Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar’da İzmir’in ilk kadın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ile hayatını, heyecanlarını ve hedeflerini konuştu...
Kendi deyimiyle, TRT okulundan mezun olmuş bir isim.
İzmir Gazeteciler Cemiyet Başkanı Misket Dikmen...
Renkli ve çekişmeli Gazeteciler Cemiyeti seçimlerinde ekibiyle birlikte ipi göğüsleyerek 69 yıllık tarihinde İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin ilk kadın Başkanı olma onurunu taşıyor.
Röportaj için cemiyet bürosunda buluştuğumuzda çiçeği burnunda Başkan Misket Dikmen'i, onca yılın canlı yayın ustasını beklenmedik derecede heyecanlı buldum.
Görevini hakkıyla yapma titizliğiyle henüz Başkanlık koltuğuna bile oturmamıştı.
Tüm gazetecileri kucaklayan, yapıcı tavırla yol almak isteyen anaç bir Başkan vardı karşımda.
Ben de İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin kadın Başkanı Misket Dikmen ile tatlı tatlı sohbet etmenin tadını çıkardım.
Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar'da İzmir'in ilk kadın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ile hayatını, heyecanlarını ve hedeflerini konuştu...
ÜNUZ: Gerçek bir İzmirli kız ile karşı karşıyayız...
DİKMEN: Evet, 1960'lı yılların İzmirli kızıyım. Suyun öte yanındanım. Anne tarafından Boşnak, baba tarafından Giritli'yim. Ama Giritli ruhum daha baskın çıkıyor. Üstüne bir de İzmirlilik...
ÜNUZ: Nasıl bir ailede büyüdünüz?
DİKMEN: Ailem hayatımın şansı. Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Kardeşlerimle çok yakındık. Her şeyi konuşan, çok okuyan bir aileydi. Babam TRT'de ses sanatçısıydı, Halk Müziği söylerdi. Daha sonra Ege Üniversitesi'nin Türk Musikisi Konservatuarı'nın kuruluşunda yer aldı.
R HARFİNİ SÖYLERSEN…
ÜNUZ: Sazlı sözlü bir aile...
DİKMEN: Aynen öyle. Sesi ve gönlü güzel, kalabalık bir aile içinde büyüdük. Radyo günleriydi, kalabalık uzun sohbetli sofralarımız vardı. Her gün eve iki üç gazete girerdi. Siyasete çok meraklıydılar, örgütlenmeye çok inanırlardı. CHP'li bir aileydi. Babaannem tam bir Cumhuriyet kadınıydı, CHP'nin de ilk kadın üyelerindendi. Üyelik belgesini hala saklarım.
ÜNUZ: Peki Misket Dikmen neden işletme fakültesinde okudu?
DİKMEN: Kodlama hatası. Ben hukuk ya da tiyatro okumak istiyordum. Küçük halam TRT'de Çocuk Saati'nin elemanlarındandı. Ben aslında ekmeğini ana karnına düştüğünden beri TRT'den yiyen biriyim. Öyle bir gönül bağım var TRT ile. Küçük bir kız çocuğuyken bütün hedefim mikrofonun başına geçmekti. 6 yaşlarında (r) harflerini söyleyemiyordum. R harflerini söylersen seni TRT'ye götüreceğiz dediler. Ben de akabinde hemen söylemeye başladım. Ve ardından sınavı geçerek Çocuk Saati'ne başladım.
7.5 YAŞINDAN BERİ MİKROFONDA
ÜNUZ: Hayatınızı hep konuşarak kazandınız o halde...
DİKMEN: Hobim mesleğim ve hayatım oldu. 7.5 yaşında mikrofonla bir tanıştım, sonra artık bir uzvum gibi oldu. Bedenimin bir parçası oldu, aramızda fena değildir yani...
ÜNUZ: Hukuk ilgisi nereden?
DİKMEN: Belki ideolojik yaklaştığım için o yıllarda. Örgüte çok inanan biriyim, insanların örgütlü yaşamasına inanıyorum. Babam bir örgütçü, sendikacıydı. Dedem, halalarım öyleydi. Ben TRT-Der'in en küçük üyesiydim, 16 yaşında üye olmuştum. Hukuk herhalde ideolojik bir hedef olmuştu benim için. Ama kodlama hatasıyla Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde okumaya başladım. Fakat işletmede aldığım eğitim benim sonraki meslek hayatımı belirledi. TRT'nin açtığı sınavları kazanarak 1983 yılında spiker oldum. 1983-84 yıllarında Diyarbakır'da spiker olarak görev yaptım. Tam Eruh olayları sırasında Diyarbakır'daydım. TRT'nin yerel yayınları bölge için çok önemliydi. Sonra İzmir'e tayinim çıktı. TRT'nin her ilinde, her biriminde görev yaptım. Biz TRT okulunda yetiştik.
48 SAATLİK CANLI YAYIN
ÜNUZ: Canlı yayın rekorunuz var mı?
DİKMEN: 2010 yılında TRT'den ayrılıncaya kadar günde 8 saate varan canlı yayınlarımız oluyordu. Şehitlerle ilgili özel bir yayınımızda ise rekor kırmıştık, tam 48 saat sürmüştü. Bir kampanya yayını yapmıştık. Murat Canbay ile birlikte 48 saatlik canlı yayın rekorumuz var. Sanıyorum o yayın Türkiye'deki en uzun canlı yayın olarak rekorunu koruyor.
ÜNUZ: Bir spiker için olmazsa olmaz nedir?
DİKMEN: Donanımı olacak, çok doğru Türkçesi olacak. Anatomik yapısının uygun olması lazım. Sesiniz çok güzel olabilir ama aslolan onu nasıl kullandığınızdır. Gündemden haberdar değilse, dilbilginiz yoksa bir şey olmaz.
ÜNUZ: Rahatsız oluyor musunuz TV izlerken?
DİKMEN: Seçici olmaya çalışıyorum, çünkü artık eğitimden çok uzaklaşıldı. Dil ve sunum açısından çok dikkat ediyorum, ister istemez tepki gösteriyorum. Magazin programlarında ayrı, haber programlarında ayrı tepki veriyorum.
ÜNUZ: Kendinizi hiç serbest bırakmıyorsunuz galiba?
DİKMEN: Ondan kaçamazsınız. Siz kaçabiliyor musunuz? Ama arada kaçamaklarım oluyor tabi (gülüyor).
HER YERDE ŞARKI SÖYLERİM
ÜNUZ: Aile geleneğinden gelen şarkı söyleme merakı var mı?
DİKMEN: Çok şarkı söylerim. Her yerde söylerim, yer ayırmam. Bir gün bu kapıdan girdiğinde beni şarkı söylerken görebilirsin. Yolda yürürken söylerim, arkadaşlarımla birlikteyken söylerim. İçimden geliyorsa her yerde şarkı söyleyebilirim.
ÜNUZ: Misket Dikmen nasıl bir anne?
DİKMEN: Bekar bir anne. Şubat ayında evlendirdiğim 28 yaşında bir oğlum var. Biz oğlumla birlikte büyüdük, gazeteciliğe hiç ilgi duymadı ve iç mimar oldu. Su damlası gibi bir de eşi var, şimdi bir de kızım oldu. Ben oğlum doğduğunda onunla ilk göz göze geldiğimde 'Kıskanan, kendi malı gibi gören annelerden olmak istemiyorum' dedim. Halil Cibran'ın dediği gibi ben sadece bir yayım, o da bir ok. O yayı ne kadar güçlü gerdim bilmiyorum...
İZMİRLİ İLK KADIN BAŞKAN
ÜNUZ: İlk kadın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İzmir'den çıktı...
DİKMEN: Şöyle, Ankara, İstanbul ve İzmir'de yok. Anadolu'da sanıyorum bir iki örnek var. Ama güzel bir şey. Federasyondaki arkadaşlarıma biraz da kadın adayları destekleyin, kadın başkan seçilsin derdim hep. Başkanlar Konseyi yapıldığında benim bir kaç defa Atilla Sertel'i temsil etmem gerekmişti. İçeri bir giriyorum karşımda bir erkekler kulübü. Cemiyetlerde çok sayıda yönetim kurulu üyesi de olmuyor. Türkiye'de kadının hangi sorunu varsa aynı şey Gazeteciler Federasyonu için de geçerli. Hep, lütfen listelerinize kadın gazetecileri de alın derdim.
ÜNUZ: O zamanlar bir gün İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı seçileceğiniz aklınıza geliyor muydu?
DİKMEN: Samimi söylüyorum geçmiyordu. Bu sonradan gelişen, suyun kendi akışında sizin sorumluluk duygunuzla oluşan bir şey oldu. Son iki dönemde yönetimdeydim. Çok emek verdiğimiz, saygın bir duruş sergilediğine inandığımız bir yönetim anlayışı benimsedik. Çok güzel çalışmalar yaptık, gerçekten çok emek verdik.
ÜNUZ: Başkan olunca nasıl tepkiler aldınız?
DİKMEN: Çok güzel bir duygu, müthiş bir telefon trafiği var. Federasyonda da çok aktifmişim, Türkiye'deki diğer cemiyetlerden de, meslektaşlarımdan da kutlamalar geliyor. Öğrencilerimden de tebrik alıyorum.
ÜNUZ: Öğrenciler?
DİKMEN: Benim hocalık yanım da var. Ege Üniversitesi radyo televizyonun program koordinatörüyüm. Başkent Akademi'de ders veriyorum. Aynı zamanda Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyesiyim. Basın Vakfı'nda da Başkan yardımcılığı görevi yapıyorum. Ama bu görevi devretmeyi düşünüyorum.
ÜNUZ: İlk kadın Başkan olmak omuzlara nasıl sorumluluklar yüklüyor?
DİKMEN: Ciddi sorumluluklar. Bir kere hata yapmayacaksınız. Kadının çok farklı bakış açılarından bakabilme avantajıyla renkli ve güzel çalışmalar yapmak durumundasınız. Mesele iki bakışlı, biri sosyal yönü, bir tanesi de meslek örgütü olması açısından mesleğe sahip çıkma yönü. Gün gazeteciliğe, mesleğe sahip çıkma günü. Her ikisinde de çok dik durmak durumundasınız. Belki omuz atmadan ama güzellikle yol açmak zorundasınız.
ÜNUZ: Eğer omuz atmak gerekirse...
DİKMEN: Gerekirse omuz da atarız, ondan hiç kaygımız yok. Kadın, erkek iş yaparken çok da fark etmiyor. Çok güzel bir ekiple birlikteyiz. Omuz omuza çok uyumlu işler yapacağımıza inanıyorum. Arkadaşlarımdan çok destek görüyorum. Deneyimime güveniyorum. 15 yıl boyunca her kademesinde görev yaptığım bir yönetim var.
KADIN GAZETECİLER ÇALIŞTAYI
ÜNUZ: Kadın Başkan gözünün farkı ne olacak?
DİKMEN: İlla feminen bir bakış açısı değil ama kadın gazetecileri de gözeteceğim. Onun dışında çok da farklı baktığımız sanmıyorum, ha kadın bakmış, ha erkek bakmış. Biz çünkü İzmir'de böyle gördük. Sosyal projelerimiz arasında bir çalıştay oluşumu var. Temelini attık, her şeyi çatıldı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin önderliğinde Kadın Gazeteciler Çalıştayı düzenleyeceğiz. İzmir'de yapılmasını planlıyoruz. Basın İlan Kurumu'ndan da çok önemli destek sinyali aldık. İzleyicilerinin çoğunu erkeklerin oluşturacağı, genel bakış açısına derinlik kazandıracak bir çalıştay olacak diye düşünüyorum (gülüyor).
Genel kurul öncesindeki söylemimde de vardı. Öfke ve şiddete boğulmuş, öfke ve şiddetin birbirini beslediği bir toplum yapımız var. Giderek de dozu artıyor. Özellikle de kadına karşı müthiş bir şiddet var. Sadece silahla, beden gücüyle şiddetten bahsetmiyorum, meclis çatısı altındaki erkeklerin söyleminde de bir şeyleri legalleştirme çabası varsa, ceza indirimleri varsa farklı bir duruş gerekiyor. Sözde, dilde, gözde terbiye gerekiyor. Gazetelerdeki bazı fotoğrafların insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyorum. En çok tartışılması gereken konular bunlar, hepsini masaya koyalım istiyorum. Medyadaki kadının durumu da ayrıca konuşulmalı. O Menemen Ticaret Odası Başkanı niye özellikle bir kadın gazeteciye öyle davranıyor. Kadın gazetecinin çok zor şartları var. İş ortamında, dışarıdaki şartlarında ayrıca yönetim kademesinde de sıkıntısı var.
ÜNUZ: İzmirli genç gazetecilerin de cemiyetin yeni yönetiminden beklentileri var...
DİKMEN: Bir arama toplantısı ya da çalıştayıyla genç arkadaşlarımızla bir araya gelmek istiyoruz. 212 ile ilgili sorunları üzerine, basın kartı alma konusu üzerine, örgütlenmeleri konusunda görüşmeler yapacağız. Çıkacak sonuç bildirgesinin üzerine gideceğiz. Biz genç arkadaşlarımızla da, yaş almış büyüklerimizle de buluşacağız.
YENİ BİR BASIN MERKEZİ
ÜNUZ: Yeni dönemde gazetecilerin yeni bir lokalleri olacak mı?
DİKMEN: Sadece lokalle sınırlamayalım, daha çok artık bir dünya kenti olan İzmir'e yakışan bir basın merkezi olmalı diye düşünüyoruz. Uluslararası anlamda da talebe karşılık verecek bir merkez olsun istiyoruz. Çalışmasına ara verdiğinde bir kahve içsin, bir yemek yiyebilsin istiyoruz. Ya da ailesiyle oturup, dostlarıyla meslektaşlarıyla kahve içip sohbet edebilsin istiyoruz. Kütüphanesi olsun, seminer ve sergi salonu olsun diye bir hayalimiz var.
KÜLTÜRPARK'TA MI OLACAK?
ÜNUZ: Nerede olacak bu Basın Merkezi?
DİKMEN: Atilla Sertel Başkan'ın bu konuda başlattığı bir girişim var. Basın Merkezi için Kültürpark içerisinde uygun bir yere talip olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kocaoğlu ile bir ön görüşme yaptık. Atilla Başkan'ın bir ön söz aldığını biliyoruz.
ÜNUZ: Bu dönemde hayata geçer mi?
DİKMEN: Umarız olur, biz peşini bırakmayacağız. Bizim için en önemli projelerden birisi. Biz yetenekli, tuttuğunu koparan bir ekibiz. Yer konusu hallolduktan sonra en kısa sürede tamamlarız.
ÜNUZ: Yani top Aziz Başkan'da mı diyorsunuz?
DİKMEN: Bir anlamda öyle tabi. Alınan o ön sözün takibini yapacağız. Sadece gazetecilerin kullanımında değil, İzmirliler'in de faydalanacağı bir mekan olacak. Başkan Kocaoğlu Basın Müzesi konusunda en büyük desteği verdiği, bize çok özel bir mekan tahsis ettiği için Basın Müzesi referansından yola çıkarak İzmir'e çok yakışan bir Basın Merkezi yapabiliriz diye düşünüyoruz.
YARIŞ BİTTİ, KUCAKLAŞMA VAKTİ
ÜNUZ: Cemiyetin çalışma prensipleri neler olacak?
DİKMEN: İzmir'den bir kadın cemiyet başkanının çıkmış olmasının çok anlamlı olduğunu ve İzmir'e yakıştığını düşünüyorum. İzmirli gazetecilerin sorumluluğunun da arttığını düşünüyorum. Omuz omuza, kol kola olmamız gereken bir dönem. Bir Genel Kurul yaşadık, 5 liste çıktı. Genel Kurul bitti, diğer rakip arkadaşlarımızla kucaklaştık. 'Artık İzmir için çalışma vakti' dedik. Tüm gazeteciler bir arada, kol kola olursak başarı kazanırız. Zaten biz son yıllarda Türkiye'de basın adına, gazetecilik adına İzmir Cemiyeti olarak öyle bir duruş sergiledik ki, öyle birleştirici bir görev üstlendik ki... Bunu kendi üyelerimizle de gerçekleştirmek istiyoruz. Yarış bitti, şimdi kucaklaşma vakti.
ÜNUZ: Sadece cemiyet üyesi gazetecilerden mi bahsediyorsunuz?
DİKMEN: Olur mu öyle şey? Bizim mesleğimiz gazetecilik. Ben sadece 852 cemiyet üyesinden sorumlu göremem kendimi. Bunu yaptığım anda mesleğe haksızlık etmiş olurum. Ben Ankara'da tartaklanan bir kadın gazeteciden de sorumluyum. Türkiye'nin her neresinde olursa olsun, hatta ve hatta dünyanın herhangi bir yerindeki gazeteciden de sorumluyum. Amacımız mesleği ileri götürmek, mesleğin daha rahat ve ahlaklı yapılmasına çabalamak değil mi? Türkiye basını ne yazık ki dünya kamuoyunda vahim sıkıntılar şeklinde zuhur ediyor.
Etik anlamda çok ciddi bir yozlaşmanın yaşandığı bu dönemde bizim sadece 852 üye için var olmamız mümkün mü? Mümkün değil. Cemiyetin kapısı herkese açık. Burası benim değil ki, burası bu yönetimin de değil. Burası İzmirli gazetecilerin cemiyeti. Ben tüm İzmirli gazetecilerle buluşmaktan çok mutlu olacağım. Kaybettiğimiz gazeteci büyüğümüz İsmail Sivri'nin herkese sevdiren sıcaklığı var ya, kısmet olursa ben de aynı özelliği taşımak isterim. Umarım bir gün benim hakkımda da öyle konuşulur. Açıkçası herkesin sorununa çözüm bulmayı çok isterim. Bazen telefonun şarjı bittiğinde, eyvah diyorum arayıp da ulaşamayan olduysa diye huzursuzluk duyuyorum. Galiba benim beslendiğim bir taraf bu. Bu bir dalış gibi, daldınız mı kolay kolay çıkamıyorsunuz.