliyorum…
Lakin…
(*)“Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana” diyen vatan şairinin , şühedaya duyduğu o büyük minnettarlığın zerresini yüreğimde hissetmeye çalışarak…
Dünya savaş tarihine altın harflerle nakşedilmiş, tüm dünyanın ayakta alkışladığı bu büyük galibiyeti, hangi nispette algılayabildiğimizi sorguluyorum kendi kendime…
Akıl almaz askeri manevralarla ve insanüstü gayretlerle kazanılmış bu muhteşem zaferin her safhasının…
Okul sıralarında tekrar tekrar okutularak ezber ettirilmesinin şart olduğuna inanıyorum…
Ve… Bu kutlu zaferi… İdrakim nispetinde , bugünün memleket ahvalinde terennüm ediyorum.
***
Milli mücadelemizin ve Cumhuriyetimizin önsözü olarak adlandırılan Çanakkale Zaferi…
Sadece bir askeri galibiyet değil, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük yolunda verdiği, dünyaya örnek olmuş büyük bir şeref mücadelesidir.
Dünyanın en stratejik noktalarından olan bu zor coğrafyada… “Çanakkale geçilmez, Vatan bölünmez” nidaları ile verilen bu büyük mücadelenin her safhası…
Türk ulusunun Dünya Devletleri karşısındaki dik duruşudur…
İtilaf devletlerinin güçlü donanmalarına ve ordularına karşı; iman gücü ve vatan sevgisiyle direnen binlerce Mehmetçiğin, dünya tarihine kanıyla, canıyla yazdığı bir kahramanlık destanıdır…
Bu destan… Osmanlı’nın son döneminde emperyalist güçlere karşı; etnik ve dini ayrım olmaksızın…
Kadın erkek, genç yaşlı Anadolu insanının birlik ve beraberlik içinde direnişi ile bağımsızlık ruhunun yeniden canlanışıdır.
Ve bu ruhla Anadolu topraklarında kurulan T.C Devleti’nin göklerde ilelebet dalgalanacak olan ay yıldızlı bayrağıdır…
Ve… Bu toprakları vatan bilmiş her bir Türk vatandaşının ulus bilincini besleyen önemli bir idrak noktasıdır…
Bu idrak ile… Nefes aldığımız sürece Cumhuriyet değerlerine sahip çıkarak…
Kahraman ecdatımıza ve şanlı Cumhuriyet’e olan bu büyük borcumuzu ödemek için…
Tek gayemiz; gelecek nesillerin yüreğine vatan aşkını ve ulus bilincini nakşetmek olmalıdır diyorum.
Ve…
Nazım Hikmet’in ,
"Öyle ölüler vardır ki ben onları düşündükçe vakit olur yaşadığımdan utanırım” dizeleri geliyor aklıma...
Emanete sahip çıkamamış mirasyedi duyguları içinde buluyorum kendimi…
Bu duygularla…
34 yaşında genç bir Albay olarak Çanakkale’yi geçilmez kılan Anafartalar kahramanı Gazi Mustafa Kemâl ve tüm silah arkadaşlarını…
Okul sıralarından koparak, baba ocağından asker ocağına koşan gencecik Mehmetçikleri…
Ve bugüne kadar kanıyla canıyla bu aziz vatanı savunmuş, bu toprakları bizlere vatan yapmış tüm şehitlerimizi….
Sonsuz saygı ve büyük bir mahcubiyetle yad ediyorum.
Ve… Ülkemde yaşanan bu karmakarışık gündemleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken…
Ecdat hatırasına bir şeyler yapabilmek ve bu kutlu mirasa ilelebet sahip çıkabilmek için
Bu cennet vatana… Demokrasi ve özgürlük ,dirlik ve düzenlik, barış ve kardeşlik diliyorum.
(*) M. Akif Ersoy