Uzun zamandır düşünüyordum.

Hayatımı kaleme almalıydım.

Yine uzun zamandır bu doğrultuda çeşitli notlar alıyordum hayatımla ilgili.

Eşim de teşvik ediyordu sürekli.

Evet yazmalıydım ama neleri? Hangileri yazılacak ve hangileri yazılmayacaktı.

Öncelikle bunun bir tasnifi gerekiyordu.

Bir de zamanlama..

'Salgın hastalık' tabir uygunsa zaman olarak 'imdada' yetişti.

Çünkü..

Hastalık sebebiyle dışarı çıkamıyorduk, ilaveten '65 yaş üstü' olmamız sebebiyle de ne hikmetse evde 'hapis'tik…

***

Tam zamanı dedim ve girdim kütüphaneme başladım yazmaya…

Günler haftaları, haftalar ayları takip etti ve uzun sayılacak maceralardan sonra eser ortaya çıktı.

'Yurtseverliğe adanmış bir ömür'… Hayatımın ismi…

***

Niçin yazdım?

Aslında bu yazıyı yazma sebebim, bu sorunun cevabında mevcut…

Öncelikle..

Siyaset yapanların ve hatta toplumu ilgilendiren diğer konularla da ilgilenenlerin yaşadıklarını kaleme almaları gerektiğine inanıyorum. Ama bilhassa siyaset yapanların…

***

Birincisi…

Tarihe 'not düşmek' gerekir. Hem de birinci ağızdan. Az veya çok.. Başkaları bizi yazsın ama bilhassa 'biz bizi' yazalım.

Mukayese için yazmıyorum ama..

Örnek diye..

Menderes'in kendi ağzından yazılmış eseri var mı? Yok..

Demirel'in yok.

Türkeş'in yok.

Erbakan'ın yok.

Pek çoğunun yok.

Başkaları bu hayatları kaleme almış veya alacak…

Olaylara o zaman ve şimdi nasıl bakmışız kendi çapımızda…

***

İkincisi..

Kişisel… 'Gök kubbede bir hoş seda bırakmak'…Çocuklarıma,torunlarıma yakın uzak insanlarımıza..

***

Üçüncüsü..

Mesajlar vermek.

Doğduğum ilçe Ardeşen… İzmir'e tam 1609 kilometre uzaklıkta..

Kırksekiz sene önce almışım valizimi elime ve bu güzel kente gelmişim. Gelmeme vesile olan aziz arkadaşımdan başka tanıdığım yok. Böyle bir ortamda, mesleğimi yapmaya başladım, evlendim, çocuklarım oldu, siyasete girdim ve belirli noktalara geldim.

Demek ki asla umutsuzluk yoktur.

Ne diyor ulu önderimiz Atatürk?

'Umutsuz olay yoktur, umutsuz insan vardır'

O halde şartlar ne olursa olsun, asla umutsuzluğa kapılmamalıyız ve gerekeni yapabiliyorsak sonuç almamız mukadderdir diyorum gençlere…

***

Dördüncüsü..

Yine şartlar ne olursa olsun 'dürüst' olunabiliyor. Olunmalıdır da..

Kitabın girişinde, 'ithaf' bölümünde yazdığım gibi gerçek devlet adamı Kamuran İnan diyor ki:

'Boyun uzundu gölge ediyordun, belin ince değildi kıvıramıyordun'

Varsın 'boyumuz uzun olsun' varsın 'belimiz ince olmasın' ama biz 'dürüstlükten' taviz vermeyelim…

***

Beşincisi..

27 Mayıs İhtilali olduğunda ortaokulu bitirmiştim.

12 Mart Muhtırası'nı yaşadım.

12 Eylül Darbesi'ni yaşadım.

Daha pek çok 'mektup ve muhtıraları' yaşadım.

Bütün bunlarla ilgili yaşadıklarım ve görüşlerimi paylaştım kendi zaviyemden.. Ve belirttiğim gibi doğrudan kendi kalemimden…

Milli şairimiz Akif bile 'sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecek' diyorsa…

Varsın olsun.

'Bir sıfırdan büyüktür'

Ben de yazdım…