Zannediyoruz ki etrafımızdaki herşeyin ve nesnelerin değişimi zamanla ilgilidir. Duygu değişikliklerinden, algılayıştaki farklılıklara dek zamanı sorumlu tutatrız. Bu değerlendirme doğru mudur? Zaman akıp gitmekte ve beraberinde akıp giden herşeyi de değiştirmekte midir gerçekten?

Bu varsayımı bir an için doğru kabul edelim ve arkasından şu soruları soralım; Zamanın gücü herşeyi değiştirmeye yetiyorsa, neden birbirini kovalayan yıllar hep birbirine benzer?

Neden ülkemde ölen asker ve polis çocukları hep fakir ve garibanın çocuğudur?

Neden zenginler bunca ölüm, acı, hapislik, zulüm ve gözyaşına rağmen ve cesetlerin ortasında, hala sultan sofraları kurup kızlarının kınasını yakarlar?

Neden ayrılıklar yoksul halkların çocuklarına düşer?

Neden bebeler daha doğuştan Sünni, Alevi, Kürt, Türk, Ermeni, Laz, Müslüman, Hristiyan vb diye kendi seçmedikleri bir kimliğe mecbur ve mahkum doğarlar?

Neden Tanrı parası ve gücü olanları daha çok korur?

Neden çocuklara ve kadınlara tecavüz ve şiddetin önüne bir türlü geçilemez?

Neden barış ve dostluk türküleri yerine biteviye savaş çığırtıları haykırılır?

Neden anaların gözyaşları hiç dinmez, dindirilemez?

Neden ülkemde şehit ve gazi olmak sadece garibanın çocuğuna reva görülür ve neden yalnızca bir alın yazısı gibi onun mezar taşına kazınır?

Neden zenginler tatil yerlerinden, modadan, cep telefonlarından söz edip sohbet ederken, fakirin çocuğu iş ve aş bulmaktan dem vurur?

Neden yoksul halklar aynı zamanda en cahil insanlardır da zengin olanlar en iyi eğitimi alırlar?

Tüm bu sorulara makul bir cevap veremiyorsak, bunun tek bir açıklaması vardır; her şeyi değiştirme gücüne sahip olan şey aslında ''zaman'' değildir. Zamanla her şey değişmez. Şeyleri, nesneyi, olguları ya da tarihin akışını değiştiren şey insan bilinci ve bu bilince dayanan devrimci müdahalelerdir. İnsan değişmedikçe, değişimi tetikleyecek çaba göstermedikçe, bin yıl da geçse, on bin yıl da geçse ne ülkemin makus tailihi ne de insanlığın içine düştüğü acizlikler çözülecektir. Oysa Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleşen devrimler gibi atılımlar yaparak, insanlık on yılda yüzyıllık sıçrayışlar gerçekleştirebilir. İsterse bir günde bile ırmakların akışını tersine çevirebilir. Bu güç zamanın değil, insanın elinde.

Öyleyse zaman denen kavram bir yanılsamadan ibarettir diyebiliriz. Asıl gerçek değiştirici güç; insanın içindeki azim, inanç ve irade gücüdür! Kendimizi değiştirme gücüne ve dirayetine sahip değilsek, 2017 mutlu bir yıl olsun diye dilemenin de anlamı kalmıyor. Çünkü aslında zaman yoktur. Devinim ve bu devinimi gerçekleştirecek bilinç ve irade vardır! 2017 yılı bu bilincin gelişip olgunlaşacağı ve yapıcı devinimlere dönüşeceği bir başlangıç olsun dilerim..