Müzik Önerisi: Peace -Oliver Jensen

Barış?

Sözlük anlamıyla barış “şiddetin olmadığı bir durum hali.”

Düşmanlığın olmaması, kavgalardan, didişmelerden ve savaşlardan kurtulma hali, huzur, birlik, bütünlük, sükûnet ve sessizlik için de yaşamak demek.

Kelimelerin etimolojisine bakmayı tarihine inmeyi çok severim.

Toplumlarla ilgili çok şey anlatır.

Kaşgarlı Mahmud, “barışdı” kelimesini şöyle açıklamış: “olār bir birke barışdı: Onlar karşılıklı olarak birbirlerine gittiler.

Bēg barıqı neteg: Beyin tutumu nasıl.”

Buradan şunu çıkarıyoruz aslında barmak, barışmak fiilinden önce “İnsanlara yönelik davranış; tutum.” anlamına gelen “barıq” diye bir kelimemiz var. Barış bu nedenle karşılıklı bir davranışı/tutum içeriyor. Yani barış gibi bir sonuca varmak/ermek karşılıklı olarak girişilecek böyle bir tutumla mümkün. [el-Kaşgarî: 2007: 172; ayrıca bkz.: “Barışık (Barışıklık, sulh)”, “Barış etmek (Sulh, barış halinde olmak)”, “Barışıklık (Sulh)”, “Barışmak (Uyuşmak, imtizaç etmek, hoşlaşmak)”, “Barıştırmak (İmtizaç ettirmek, uyuşturmak), TS: I: 1988: 401

Tespit edilen geriye dönük başka Türkçe kaynaklar da var.

Eski Türkçe: [Kutadgu Bilig, 1069]

barışġu kerek kab kadaşlar bile [dost ve akrabalarla geçinmek/ünsiyet etmek gerekir]

Kıpçakça: [anonim, Kitab-ı Mecmu-ı Tercüman-ı Türkî, 1343]

barışdı: iṣtalaḥa [sulh etti]

Kelimenin tarihine baktığımızda aslında tanımının insanın kendisiyle olan barışık olma durumundan ortaya çıkmıyor mu?

Kendiyle barışık olan insanların, başkalarıyla husumet yaşama ihtimali azalıyor. Kendisiyle sürekli kavgalı birinin huzursuzluk gerginlik kaos yaratması gibi.

İşte Barışın kökenine indiğimizde kendimizle baş başa kalıveriyoruz.

Kendi içime ışık tuttum ve hep yaptığım gibi en zor soruları peş peşe kendime sordum geçen hafta…

İçsel barışıma kim çomak sokuyor?

Neden bu kadar önemsiyorum, ertesi gün nedenini bile hatırlamadığım tartışmaları?

Neden bu kadar dert ediyorum hayati bir mesele bile olmayanı.

Kime düşmanlık besliyorum?  

Cevaplarım peşi sıra.

Haksızlığa düşmanım ben.

Yalana dolana.

Açgözlülüğe.

Eşitliği sağlayamadığım şartlara.

Yolsuzluğa.

Güçlünün kabalığına.

Zenginin vurdumduymazlığına.

Bencilliğe.

Dert etmeyene.

Çabasız zaferlere.

Kendi gemisini yürütene.

Görmezden duymazdan gelene.

Yok sayanlara.

Emeği iç edenlere.

Arkasını dönüp gidene.

Omurgasızlığa.

Kutuplaştıranlara, ayrıştıranlara, ötekileştirenlere.

Dünyadaki kutuplaşmaya öfkeliyim.

Çocukların ölmesine öfkeliyim.

Kadınların kapatılmasına öfkeliyim.

Tepkisizliğe, boş vermişliğe, o dokunmayan yılana öfkeliyim.

Dünyanın dört bir yanındaki liderlerin kendi çıkarlarını gözetmesine halktan biri gibi hareket etmemesine. Huzur ve sükûnet haline sürekli çomak sokmalarına.

Sonra düşündüm öfkem virütik, düşmanlığım bulaşıcı.

Dünya küçücük bir köy, kaynaklar kısıtlı, etkileşim sınırsız.

Dünya döndüğünden beri kendisinin belirlediği değişip duran sınırlarla defalarca yeniden kurgulanıp bölünmüş olmasına rağmen; oluşturulan algı, kimlikler arasındaki çizgiler çok daha keskin çok daha ayrıştırıcı, çok daha tehlikeli.

Komşumun farklı takımı tutması ayrı, etnik kökeni ayrı.

Saçının uzun olması ayrı, eteğinin kısalığı ayrı.

İnandığı Tanrının tek olması ayrı ağaca puta tapması ayrı.

Maaşı ayrı, mirası ayrı.

Etnik kökeni ayrı, geçmişi ayrı.

Peki kaosa sebep olan ne?

Nedir durup dururken 7 küsur milyar farklı parmak izi olduğunun bilinmesine rağmen farklılıklardan sorun yaratmak?

Peki ben değişebilir miyim? İnsanlara karşı tutumumu değiştirebilir miyim?

Değişimi herkes kendi içinde başlatabilir mi? Herkes Kutadgu bilig Türkçesindeki gibi karşılıklı olarak birbirlerinde olabilir mi?

“Ben sendeyim, sen bende” …empatinin en güzel özetidir bence…

Geçtiğimiz iki hafta boyunca başka bir dünyada, başka bir alemde, başka bir gezegendeydim.

Bir avuç insanın dünyayı daha iyi bir yer yapma çabasına hem tanık oldum hem de bir parçası oldum. Uluslararası Rotary’nin organizasyonuyla kıtaları birleştiren İstanbulumuzda kocaman bir salonda 80 farklı ülkeden 1,000’in üzerinde katılımcıyla BARIŞ hayal ettik biz. Barışın kalıcı olabilmesi için tartıştık, konuştuk, alternatif yollar, çözümler aradık. Süreçleri gözden geçirdik.

Hepimizin ortak özlemi barış.

Barış bir hayal değil hepimizin hedefi. Eğitim, iletişim, adalet, küresel iş birlikleri. Hepsinin gözden geçirilmesi gereken bir dönüm noktasındayız.

Hükümetlerden siyasetçilerden beklemek saflık…

Hepimizin sorumluluğu önce içsel barışımızı sağlamak sonra da yaşadığımız toplumlarda barışın pozitif titreşimlerini yayarak birer barış elçisi olmak.

Önce kendimizden başlayacağız, sonra etrafa yayacağız.

Belki ütopik,

Belki çok hayalperestçe…

Ama birilerinin barışı başlatması lazım…Birileri nasıl savaşları başlattıysa, barışın da artık birileri tarafından başlatılması lazım.

O birileri olmak hayallerimdendi.

Ve ben o yüzden bir barış elçisiyim artık, peki ya siz?