Bizim gibi, -uykuda geçen süreler hariç- sürekli haber bombardımanı altında yaşayıp, bu bombardımanın yol açtığı radyasyondan meslek gereği kaçamayan…
Ne gazetelere bakmama, ne televizyonları görmeme, ne de sosyal medyada gezinmeme şansı olanlarda… Bir tür 'alışkanlık kalkanı' oluşuyor. 'Şaşırmak', bu binlerce haber arasında, nadiren gösterdiğiniz ender bir refleks haline geliyor.
'Mesleki deformasyona' uğramayı basit haliyle anlatmamın nedeni, dün yine bu bombardıman altındayken bana 'vay canına' dedirten ve tüm algılarımın bir anda açılmasına neden olan bir istifa haberiydi. Haber şuydu:
'İzmir'de gıda sektöründe faaliyet gösteren işadamı Ahmet Küçükbay, İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nden (MÜSİAD) aynı anda istifa etti.'
Orkide markasıyla yağ sektöründe öne çıkan Küçükbay Yağ Sanayi A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay, TUSKON ve MÜSİAD'dan istifasını 'Değerli dostlar bana göre son zamanlarda gereğinden fazla politize oldukları için Tuskon ve Müsiad'dan istifa ettim' tweet'i ile duyurdu.
*
Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde babasına ait bakkal dükkanında çıraklıkla ticarete atılan,1970'li yıllarda Bornova'da aile şirketi Küçükbay Yağ ve Deterjan Sanayi A.Ş.'yi kurup Orkide markasıyla 103 ülkeye sıvı yağ ihracatı yapan, günlük 1000 ton üretim kapasitesiyle bitkisel yağ sektörünün liderleri arasına giren… Ayrıca inşaat, plastik, tarım ürünleri, yerel televizyon alanlarındaki yatırımlarında bine yakın çalışanı bulunan… Türkiye'de son yıllarda yeniden dağıtılan kartlarla oluşturulan sermayenin, yeni zenginlerin İzmir versiyonu olan Küçükbay'ın 'istifasının ardında ne var' sorusu…
Bu istifa duyurusuyla birlikte, bildiğim/duyduğum bütün o kopuk kopuk bilgileri/duyumları harekete geçirdi.
Çünkü istifa ettiği sivil toplum kuruluşlarından biri TUSKON, diğeri MÜSİAD'tı.
Gayrı resmi açılımının 'Fethullah Gülen örgütlenmesinin ekonomik ayağı, Gülen okullarının sermaye kaynağı' olduğu bilinen… 2005 yılında kurulan, 7 üye federasyon, 211 üye işadamları derneği ve Türkiye'nin her yerinden 55 bin girişimciyi temsil eden Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu TUSKON… Resmi açıklamasıyla; Brüksel, Washington DC, Moskova, Pekin ve Addis Ababa'daki temsilcilik ofisleri ve 140 ülkede bulunan partner kuruluşlarıyla beraber Türkiye'nin yurtiçi ve yurtdışında en güçlü iş ağlarından biriydi.
Ve Gülen'le dostluğu/yol arkadaşlığı Gülen'in Amerika'ya yerleşmesinden çok öncesine İzmir'deki günlerine dayanan, TUSKON'un kuruluşundan itibaren önce yönetim kurulu, ardından sade üyesi olan Ahmet Küçükbay, şimdi 'çok politize oldukları' gibi bir gerekçeyle, bu kuruluştan niye istifa ediyordu?
Bu istifa Küçükbay'ın Gülen'le yıllar öncesine dayanan yol arkadaşlığını da bitirdiği anlamına geliyor muydu? Bu yorumu yapmak mümkün müydü?
*
'Sermaye birikimi değişiminin' en somut simgelerinden biri olarak… Hem Boğaz'da (Ortaköy'de) bir yalının, hem Bornova'da bir Levanten köşkünün sahibi Ahmet Küçükbay, herkesin bildiği gibi bugünkü konumunu Fettullah Gülen'e borçludur.
Kimi zaman 'cemaatin kasası' olarak anılan Küçükbay, Bornova'daki yurtlarla, Türkçe Olimpiyatları'na verdiği destekle hep Cemaatin yanında oldu. Keza… İktidar partisinin gizli koalisyon ortağı olan Cemaat, 'Haşhaşiler/paralelciler' olarak adlandırılmadan, AKP ile Gülen koalisyonu bozulmadan önce, Küçükbay'ın maddi manevi imkanlarını iktidar partisine de sunduğu bir gerçek. Örneğin halen AK Partinin kullandığı il binası Küçükbay'ın. Yine sahibi olduğu Kanal 35 de iktidar partisinin kullanımına amade…
Önce İzmir'in asırlık zeytinyağı markası Ekiz'i, sonra da Turyağ'ı bünyesine katan Balıkesir merkezli Arı Yağ'ı alan Küçükbay'ın ticaretteki bu hamleleri dikkat çekici. Burada bir başka dikkat çekici olan; Ekiz'in Eski Genel Müdürü'nün AK Parti'nin Turkcell yönetimine atadığı Bekir Pakdemirli, Arı Yağ'ın Sahibi'nin ise Balıkesir'in AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur olması…
Kısacası, Cemaat'in 'yürü ya kulum' dediği Küçükbay, asıl büyümeyi gerçekleştirmesini sağlayan AKP'yi de koruyup kollamayı, maddi manevi desteklemeyi hiç ihmal etmemiş bir işadamı, bir isim…
Küçükbay'ın niçin TUSKON ve aslında hükümete bağlı olan MÜSİAD'tan istifa etmiş olabileceği yorumuna gelmeden önce, şunu hatırlamakta yarar var.
AKP ile Cemaat arasındaki büyük kavganın/yarılmanın, ekonomik boyutlarının, görünenden çok daha devasa olduğunu…
Her ne kadar medyada yapılan operasyonların daha çok emniyet, yargı ve bürokraside geliştiği gibi bir algı oluşsa da, bir başka önemli kavganın ekonomi dünyasında yaşandığı bazen açık ama çoğu zaman perde arkasındaki gelişmelerden biliniyor.
Dershanelerden sonra Gülen'in ekonomik yapısına en etkili darbeyi Bank Asya'da yapan AKP iktidarının, uzun süre Bergama Madencilik'in de sahibi Koza Grubu'na nasıl bir ekonomik abluka yaşattığı da açık örnekler arasında. Şimdilik 'kapalı' olan örnekler arasında, yine İzmirli çok bilindik/tanıdık bir firmaya yönelik abluka, işadamları için sır değil. Bu büyük firmaya kesilen 55 milyon TL'lik ceza, dilden dile dolaşıyor.
Bir başka yarı açık/yarı kapalı gerçek de İzmir'de sanayiciler ile üniversitelerin en önemli işbirliği projesi olan Çiğli'de kurulacak teknoparkta yaşandı.
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi ve Katip Çelebi Üniversitesi ile Gediz Üniversitesi ortaklığıyla kurulacak olan Teknopark'ta bir süre önce bu işbirliğinin bozulmasına, 'hükümet baskısının yol açtığı' resmi olmasa da gayrı resmi olarak konuşuluyor. Hükümetin, teknopark izni için, bu projeden (cemaat kaynaklı) 'Gediz Üniversitesi'nin ayrılmasını şart koştuğu' nitekim, sonunda hükümetin istediğinin olduğu ve Gediz Üniversitesi'nin bu ortaklıktan ayrıldığını hepimiz biliyoruz.
Bu gelişmeler ışığında…
Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi İzmir'de de cemaatle bağlantılı firmalara, işyerlerine, işadamlarına nefes aldırmayan AKP'nin, bir süredir benzer baskıyı Küçükbay Grubu'na da yaptığı…
Küçükbay'ı seven/sayan AKP'lilerin bu baskının kaldırılması yönünde çaba sarf ettikleri bilinirken, Küçükbay'ın TUSKON'dan istifasını nasıl yorumlayabiliriz?
Bunun için önce TUSKON'un son yerel seçimden hemen önce yaptığı, 1 Mart'taki Genel Kurulu'na gitmemiz gerekiyor. O Genel Kurul'da zehir zemberek sert eleştiriler yapan, hükümete meydan okuyan TUSKON Başkanı Rızanur Meral'in özellikle, 'Tüm bunlar size zor gelmiyor ama oylarınızla yönetime gelenlerin sizleri haşhaşilikle, ur, virüs, kandan beslenen vampirler olmakla suçlamaları çok ağırınıza gidiyor, biliyorum. Ama sokakta, otobüste, kahvede, medyada duyup gördüklerimize göre şuna da inanıyorum ki, yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde, kimlerin asıl olduğunu herkes görecek' sözleri ayakta alkışlanmıştı. Konuşmaları ve bu sözleri ayakta alkışlayanlar arasında, genel kurul salonunda en ön sırada oturan Ahmet Küçükbay da vardı.
Ve kulislerde Recep Tayyip Erdoğan'ın hem bu konuşmaya, hem de bu konuşmaları ayakta alkışlayan işadamlarına çok sinirlendiği, dilden dile aktarıldı. Küçükbay için girişimlerde bulunan AKP'lilerin duvara çarptığı nokta da işte, bu alkışa duyulan Erdoğan öfkesi oldu.
İzmir iş dünyasına göre, Küçükbay'ın TUSKON'un yanı sıra MÜSİAD'tan istifası yanıltıcıdır. Küçükbay, aslında TUSKON'dan istifa etmiştir.
Yani Küçükbay bir tür cemaatle bağlarını koparma ya da bazı kesimlerin ifade ettiği gibi 'uykuya yatma' girişiminde bulunuyor.
Ancak çok açık ki, iş dünyasının zirvesinde yaşanan kapışma, 'ne sendenim ne ondan' diyerek kaçılacak yumuşaklıkta değil.
Dolayısıyla Küçükbay, bu hamlesi ile içinde bulunduğu açmazı daha da derinleştiriyor.
Yarın Cemaatin desteğini yanında bulamayacağı ya da o kesim tarafından ihanetle suçlanabileceği gibi Erdoğan'ın 'sadakat' sınavından geçmek için de mutlaka büyük bir bedel ödeyeceği yorumları da iş dünyasının dilinde. Üstelik ödenen/ödenecek büyük bedele rağmen yine de bu sınavdan 'çakma' ihtimalinin yüksek olduğu da konuşulanlar arasında.
Yorumlar arasında oldukça dikkat çekici bir tahmin daha var.
Bu tahmine göre, Küçükbay'ın cemaatin en büyük sivil toplum kuruluşu TUSKON'dan istifası, büyük bir kopuşun geleceğinin ilk işareti.
TUSKON gibi bir yapıda, Küçükbay gibi büyük bir ismin/gücün geri adımının, diğer küçük işletmeleri olumsuz yönde etkileyeceği yorumunu yapanlar… 'Küçükbay bile diremedi/dayanamadıysa, biz nasıl dayanalım' psikolojiyle cemaat saflarında büyük bir bozguna neden olabileceğini iddia edenler ne kadar haklı çıkacaklar, bunu zaman gösterecek.
'Ortada durmak' isteyen Küçükbay, sahibi olduğu binadan 'AK Parti İl yönetimini çıkarır mı' sorusu gibi küçük bir ayrıntıya girmeyeceğim.
Umalım ki, fillerin kapışması yine çimenlerin ezilmesine yol açmasın;
Tedarikçileri, bayileri, ihracat zincirinin halkaları ile binlerce kişiye ekmek kapısı olan, İzmir ve ülke ekonomisine hatırı sayılır bir katkıda bulunan bu grupla birlikte, çalışanların ayağının altındaki halı da kayıp gitmesin…