Hanzade Ünuz, Folkart Gallery Koordinatörü Fahri Özdemir ile İzmir’de yaptıklarını ve yapacaklarını konuştu.
Bakın bir sponsorluk görüşmesi İzmir'e neler kazandırdı...
Fahri Özdemir İstanbul'da sanatla içiçe yaşayan bir yayıncı, çevirmen ve gazeteci.
Dört yıl kadar önce yolu Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ile kesişti.
İzmir'de 'Ellerin Büyüsü' adlı bir sergi düzenlemek için sponsorluk görüşmesi yaptı.
Yanıt olumlu oldu ama bu kez sergiyi düzenleyebilecek uygun bir galeri bulunamadı.
Bunun üzerine Mesut Sancak 'Bir sanat galerisi yapalım o halde. Ama başına sen geçeceksin' dedi.
Ve Folkart Gallery serüveni başladı.
Fahri Özdemir, Mesut Sancak ile 'Yapacaksak tam yapalım...' anlayışında buluştu.
Folkart Gallery Koordinatörü Fahri Özdemir hedefini 'İstanbul'u değil dünyayı ölçü alacağız' diye anlattığında, gülenler olmuş ilk başta.
850 metrekarelik alanıyla Türkiye'nin en büyük sanat galerisi kurulurken 'Delirdin mi, kaç kişi gelir ki' demişler.
Bu eleştirilere rağmen en iyisini yapma kararlılığından taviz verilmedi.
Sonuçta İzmir'e yeni bir nefesi olan Folkart Gallery üç yıl önce kapılarını açtı.
İklimlendirmesinden ışıklandırmasına, özel katalog yayınlarına kadar uluslararası çapta iş yapan çok nitelikli bir sanat galerisi oldu Folkart.
Enfes sergiler, birbirinden önemli sanatçıların eserleri İzmirliler ile buluştu.
Üç yılda 12 çarpıcı sergiye ev sahipliği Folkart Gallery'i bugüne dek 400 bini aşkın ziyaretçi ücretsiz olarak gezdi.
Bu hafta ise 'Yaşayan Yüz Büyük Dahi' arasında gösterilen Ukraynalı ressam Ivan Marchuk'un 'Düşsel Detaylar' adlı resim sergisi kapılarını açtı sanatseverlere.
İzmir'de kendi aramızda söyleniriz çoğu zaman…
İstanbul'u örnek veririz, özeniriz kültürel sanatsal etkinlikler için.
Bizde neden yok, neden yapamıyoruz diye…
İşte Folkart Gallery İzmir'de dünya standartlarında çok önemli sergileri görme imkanı tanıyan harika bir iş olarak karşımızda duruyor.
İzmirliler'e en iyisini sunmak için taviz vermiyor.
Anlayacağınız Folkart Gallery'de güzel şeyler oluyor...
UÐUR MUMCU'DAN SONRA…Ben aslında yayıncıyım, ilk olarak Kırmızı Yayınlarını'nı kurdum, şimdi Islık Yayınları'na devam ediyorum. Felsefe eğitimi aldım, hayatımı sanat kitap ve yayıncılık üzerine kurdum. Çok uzun yıllar gazetecilik yaptım, Uğur Mumcu'nun yardımcısıydım Ankara'da. 6 yıl birlikte çalıştık, çok değer verdiğim çok özel bir insandı. 1993 yılında Uğur öldürüldüğünde gazeteciliği bıraktım. Yayıcılık yaptım sanat üzerine çalıştım. Ben resim yapmasını bilen bir adam değilimdir ama iyi bir koleksiyonerimdir. Türkiye'deki en büyük Atatürk fotoğrafları koleksiyonu, Çanakkale fotoğrafları koleksiyonu bendedir. Sanattan hiç kopmadım, hep içinde yer aldım. 2000 yılına kadar Ankara'daydım daha sonra İstanbul'a taşındım. Sevgili Kenan Işık ile çok uzun süre birlikte çalıştık, benim can dostumdur, babam ağabeyim her şeyimdir. İstanbul hayatım yine devam ediyor ama şimdi on beş gün İzmir, on beş gün İstanbul olarak yaşıyorum mecburen. İstanbul'da Islık Yayınevi de devam ediyor.
FOLKART GALERİ NASIL AÇILDI?Biz 2015'te açtık Folkart Galeri'yi. 2014 Temmuz ayında galeri açılmasına karar verildi, ekip kurduk ve o esnada da bu alan galeriye dönüştürüldü. Biz aslında Mesut Sancak Bey ile bir sponsorluk anlaşması yapmak için görüşmeye gittiğimizde tanıştık. Mesut Bey benim için de, İzmir için de çok büyük bir şans, her şeyden önce çok büyük bir dost. Mesut Bey 'Ellerin Büyüsü' sergisinin sponsorluğunu kabul etti ancak İzmir'de salon bulamadık açmak için. Nereye başvurduysak red cevabı alınca çok kızdı, benim 18. kat boş bir bakar mısın burası galeri olur mu dedi Mesut Bey. Baktık, olur dedim. 'Ben burasını galeri yaparım ama bu işten hiç anlamam bir şartım var, başına geçeceksin' dedi. Hem gurur verici, sevindirici hem de ürkütücü bir teklif. İzmir için çok sevindirici, çünkü çıplak bedeli 5 milyon Dolar olan 850 metrekare bir alandan bahsediyoruz. Yapılan 3 milyon dolarlık yatırım hariç söylüyorum. Bu galerideki iklimlendirme bir tek Arkas'ta vardır. İklimlendirme Türkiye'de kaç galeride var diye sorarsanız, İstanbul Modern'de bile olmadığı gibi Kültür Bakanlığı galerilerinde de yok derim. Sanat eserlerinin belli bir nemde, ısıda kalmasını sağlayan iklimlendirme dehşet bir yatırımdır. Her gün günlük ölçümler yapılır, yurtdışından bir sergi getirmek istediğinizde sizden o ölçümleri isterler. Veremezseniz o sergiyi alamazsınız. Bu galerideki bütün ışıklar bilgisayarlarla çalışır, dehşet pahalı sistemler.
MESUT SANCAK FARKI…Sanat bir paylaşımdır, kimsenin tekelinde değildir. Sanatı tekele sokarsan zarar edersin, batarsın. Sanata da ihanet etmiş olursun. Bu konuda bilinç eksikliğimiz var. Ben Türkiye'de gerçek burjuvazinin olduğuna inanmıyorum. Sanat bir burjuva olayıdır, burjuva yatırımıdır. Bu kültürel bir birikimdir, yatırımdır, ekip çalışmasıdır. Burjuva illa mal mülk sahibi olmak değildir. Az malın olabilir ama kültürel bir birikimin olabilir. İzmir'de sanat için adım atılmıyor.
Mesut Bey çok ilginç bir insan, size yemin ediyorum şirketlerin günlük raporları önüne gittiğinde ilk baktığı rapor Folkart Galeri'ye kaç kişi gelmiş, yaş grubu ne, azalma var mı, çoğalma var mı? Bana bazen 'Fahri Bey bugün neden az kişi gelmiş, sebep ne, bir hata mı var' diye sorar. İnanın dairelerin satış raporları veya ona benzer şeylere belki bakmaz belki de öğleden sonra bakar. Ama sabah bilgisayarını ilk açtığında galerinin bir gün önceki tirajına bakar. Kendisi hem patronum, hem de can dostumdur. Mesut Bey olmasa zaten ben burada çalışmazdım, varlığı duruşu beni güçlü kılıyor. İlk günden beri benim arkamda durdu. Yeri geldiğinde patronluğunu da bilirim, dostluğunu da bilirim. Bunları ayırmayı çok iyi bilirim. Kendisiyle felsefemiz tam uyuşuyor çünkü ben bir işi ya tam yapacağım ya da hiç yapmayacağım. İlk geldiğim gün söylemişti, 'Yapacaksak tam yapalım' dedi. 'Var mısın, varım' dedik. Çok ciddi bir danışma kurulu oluşturduk, başına da Doğan Hızlan'ı geçirdik. Hanif Yeter, Habib Aydoğdu, Hüsamettin Koçan, Çerkez Karadağ, Kemal Tufan gibi kendi alanında başarı sağlamış ciddi sanatçı abilerimiz, dostlarımız var.
SEVİYE İZMİR DEÐİLBiz bu galeriyi kurarken seviyeyi İzmir olarak görmedik, İstanbul olarak da görmedik. Seviyeyi dünya olarak gördük, herkes bana önce deli dedi. Kaç kişi gelir ki galeriye, kim gelecek dediler. Ama sonra rakamları görünce İzmirliler dillerini yuttu, İstanbul Ankaralılar zaten apışıp kaldı. Ben rakamlarla konuştuğum zaman 50 – 60 yıllık müzeler yanaşamıyor. İyi, yeni ve kalıcı bir şey yaptığınızda karşılığını alıyorsunuz. Bedri Rahmi sergisini iki buçuk ayda 52 bin kişi izledi ve sergiyi uzatmadım. Bizim uluslararası boyutta çalışıyoruz, planım programım var. Bir sergiyi bir gün aksatamazsınız. Bu başarının ilerleyeceğini düşünüyorum. Ben burada riskli sergiler de yaptım, popüler sergiler de yaptım. 'Türk Resminin Köşe Taşları'nı yaptım mesela, 58 bin kişi geldi. Açılışımızdan beri 12 sergi düzenledik, üç yılda 400 bin ziyaretçiyi rahat geçmişizdir. Çağdaş fotoğrafçılığın babası kabul edilen Robert Capa yaptık mesela, dünya devi bu adam 1945'lerde ölmüş, sadece İstanbul'da 20 eserle sergi açmıştı. Sebastiao Salgado'nun 'Workes' İstanbul'da 30 fotoğrafla açıldı, biz 105 eserin tümünü getirdik. Uluslararası boyutta kurduğunuz diyaloglar da önemli, yurtdışına gittiğinizde size önce hayallerinizi sorarlar. Neler yaptınız derler ve hayallerinizi sorarlar. Her şey önce bakış açısı, yaptığınız işin niteliğini karşı tarafa aktarabilmek.
BEŞ YILLIK PLAN HAZIRÖnümüzdeki yıl Selim ileri – Ali Kotan ortak projesi olacak, 2019 Mart'ında Fikret Mualla var mesele çalışmalarına başladık. Asaf Erdemli var, bizim önümüzdeki 5 yıl tümüyle dolu. Picasso gelecek, Dali gelecek, çok iyi bir Abidin Dino sergisi açılacak. Bu 29 Ekim'de çok kapsamlı, yüzde 65'i bugüne dek hiç yayınlanmamış Atatürk Fotoğrafları Sergisi açacağız. Benim için kendimi tatmin etmek önemli, bir insan yaptığı işten kendisi tatmin olmuyorsa başkaları tarafından beğenilmesi hiç anlam taşımaz. Önemli olan o işten benim tatmin olmam. Açacağımız Atatürk serginde sadece fotoğraflar olmayacak, o dönemin gazeteleri, Atatürk'ün özel eşyaları ve bir çok dökümanla birlikte açılacak o sergi. Çok ciddi bir albüm hazırlanacak İngilizce, Türkçe, Fransızca olarak. Basılı malzemelerin başında ben varım, İstanbul'da grafiker bir arkadaşımız var. Kaç kişilik bir ekibiz? (gülüyor), galeri içinde 6 kişilik bir ekibiz. Bunun dışında arkada çok ciddi bir ekip var, dışarıdan da destek alıyoruz. Kendi kredilerimi kullanıp çok sayıda dosta da fikir soruyorum tabii ki. Galeri 3 yıllık olabilir ama arkada 30 yıllık bir birikim var.
PARAYLA ÖLÇÜLMEZ…Ama gecelerimi gündüzlerime katarak deliler gibi çalıştım. Günlerce uyumadığım olmuştur, nerede hata yapıyorum diye hata yapmayalım diye. Bu sergilerin arkasında ciddi bir ekip ve ciddi bir emek var. Bu ekip ilk yıl bütün okulları tek tek dolaştı, varlığımızı anlattık broşürler götürdük. Varoşlardaki okullardan ücretsiz otobüslerle öğrenci taşıdık özellikle. Buraya hayatında ilk defa sergi gören çocuklar geldi ve sonra kendiliklerinden de gelmeye başladılar galeriye. Gelecek o çocuklar, biz değiliz. Sergiyi gören çocukların gözündeki o parıltı var ya, artık kolay kolay yanılmaz o çocuk. Geleceğe daha sıkı tutunur. Mesut Bey'in hep söylediği şey, 'Gençlere yönelin'dir. Biz burada yazları üç ay 100'er kişiye resim kursu açıyoruz, hem ücretsiz hem de malzemeleri biz veriyoruz. Resim kurslarına gelen çocuklardan güzel sanatlar liselerini kazananlar oluyor. Bir çocuk dahi olsa benim için çok önemli. Hurdacılık yapan Suriyeli çocuklar geldi Adonis'in sergisini gezdi. Ben burada hüngür hüngür ağladım. Memleketlimiz gelmiş diye ufacık çocuklar sergiyi gezdi. Onun keyfi hiçbir şeyde yok, bambaşka bir şey o parayla ölçülmez.
ARKAS KOLEKSİYONU ÖNEMLİDİRİyi bir sergi insanı düşündüren sergidir, kalıcı bir sergidir. Ünlü tiyatro yazarı Dario Fo, 'Oyunu izledikten sonra lütfen beyinlerinizi vestiyerde unutmayın' diyor. Sergi de böyle bir şey, sergiden çıktıktan sonra sizde bir iz bıraktıysa kalıcıdır. Türkiye'de bir çok popüler sanatçı var, pahalı resimler satılıyor ama benim için hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Popülizm sanat değil, insanların özenti içinde boğulmasıdır. Evindeki tablonun varlığını büyük şey olduğunu sanıyorlar ama bilinçli alınan bir tablonun varlığı önemli bir şey. Sanat sektörü dünyada para kaybetmeyen tek sektördür. Sanatçı değerini hiçbir zaman bulamaz gerçi. Gerçek sanatçılar hayatın metrelerce ilerisinde olan kişilerdir. Şimdi yaşayan ve o çok para içinde olan sanatçıların çoğu özenti içinde olan sanatçılardır. Ağır eleştiri oldu ama ben böyle bakıyorum. Sadece alıcının suçu değil, sanatçının da suçu çünkü o çarka su taşıyor. Resminin çok pahalıya satılmasıyla, çok büyük sanatçı olduğu saplantısına takılıyor. Benim için Arkas'ın koleksiyonu önemlidir, bilinçli yapılan puzzle koleksiyondur ciddi bir olaydır. Maddiyatın ötesinde ciddi bir bilgi ister.
SEKİZ YENİ GALERİ AÇILDI
Folkart Galerisi açıldıktan sonra İzmir'de sekiz galeri daha açıldı ve bu beni çok mutlu etti. Demek ki biz doğru yoldayız dedim. İzmir'de benim 'Gezdim, gördüm, yedim, içtim' anlayışını nasıl kıracağım korkum vardı. İzmir'in tutucu yanları da var ve bunu ancak sanatla kültürle yıkabilirsiniz. İzmir dışarıdan geleni kabul etmez ama bununla beraber yeniliklere de çok aç bir şehir. İzmir yıllarca taşra olarak görüldü, ben görmedim. Sergiler gelmedi, tiyatrolar gelmedi. Dünya devleri hep İstanbul'a gelirdi, bunda herkesin hatası var. Yerel yönetimlerin, Kültür Bakanlığı'nın ve İzmirliler'in de hatası var. Talep etmedi, ayırda bulunamadı, iyi ile kötü karıştırılıyor. Ama İzmirliler artık çok daha iyisini istiyor, talep ediyor. Yerel yönetimlere de çok iş düşüyor, herkes asfalt yapabilir, kaldırım yapabilir. Ama kültür sanata yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır. Kitle kültüründen bahsetmiyorum, o bir nevi uyuşturucudur. Kültür ve sanat derken popülizmi, popüler kültürü kastetmiyorum. Aleyna'yı, İbrahim Tatlıses'ten kastetmiyorum.
İZMİR'DE İKİ ZENGİN Mİ VAR?
İzmir'de iyi bir tiyatro salonu yoksa hala, bu biraz da istemeyenin kabahatidir. Biraz da sen iste da… Bu şehirden trilyonlar kazananlar var. İzmir'de hiç mi zengin yok, sadece iki zengin mi var? Sanata ciddi yatırım yapan iki kurum var İzmir'de, Arkas ve Folkart. Yok mu bunun haricinde zengin, nerede bu zenginler? Kazandıkları paraları nereye götürüyorlar. Ama şunu da bilmeliler, sanata yatırım yapmayan bir işadamı dünyada hiçbir yere sahip olamaz. Yurtdışına çıktığı zaman ilk önce 'Hangi koleksiyonun var' diye soruyorlar. Sabancı Toyota ile görüşmeye gittiğinde ilk soru, 'Ne koleksiyonunuz var' olmuş. Sabancı hat koleksiyonunu o zaman yapmaya başlıyor, Atlı Köşk'ü müzeye dönüştürme kararını o zaman alıyor. Yurtdışında partnerlik yapacağın zaman önce sanatla nasıl ilgin var diye sorarlar. Sabacı'ya da sordular, Koç'a da sordular, Eczacıbaşı'na da sordular. Dünya ile iş yapıyorsan evrensel değerlere saygı duymak zorundasın. Bugün için İzmirli işadamlarında bu yazık ki yok, halbuki bu bilince sahip olsalar ufukları çok daha açılacak. İzmir o zaman o taşra bulutundan kurtulacak, İzmir'den kazandığını İzmir'e vermek zorunda. Bu zihniyetten dolayı İzmir'de taşra bulutu var.