Günümüz siyasetçilerinin bazıları, 'bağırmayı' konuşmak zannediyor. Böylesine konuşmalar aynı zamanda yersiz tartışmalara da yol açıyor, bu konuda pek çok örnek vermek mümkündür.

Mesela..

Son bütçe kanunu görüşmelerinde TBMM'de bunun pek çok örneğini gördük. TBMM'nin asaletine yakışmayan olaylara ve görüntülere de böylesine konuşmalar sebebiyle maalesef tanık olduk.

Elbette pek çok güzel örnekler de var.

Bütçe görüşmelerinin son oturumunda kapanış konuşmasında pek çok kişinin TV ekranlarının başına geçip merakla İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Kesici'nin konuşmasını beklediğini de, bana gelen maillerden biliyorum.

Konuşmalarda genel olarak rakamlar fazla ilgi çekmez ve hatta sıkıcı bulunabilir ama Kesici bunun istisnasıdır adeta.

Rakamları verdiği örneklerle o kadar hoş hale getirir ki, konu enine - boyuna tam olarak anlaşılır. Mesela, ödenen 544 milyar dolar faiz ile, 666 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılabileceğini, ilaveten bu köprüler eklense birbirine, buradan aya yol olabileceği benzetmesi de muhteşemdi.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kırk dakikaya sığdırılan önemli konuşmadan şu anlaşılabilir..

Konuşma asla 'bağırmak' değildir. Tam tersine bilgi ve birikimin eski deyimle belagatla dile getirilmesidir.

İşte Kesici son Bütçe konuşmasında bunun en güzel örneğini bir kez daha vermiştir.

Hukuk ise..

Önce bir kaç hukuki vecizeden söz etmek isterim.

'Bir masum mahkum olacağına, bin mahkum serbest kalsın'

Kendisini ölüm cezasına mahkum eden mahkeme karşısında, Libya halk kahramanı Ömer Muhtar, pişman olduğunu söylerse cezasının affedileceğini söyleyen işgal komutanına karşı, ölüme dakikalar kala şu muhteşem cümleyi kuruyor:

'Komutan şunu bil ki, ben bana ölüm cezası verenlerden çok daha fazla yaşayacağım…'

Ve son olarak şu vecizenin de altını çizerek vurgulamak istiyorum.

'Adaletsizliği işleyenlerin sefilliği, adaletsizliğe uğrayanların sefilliğinden kat be kat fazladır…'

Demokrasiye gelince..

Bu çok ve hemen her yönetimce çokça kullanılan rejimle ilgili pek çok tarif vardır.

Benim en beğendiklerim ise..

Daha iyisinin henüz bulunamadığı rejim adıdır.

Veya..

En az kusuru olan rejim adıdır…

Temel şartı halktır.

Halksız demokrasi olmaz.

Halksız muhalefette olmaz..

Anayasa'nın günümüz Türkiyesi'nde, çok az kullanılan bir maddesini burada belirtmek isterim..

Madde.34.

Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Madde açık.

Önceden izin almadan,

Silahsız ve

Saldırısız,

Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir herkes...

İşte,

Halksız muhalefet olmaz derken kastım budur.

Grup toplantısı, basın toplantısı, bakkal kasap gezme, vizyondu, misyondu ile bu hak kullanılmış olmuyor.

Ya ne oluyor?

Halksız demokrasi gibi, halksız muhalefet oluyor.

İşte Saraçhane mitingi 'demokrasiye ve halkla muhalefete' en güzel örnektir…