Hanzade Ünuz, mermerde Ortadoğu’nun fatihi olarak anılan ve Türkiye’de kuluçkahaneli ilk salyangoz çiftliğini kuran iş kadını Gamze Atay ile konuştu…
Hanım hanımcık bir öğretmen olmasını bekliyorlardı....
O ise mermer sektöründe Ortadoğu'nun hanım ağası oldu…
Gamze Atay neşesini kaybetmemiş bir patron.
Sıra dışı bir insan.
Mücadeleci, gözü kara, hatta çılgın bir girişimci.
Kendisini kadife eldiven giymiş demir yumruk olarak tanımlıyor.
Aynı zamanda anaç, güçlü, enerjik, renkli ve güzel bir kadın.
Hayattaki düsturu hep…
'Kafama koydum mu yaparım' olmuş.
Çok inatçı…
Başarmayı seviyor.
Yerinde duramayanlardan…
Hiperaktif kelimesinin sözlükteki karşılığı olarak düşünebilirsiniz…
İş kadını olması, mermerde Arap bölgesinin fatihi olarak anılması…
Evde incir reçeli pişiren, biber kurutan, turşu kuran, el işi süslemeler yapan, taze ceviz ayıklayıp ellerini boyayan bir ev kadını olmasını engellememiş.
Gamze Atay mermer sektöründe atıldığı ticaret hayatında çok başarılı oldu.
Ataymer markasıyla dünyanın önemli yapılarını Türk mermeriyle kapladı.
Yaptığı milyon dolarları katlayan ihracatlarla…
Çok sayıda ülkedeki opera binalarını, meclis salonlarını, otelleri ve dünyanın en büyükleri arasında sayılan camiileri Türk mermeriyle donattı.
Sonra bir gün…
Üretmeye odaklı bir iş insanı olarak…
'Yeni bir şeyler yapmalıyım' dedi.
Hammaddesi Türkiye'de elde edilecek bir ürün araştırdı.
Ve salyangoz yetiştirmeye karar verdi.
İzmir Menderes'te Helixturca markasıyla bir salyangoz çiftliği kurdu.
Daha doğrusu bir kuluçkahane…
Yani bir bebek salyangoz üretim merkezi.
Amacı doğadan kontrolsüzce toplanarak sayıları giderek azalan salyangozlar tükenmeden…
Çiftlikte ürettiği salyangozları iç ve dış piyasaya satmak.
Üretmek isteyenlere de bebek salyangoz temin etmek.
O şimdi bebek salyangozların annesi gibi…
Ne yediler, nasıl uyudular, nemleri ne durumda hep takipte…
Kafasına koyduğunu yapan, örnek girişimci Gamze Atay…
Hayat hikayesini, başarı öyküsünü ve bebek salyangozlarını açık sözlü bir şekilde anlattı…
GÜÇLÜ YETİŞTİRİLDİM
Babam askerdi, görevi nedeniyle çocukluğumda bütün Türkiye'yi gezdim. Annem de babam da çok disiplinliydiler. Babam bana kız çocuğu gibi davranmadı, hep güçlü ol diye yetiştirdi. Eğitim hayatım her üç senede bir oradan oraya taşınarak geçti. Her zaman çok çabuk öğrenen bir çocuktum. İngilizceyi kendim öğrendim. İstanbul Üniversitesi Türkoloji mezunuyum.
Bizim dönemimizde hayatımızı kurtarmak önemliydi. Tarihe çok meraklıydım arkeolog olmayı çok istedim. Babam habire kazacak mısın kızım dedi. Güzel Sanatlar'a da izin çıkmadı. Hanım hanımcık bir öğretmen olmamı beklediler. Hukuk puanıyla Türkoloji okudum, iki tez vererek mezun oldum. Üniversitede kal dediler, o sene Harvard'da ilk defa Türkoloji kürsüsü açılıyordu. Osmanlıca zaruri dersti, Arapçayı da kendim öğrenmiştim. Öğretmen olmak istemedim, bir inşaat firmasında dış ticaret alanında çalışmaya başladım. Elektrik elektronik alanında ihracat müdürlüğü de yaptım.
MERMER TOZU YUTTUMKendi işim olarak ilk mermer işi yaptım. Ben mermeri çok sevdim, mermer tozu yutmak diye bir şey vardır bizim işte. Şirketimizin adı Atay Mermer, Atay Mermer ne iş yapar? Biz yurtdışında işler yapıyoruz, devlet binaları, oteller, opera salonları, towerlar inşa eden firmaların Türkiye'deki ayağıyız. Bize ölçüler, renkler verilir burada fabrikalarda üretim yaptırır, ihraç ederiz. Biz yurtiçindeki mermerci arkadaşımızın müşterisiyiz, yurtdışında da tedarikçiyiz. Ticarete eğilimim varmış ki, yapabildim. Yıllar sonra üniversite arkadaşlarımız, 'Sen zaten hep ben iş kadını olacağım, ihracatçı olacağım kendi işimi yapacağım derdin, dediğini de yaptın' diye anlatıyorlar.
ROZALYA WOMENBiz işe ilk başladığımızda da Arap bölgesinin fatihiydik. Ortadoğu'da bayağı bir ağırlıklıyımdır, herkes beni Ortadoğucu olarak tanır. İlk başlarda çok rozalya mermer satardık, bana 'Rozalya women' derlermiş haberim yok. Nerelerde iz bıraktın derseniz Umman'da büyük iz bıraktım. Umman'da bütün devlet binalarını biz yaptık, Sultan Kabus'un sarayı, yapılan camiler, meclis binası oradaki her taşta parmağımız vardır. En son Suhar Camii'ni bitirdik 35 bin metrekareydi. Kuveyt'te yaptığımız son alışveriş merkezinin dördüncü bölümü için 1.5 milyon dolarlık taş gönderdik. Biz Türk mermerini yurtdışındaki bu gibi büyük işlerde kullanıyoruz.
SERMAYEM DÜRÜSTLÜÐÜMDÜRÇok titiz bir insanım ve insan ilişkilerim çok iyidir, her zaman dürüstümdür. Benim en büyük sermayem dürüstlüğümdür. Yalan söylemem, kazıklamam. Alırken de, satarken de adilimdir. Kimseyi kıracak, üzecek, zarar verecek bir şey yapmam, o yüzden de çok güvenirler bana. Eğer bana bir şey vermişlerse o sonuna kadar sorunsuz olarak gider, çünkü ben muhakkak A planı, B planı, C planı yapmışımdır. Hepsi süreli işler. Mermer kolay bir iş değildir, çok alaylı olmanız lazım. Elleyerek, dokunarak, öğrenerek yol alırsınız. Teknik bilgisi çoktur, pazarlaması ayrı bir krizdir. O nedenle ben planlı hareket ederim. Senelerdir bu işi yapıyorum, bizde proje asla durmaz.
SALYANGOZU ÜÇ YIL ARAŞTIRDIMBu iş benim epeydir aklımdaydı. Bir üretim yapmak istiyordum ama ne üreteceğimi bilmiyordum. Türkiye'de olmayan bir şey yapmak istiyordum, üç yıl araştırdım ve düşündüm. Mermer ocağı ya da fabrika açmak bana çok riskli geldi, çünkü çok var. Aynı taşı üreten çok sayıda ocak var Türkiye'de. Araştırmalarımda Türkiye'de kara salyangozunun hiç üretilmediğini gördüm. Üretilmiyor ama senelerdir ihraç ediliyor. 30 sene önce toplayıcılıkla başlamış. Köylüler toplamış getirmiş, fabrikalar pişirmiş konserve yapmış ve ihraç etmiş.
2014 yılına baktığımızda 6 milyon dolarlık kara salyangozu ihracatı varken, 2015'te 4 milyona, 2016'da 3 milyon dolara düşmüş. Baktık ki hayvan Türkiye'de üreme zamanı toplandığı için ürün azalıyor. Bizde hep doğadan toplanıyor, doğru düzgün üretim yok. Bizdeki ürün yetmemeye başlayınca Bulgaristan, Romanya ve Suriye'den ithalata başlanmış, pişirip öyle satılıyor dışarıya.
BEBEK SALYANGOZ SATIYORUZBiz şimdi salyangoz yumurtası üretimi yapıyoruz. Çiftlik ortamında yetişmiş, ne yediği belli, kimyasal artık almamış ürün satıyorum. Siparişleri üç ay önceden alıp herkese yumurta yapabiliyorum. Anaç salyangoz getirttik ve onları yumurtlattık. 'Ben 1 ton salyangoz üretmek istiyorum bana bebek yumurta verin' derseniz ben sizin için üretim yapıp size yumurtaları teslim ediyorum. Doğada hayvan bir kere doğuruyorsa, biz üç kere doğurtabiliyoruz. Yumurtaları alıp çatlatıyoruz, size bebek salyangoz olarak veriyoruz. 27 yaşında bir oğlum var, Doğu. Ben şimdi anneyim, arkadaşım, bazen ablayım, bazen sinirli bir patronum. Oğlum da salyangoz işini sıfırdan öğrendi, bu işin tam alaylısı olacak.
KİLOSU 8 EUROBiz çiftlikte büyümüş anaç salyangozlar getirttik, onlardan kültür ürettik. Biz hammadde tedariki yapıyoruz, canlı olarak uykuda gönderiyoruz. Salyangoz çok enteresan bir hayvan, istediği şartlar bozulunca kendisini uykuya veriyor. Yerinden rahatsız olduğunda, mutsuz olduğunda üç gün dışkılama yapar, sonra kuru bir yerde uykuya geçer sonra da nakledilirler. Ekim gibi ilk sevkiyatımızı yapacağız. Canlı kilosu 4 Euro'dan 8 Euro'ya kadar satılabiliyor. Bebek salyangoz ayrı satılıyor, yetişkinler Fransa'ya, İtalya'ya satılıyor.
BESİN DEÐERİ ÇOK YÜKSEKSalyangozun besin değeri çok yüksek, en önemli nokta da bu zaten. Avrupa gıda listelerinde üçüncü sıraya yerleşmiş durumda. Proteini çok yüksek ama kolestrolü yok. Aminoasitleri çok yüksek olduğu için kalbe çok faydalı. Kara salyangozuna biraz kötü gözle bakılmış ama salyangoz çok temiz bir hayvan, tavuktan daha temiz sadece yeşillik, yaprak, ot yiyor. Sıvısı da kozmetik sektöründe kullanılıyor. Ben hiç yemedim çünkü kendi büyüttüğüm bir şeyi ben yiyemem. Ben onlara dolar gözüyle bakıyorum (gülüyor).
MUTLU OLMAZSA DOÐURMUYORSalyangozda cinsiyet yok, hermafrodit. Ürerken kendileri karar veriyorlar dişi mi, erkek mi olacaklarına. Salyangoz halinden memnunsa yüzlük bir paket yumurta yapıyor. Mutlu oldukları zaman adeta dans ediyorlar, birbirlerine sarılıyorlar ciddi bir sosyal yaşamları var. Biz onlara sahte bir cennet yaratıyoruz. Salyangoz mutlu olmazsa doğurmuyor. Biz Polonya'da bu işin eğitimini aldık. Püf noktaları olan bir iş, Polonya bu konuda çok başarılı. İlk başta sabahlara kadar uyumadık, çok zahmetli geçti ilk yumurtaları alıncaya kadar.
HER ŞEY HAMMADDEDİRBaktım bizde salyangoz üretimi yok. Neden Bulgaristan'dan ithal eder konuma geldik? Toplayıp pişirdiğimiz için hammaddeyi tüketiyoruz. Üretim yapmak için hammaddenizin olması lazım. Her şey hammaddedir. Bizim hammadde üretmemiz lazım, ben de bu üretime başladım. Şimdi ben tarlada yetiştiriyorum, benimle birlikte üretmek isteyenlerle de beraber yetiştireceğiz. Herkes ekonomik girdi sağlayacak mı, Türkiye ihracat yapacak mı, para gelecek mi? Salyangoz ihraç ederek ülkemize döviz getirmek istiyoruz.
MENDERES'TE HELİXTURCA'YI KURDUK
Bu nedenle de İzmir Menderes'te 12 dönüm alan üzerinde Helixturca'yı kurduk. Helixturca Türkiye'nin ilk kuluçkahanesi olan ilk salyangoz çiftliği oldu. Dünyada salyangoz tüketimi yılda yaklaşık 500 bin ton civarında. Pazar her geçen gün büyüyor ve Avrupa'daki talep sürekli artıyor. Tüketimin yüzde 50'si başta Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde yapılıyor. Çin, Amerika ve Afrika'da pazarın kalanını paylaşıyor.
Bu işi tamamen öz sermayemle yapıyorum. Bizim ithalatçı ülke statüsünden üretici ülke statüsüne geçmemiz lazım. Üreteceğiz, birbirimizin ürettiğini değil değişik bir şey yapmalıyız. Vatandaş olarak kendi üzerime düşeni bu kadar yapıyorum, oturup söylenmekten iyidir diye düşünüyorum. Ekonomi kötü demekle olmuyor. İlk yumurtalar çıktığında çok sevindim, çok eğlendik. Severek yapıyorum o zaman başarı da geliyor.
SALYANGOZ HAVYARI DA ÜRETECEÐİZSalyangoz havyarı kara salyangozunun taze veya işlenmiş yumurtalarından yapılan bir havyar türü. Yumurtalar genelde 3-4 milimetre çapında ve renksizdir. İşlendikten sonra beyaz, pembe ve krem rengini alabilir. Modern gastronomide iştah açıcı bir malzeme olarak yemeklere lüks bir dokunuş eklemektedir. Biz salyangoz satmak için üretim yapıyoruz ama havyar siparişi aldığımızda havyarını da üreteceğiz. Salyangoz havyarının 100 gramı 100 dolara satılıyor.
HİÇ OTURMAM, HİÇ DURMAM
Bu akıllı işi olmadı evet ama ben standart dışı olmayı seviyorum. Ben bu işin Türkiye'ye çok büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Herkes erkenden emekli olmaya bayılıyor. Kendimce bir çözüm ürettim, çok rahat emekli olabilecek bir konumdayım ama bir şey yapmak için uğraşıyorum. Ben hiç oturmam, hiç durmam. Hiç boş vakit geçirmem, boş vakitleri hiç sevmem.
Benim hayatım iştir, çalışmayı seviyorum. İki üç işi bir arada yaparım, bilmezler ben gece bavulumu hazırlarım bir yandan turşu yaparım. Telefon gelir kulaklığı takarım, onu öyle yapın bunu böyle yapın diye talimat verir, bir yandan sarımsak doğrarım. Bir ayağımla yer silerim, bir yandan kavurma yaparım. Bana otur artık derler, biraz hiperaktifim galiba… İnsanları da yoruyorum ama ben hep böyleydim elimde değil.
İHANET BENİ MUTSUZ EDERGüven benim için her şeyin temelidir, ihanet beni mutsuz eder. Ben bir insana baktığım zaman onun ne yapıp ne yapamayacağını çok iyi anlarım. Benim ilişkilerim uzun solukludur, kısa soluklu ilişkiyi pek sevmem. Aslında İstanbulluyum, kışları İstanbul'da yaşarım. İş arkadaşlarım İzmir'de beni hiç aratmazlar ben yokken. İşle ilgili kısa süreli olacağını bildiğiniz halde he dediğiniz olur belki, ama kendi özümdeki ilişkilerim, dostluklarım sonsuza kadardır. Hiç görmediğim bir yere gidip orayı incelemekten, okumaktan hoşlanırım. Tatil benim için keşfetmek ve öğrenmektir. Gezerim, yerim, içerim, insanlarla tanışırım. Bir tatil köyünde şezlongda yatmak bana göre değildir.
OLMAZI OLDURURUM
Siyaseti hiç düşünmedim, siyaset çok büyük bir bağımlılık bence. Hiç özgür olmadıklarını, hiç rahat yaşamadıklarını düşünüyorum. Ben yaşamak istiyorum, bu dünyaya gelmişiz ben denizin mavisini, ağacın yeşilini görmek istiyorum. Ailemle oturup yemek yemek istiyorum. Politika benim mizacıma uygun değil. Yapamam değil yaparım ama tercih etmem çünkü yapacak o kadar çok şeyim var ki…
Ben çok inatçıyımdır, bir şeyi kafaya koydum mu onu illa yapacağım. Ama mantıksız şeyler için değil, işime ihanet etmem. İyi olması için sonuna kadar uğraşırım. Mantıklıyımdır, her şeyi ölçer biçerim, olmazı oldururum. Bana erkek işi yapıyorsun, sen nelere kalkışıyorsun diyorlar. Ben kadın işi, erkek işi ayırmıyorum. Bütün işler insanlar içindir, kime ne benim cinsiyetimden. Ben karşımdakinin cinsiyetine değil, aklına bakarım.
KADİFE ELDİVENLİ DEMİR YUMRUKAşırı güçlü bir kadın diye benden çekindiklerini de biliyorum. Bizim insanımız kadını insan olarak göremiyor, cinsiyetiyle görüyor. Ben sakat değilim, kendi işimi yaparım. Ama bizim erkekler kadının karakterine, ruhuna, kişiliğine bakmıyor güzelliğine bakıyorlar. O yüzden bende çok hayal kırıklığı yaratıyorlar. Bakıyorlar güzel bir kadın ama iki kelime söylüyorum kalıyorlar. Şöyle iş kadını böyle iş kadını, sana ne bunlardan… Sana ne benim gücümden? İnsanın özüne ilgi göstermek lazım.
Hiç pesimist değilimdir, neşeli olduğum gibiyimdir. Farklı görünmeye uğraşacak vaktim yoktur. Sert olduğum söylenir, kaşım gözüm oynayıverir. İş hayatında nasıl davranacağını bilmeyen insanlar olabiliyor ama onlar da çok çabuk kendilerine gelirler. Çok güzel gülerim, konuşurum ama sözüm de keskindir… Oğlak burçları kadife eldiven giymiş demir yumruktur. Sınırlar aşıldığında hemen hatırlarım. Doğruyu söylerim, o doğru da onu kendine getirir.
GÖRDÜNÜZ MÜ, BEN YAPTIM OLDU
Hayatın içinden geldim ben, köyde arkadaşlarımla tütün dizerdim. İş vardı çocuklar oyun oynayamazdı, ben de onlarla oturur iş yapardım. İş hayatında da çok zor günler geçirdik şüphesiz ki, başkası olsa bırakıp giderdi. Ama ben başarıyı seviyorum, biri bana yapamazsın dediği zaman yapmayı çok seviyorum. Onu yapmalıyım ben… (gülüyor) Ben başarıyı, başarmayı çok seviyorum. Tuttuğumu koparmayı çok seviyorum. Yapmayı seviyorum. Şimdi de salyangozda ilk tır sevkiyatını yaparken kayda alıp göstereceğim, 'Gördünüz mü ben yaptım oldu' diyeceğim.
İKİ HAVAALANI, İKİ EV…Benim iki evim var, biri Adnan Menderes'te, biri Sabiha Gökçen'de. Çok seyahat ettiğim için her an, dünyanın her tarafından çıkabilirim. Her ikisinde de birer araba bekler, havaalanına iner on dakikada evime giderim. Artık hepimiz çok çalışmalıyız, şu anda bir ambargo altındayız ve bunun sertleşeceğini düşünüyorum. Ülke olarak kendi ürettiğimizi tüketmek konusunda ciddi çalışmalar yapmamız lazım. Bir daha enseyi kaptırmamak için ithal mallardan uzak durmamız, euroya ve dolara bu kadar bağımlı olmadan yaşamamız lazım. Ürettiğimiz malı yurtdışına satıp ülkeye döviz getirmemiz lazım. Mevzu belki iPhone kırmak değil ama artık iPhone almasak daha iyi olur diye düşünüyorum.