Belediye başkanları ve parti yönetimlerinin her seçimden sonra kendi ekibimi kuracağım anlayışı ile hareket etmeleri alışkanlık haline geldi. Bunun bir kısmı normaldir ama bazen ölçünün kaçtığı da oluyor.

Yerel seçimlerden sonra belediyelerde başkan yardımcılarından, daire başkanlarına ve hatta müdürlere kadar yeni görevlendirmeler yapılmakta. Bu siyasi kadrolar ile sınırlı kalsa çok sorun olmaz ama bürokratik kadrolar da sürekli alabora oluyor.

Bunun iki temel sebebi var. Birincisi göreve gelen başkanın yakınları belediyede görevler üstleniyor. Aile ve akraba ya da parti içi ekip arkadaşları. İkinci grup ise Ankara'dan ya da parti merkezinden gönderilenlerden oluşuyor. Bunların bir kısmı da bürokrat olduğu gibi bir kısmı da parti feodalizminin ürettiği ağababaların yakınlarından oluşuyor.

Bu konuda benim dikkatimi çeken hususlar şunlar. Birincisi İzmir ve ilçeleri eskisinden çok fazla ithal yönetici alıyor. Yerel yönetimin bu açıdan yerelliği giderek zayıflıyor.

Aslında burada mesele yerellik ile liyakat dengesini kurabilmek. Çünkü bazen dışarıdan gelen çok vasıflı bürokratlar olabildiği gibi çok niteliksiz yerel unsurlar da belediye yönetimlerinde görev alabiliyorlar.

Hatta Belediye başkanının da bürokraside yaptığı değişiklikler çok yerinde olabiliyor. Ama mesele yöntemde.

Belediyeler yapısı gereği siyasi kurumlar olduğu için görev değişikliklerinde yeni ekipler kurma ihtiyacı ve beklentisi oluşuyor. Ancak bu bürokrasi düzeyinde yaygınlaşırsa, o zaman da belediye bürokrasisi bundan zarar görüyor. Belediyeyi yeterince tanımayan kişiler göreve gelebildiği gibi, kurumsal hafıza da bundan zarar görebiliyor.

Ayrıca bütün kurumlarda bürokrasi hiyerarşiktir. Yetki ve sorumluluk bakımında ast üst ilişkileri söz konusudur. Ve sağlıklı işleyen bir bürokraside çalışanlar yeteneği ve tecrübesi ile üst kademelere yükselirler. Bütün kurumlarda bürokrasi bu ilkeye göre çalışır. Memur müdür yardımcısı olur, müdür yardımcı müdür olur, müdür daire başkanı olur vs. Fakat bürokrasinin yapısı içindeki bu doğal sürece sürekli müdahale edip, başkanın adamaları veya parti büyüklerinin ricası ile değişim olursa, o zaman hem motivasyon düşer hem de rasyonel bir bürokratik yapı kurulamaz.

Tabii bu, bugünün meselesi değil. Zincirleme kaza gibi de geliyor. Bakıyorsunuz bir önceki dönem nepotizm ve kayırmacılık gereği liyakati olmayan kişiler atanmış, 'değiştirelim...' deniyor. Ama her yeni dönem buna yenileri ekleniyor. Çünkü siyasetin pratiği böyle işliyor. Akrabalar ve arkadaşlar kayırılacak ve ağababaların istekleri yerine getirilecek.

Bu çok yerleşik bir anlayış haline geldi. Nepotizm ve kayırmacılık hastalığı parti ayrımı olmaksızın, siyasetimizin en önemli sorunu maalesef...