Şu ara leylekleri bizi görünce sevinecekleri pozisyondayız, üç gün Kayseri, iki günlüğüne Londra'ya, 4 günlüğüne Kars'a gittim… Tüm ziyaretler, 'gıda ve lezzet' üzerineydi. Dönüşte Odatv'nin 'Kemalpaşa Kesimhanesi' haberi; ardından Nihat Genç'in yazdıkları, gıda üzerine son 10 günde dinlediğimiz her şeyi altüst etti… Sonuçta İzmir'deki bu kesimhane dehşetine Bakanlık el koydu… Ölü hayvan iddialarını yalanlayan Bakanlık 'hijyen operasyonu' yapıp kesimhaneyi kapatırken, olayda ihmali bulunan 11 personeli de açığa aldı. Oda TV, Et ve Balık Kurumu'nun açtığı ihaleyi kazanan firmanın yine kurum aracılığıyla ithal edilen hayvanları Türkiye'deki satıcı firmalara verdiğini ve bu firmalara üzerinden ölü hayvanların etleri vatandaşların sofrasına getirdiğini gündeme taşımıştı…

Aslında bu görüntülerin daha korkunçlarını bir süre önce Slow Food hareketinin desteğinde çekilen 'Food-İnc.' Filminde görmeniz mümkün… Şimdi size bu filmden söz edeyim de Kemalpaşa'daki kesimhanenin aslında ne olduğunu bir görün…

Food- inc. endüstriyel gıdaların (organik olmayan her ürün neredeyse) nasıl hazırlandığı hakkında bir belgesel çalışması... Siz de youtube'dan ister orijinal dilinde, isterseniz de Türkçe alt yazılı olarak izleyebilirsiniz…

Filmden birkaç cümle: Bugün, gıda endüstrisi için yetiştirilen bir tavuğun yaşamı yalnızca altı hafta. Hareket etmelerinin imkansız olduğu daracık kafeslerde, hiç ışık görmeden yaşıyorlar. O kadar şişmanlatılmış durumdalar ki, kendi ağırlıklarını taşımaları, ayağa kalkmaları imkansız… Bugün, Amerikalı bir çiftçinin kendi mısırını üretmesi söz konusu değil, yalnızca genetiği değiştirilmiş ve patenti alınmış mısırı satın alıp yetiştirebilir. Yine bugün, Amerika'da tüketilen etin hepsi yalnızca dört büyük şirketten geliyor. Tavukların göğüsleri büyüdükçe ve domatesler dayanıklılık adına genetik olarak değiştirildikçe, her yıl 73.000 Amerikalı 'e. Coli' bakterisinin kurbanı oluyor. Diğer yandan obezite tavana vuruyor ve şeker hastalığı daha önce görülmemiş oranlara yükseliyor.'

Food İnc. Amerikalıların marketlerden aldıkları yiyeceklerin aslında nereden geldiğini ve bunun gelecek nesillerin sağlığı için ne anlama geleceğini anlatıyor. Aynı zamanda, bir takım şirketlerle devlet kurumları arasındaki 'dostane' ilişkiyi anlatıyor; tüketici sağlığına, tarıma, çiftçilere, hayvan haklarına ve çevreye düşman bir dostluğu… Ne yediğimize dair korkunç gerçekler başka bir dizi gerçekle iç içe geçiyor; endüstriye, sömürüye ve açgözlülüğe dair gerçeklerle…

Pek sevgili bir arkadaşımın dediği gibi 'Food.İnc uyandırıyor, şok ediyor ve mide bulandırıyor.'

Yinelemekte zarar yok… Dünyada savaşların bir çoğu gıda üzerinden çıkacak…

***

19-20 Şubat'ta Londra'da düzenlenen Gıda Konferansı sonunda 2017'de, düşük gıda fiyatları politik istikrar için önemli bir unsur olarak tanımlandı. Londra'nın tarihi Guildhall salonunda düzenlenen konferansa endüstri liderleri, akademisyenler ve Londra'nın önemli gıda firmalarının üyeleri katıldı.

Konferansın kapanış bildirisi gıda güvenliği profesörü ve Belfast Queen's Üniversitesi Küresel Gıda Güvencesi Enstitüsü'nün kurucusu olan Profesör Chris Elliott tarafından hazırlandı.

Düşük gıda fiyatları politik istikrarın değişmez bir parçası.. .Ancak Prof. Elliott'un konferansa sağlık nedenleriyle katılamaması nedeniyle sunumu Kuzey İrlanda Gıda ve İçecek Birliği yönetici direktörü Michael Bell yaptı. Prof. Elliott'un sunumunda 'gıda fiyatlarını düşük tutmak, politik istikrarın sürmesi açısında oldukça önemli' sözleriyle konunun önemi vurgulandı.

Prof. Elliott'un sunumunu aktaran Bell, 'Gıda fiyatlarındaki artışın toplumda kargaşaya ve hatta hükümetlerin düşmesine yol açtığına dair geçmişte örnekler var. 1977'de Mısır'da yaşanan 'ekmek isyanı', ülkedeki büyük şehirleri ciddi şekilde etkilemişti. Düşük ücretle çalışan yüzbinlerce insan temel gıda maddelerinin fiyatları nedeniyle ayaklanmıştı' dedi.

Politik istikrar uğruna endüstri feda ediliyor… İngiltere'de gıda harcamalarının aile gelirindeki payı yüzde 12'den daha düşük. Düşük fiyatlara ürün seçeneklerinin hızla artması eşlik ediyor. İngiltere'deki süpermarketlerde 50.000 farklı gıda ürününü 24 saat bulmak mümkün. Elliott'a göre, birçok tüketici İngiltere Ulusal Çiftçi Sendikası'nın İngiliz ürünlerini alma çağrısına olumlu baksa da, alışveriş yaparken bu duruma pek dikkat etmiyor.

***

Slow Food ne diyor bütün bunlara karşı: Dünyanın birikimi 14 milyar insanı besler.. Yeter ki adil dağıtılsın…

3-5 Mart'ta da Bodrum'da yine gıda gündemiyle toplanacağız… Slow Cheese'de buluşuyoruz. Yolunuz düşerse bekleriz…