Gazeteci-Yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, İzmir'in sorunları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, o koltuğa oturalı 22 ay olmuş. Bu süreçte ortaya attığı projelerle, geleceğe yönelik attığı adımlarla gündeme oturdu. O projeleri, yapılan çalışmaları beğenen oldu, eleştiri yağmuruna tutanlar da...
Başkan Soyer, o itirazları nasıl karşılıyor? Kendisine yönelik yapılan eleştiriler, yakıştırmalarla ilgili neler düşünüyor? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile karşılıklı oturduk, O anlattı, ben dinledim. Röportajımızda çok güzel mesajlar verdi. Gelecek için çok umutlu olduğunu söyledi. Sözü daha fazla uzatmadan röportajımıza geçelim.
BÖYLE BİR İLİŞKİLENDİRME, İNSANLARIN AKLINA NASIL GELİYOR, İNANANIYORUM
- Sayın Başkan, MHP İl Başkanı Veysel Şahin, size eleştiriler yöneltirken, sizin Abdullah Gül ekibinden olduğunuz iddiasında bulundu. EXPO Genel Sekreterliği görevine sizi atamasından yola çıkan Şahin, 'Öyle olmasa, Abdullah Gül, Tunç Soyer'i nasıl bulacak?' dedi. Bu iddiaya cevabınız olacak mı?
T.S.: (Gülerek...) Çok ilginç bir laf. 2015 EXPO'ya talip olduğumuz dönemde, İzmir Ticaret Odası Dış İlişkiler Müdürüydüm. EXPO projesini de İzmir Ticaret Odası olarak götürüyorduk. Dolayısıyla da o zamanki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, bizim inisiyatifimizde yürüyen bir konuda beni görevlendirmiş olması da çok doğal bir şey yani.Abdullah Bey görevlendirdi beni o zamanlar EXPO Genel Sekreteri olarak... Bunu EXPO Yönetim Kurulu talep etti aynı zamanda... Zaten Abdullah Gül, İzmir ile işbirliği yapma ihtiyacı hissediyordu. Her ne kadar bu bir devlet politikası olsa da sonuçta İzmir'deydi. Sonuçta aklıma gelmeyen bir soru bu. Böyle bir ilişkilendirme, insanların aklına nasıl geliyor, inanamıyorum.
DENİZ BEY İLE ARAMDA HİÇBİR SORUN YOK
- Efendim, İl Başkanı Deniz Yücel ile aranızın iyi olmadığı konuşuluyor. Size yönelik eleştirilere cevap verse de, tanıtım toplantılarınıza katılmaması gerekçe gösteriliyor. Aranızda sorun var mı gerçekten?
T.S.: Yok öyle bir şey. Hiçbiri doğru değil. Yani kişisel olarak birbirimizi ne kadar sevdiğimiz, ne kadar sevmediğimiz bir kıymet taşımıyor. Biz sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Deniz Bey CHP İl Başkanı olarak, ben de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak üzerimize ne düşüyorsa, onu yapmaya çalışıyoruz. Performanslarımız eksik olabilir, yanlış olabilir. Beğenilir, beğenilmez. Bunların bir önemi yok. Biz, üzerimize aldığımız sorumluluğun farkındayız. O da, ben de... İl başkanı olmak ne demekmiş bu şehirde, ben de belediye başkanı olmak ne demek, çok iyi biliyoruz. Her geçen gün, daha yakın istişare içinde çalışıyoruz.
TARIM FELSEFEMİZ, İZMİR VE TÜRKİYE İÇİN KURTULUŞ REÇETESİDİR
- Başka Tarım Mümkündür felsefenizi biraz açabilir misiniz? İzmir Tarımı stratejisiyle, sizin de işaret ettiğiniz sorunların üstesinden kolayca gelmek mümkün mü? Kimlere, nasıl sorumluluklar düşüyor?
T.S.: Çok mümkün. Çünkü biz sadece, kendi havzamız için bir çare üretiyor değiliz. Yani şöyle söyleyeyim, bizim Başka Bir Tarım Mümkün şiarımızın iki temel aksı var. Bir tanesi kuraklıkla mücadele, diğeri yoksullukla mücadele... Bu iki aksın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Kuraklıkla mücadele dediğimizde bunun tarımla ilişkisini kurarak yapıyoruz. Yani tükettiğimiz suyun yüzde 77'si tarımda kullanılıyorsa, bu da kuraklıkla tarım arasında bir bağ var demektir. Bu, bizim uydurduğumuz bir parametre değil. Kuraklıkla tarım arasında bağın, çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Suyun kullanımıyla ilgili demek ki ciddi bir sorun var. Bunu da tespit ettik ve gördük ki, yanlış ürün deseniyle yola çıktığımız için bu noktaya gelmişiz. Yanlış ürünler yetiştiriyoruz. Dolayısıyla bu konuda yeni kararlar almak gerek. İkinci aks, yoksullukla mücadele. O da ne demek? Yani üretici, ürettiğinin karşılığını alamıyor. Çünkü haksız bir rekabete muhatap oluyor. Kimle haksız rekabet? Eğer Fransa'dan bir şey ithal ediyorsanız, oradaki üreticiyle haksız rekabet ediyorsunuz. Cezayir'den bakliyat ithal ediyorsanız, oradaki üreticiyle haksız rekabet ediyorsunuz. Çünkü siz o ürünleri ithal ederken, vergiyi sıfırlıyorsunuz, vergi ödetmiyorsunuz. Ama burada mazotun vergisi, KDV'si onları alıyorsunuz. Dolayısıyla burada vergisini tam ödeyen bir üretici var, öbür tarafta vergi ödemeyen bir başka üretici var. Siz kendi üreticinizi, haksız rekabete sokuyorsunuz. Bu da üreticinizin yoksullaşmasına sebep oluyor. Özetle; kuraklık ve yoksullukla mücadele üzerinden yürüttüğümüz Başka Bir Tarım Mümkündür felsefesi, sadece bizim için değil, sadece İzmir için değil, Ege Bölgesi ve Türkiye için bir kurtuluş reçetesidir. Bizim tarımsal üretimden başka kurtuluşumuz yok. Biz tarımsal üretimi güçlendirmek mecburiyetindeyiz. Üreticinin nefes almasına imkan yaratmak zorundayız. Bunları yapamazsak, ileride çok daha kötü günler görürüz.
İNCİRALTI KONUSUNDA DENGELERİ GÖZETMEK ZORUNDASINIZ
- İnciraltı planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılmaya başlandı. Büyükşehir ile plan konusunda bir paylaşım var mı? Bazı odalar, İnciraltı'nın imara açılmasına karşı çıkıyor. Sizin bu konuda tavrınız, düşünceleriniz nedir?
T.S.: Bakanlığın, İnciraltı planları konusunda bizimle paylaştığı bir şey yok henüz. Evet; bazı meslek odaları, İnciraltı'nda yapılaşmaya karşı. Yani karşı çıkanların, İnciraltı'nda babalarından kalma orada bir arazileri, tarlaları olsa, acaba ne yaparlardı, bunu söyleyebilirler miydi? Yani bu, bir denge meselesi. Bu dengeyi gözetmek zorundasınız. Oradaki insanların, mal sahiplerinin, mülk sahiplerinin haklarını da gözetmelisiniz. Bu kentte yaşayan insanların da haklarını gözetmelisiniz. Sonuçta sizin orada bir araziniz olsaydı, bugün orada doğa, yeşil, tarım der miydiniz? Dolayısıyla bu konuda bol keseden atmamak gerekiyor. Bizim orasıyla ilgili, 15 yıl öncesine giden kanaatlerimiz var ama şu anda orasıyla ilgili plan yetkimiz yok. Yetki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda. Bakanlık konunun üzerinde çalışıyor. Sanırım çalışmaların sonuna gelinmiştir. Bizimle paylaşırlar, ne oldu, ne bitti, bir fikir sahibi oluruz. Bakanlığın, İnciraltı planıyla ilgili bizimle projenin ayrıntılarını paylaşmama gibi bir tutumu olacağını sanmıyorum.
BAKANLIK, BİZ YAPMIYORUZ DERSE, ONA DA ÇARE BULURUZ
- Üçyol-Buca, Halkapınar Otogar metro projeleriyle ilgili son durum nedir?
T.S.: Buca metrosuyla ilgili ihaleye, Şubat ayı içinde mutlaka çıkacağız. Şu anda bir aksilik olmadan yürüyoruz. Takvimde bir şaşma olmayacak inşallah. Uluslararası konjonktürün de etkili olduğu bir süreç. Halkapınar-Otogar metro projesi... Akıl alacak gibi değil. İzmir için yine izbedel koymuş bakanlık. Bilmiyorum, bu proje neden makul görülmüyor, neden ihtiyaç olarak kabul edilmiyor? 30 bin lira koymuş bu projeyle ilgili bütçesine... 7 yıldır bu proje üzerinde duruyoruz. Bu projeye kentin ihtiyacı olduğunu düşünmüyor bakanlık. Yazık. Şu nedenle de yazık. Bu şehirde tramvayda, metroda bakanlığın bir metre rayı yok. Burası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bir vilayet. Peki bakanlık, bu projeyi yapmazsa, ne yaparız? Bizim kendi projelerimiz var. Çiğli tramvayının temelini 6 Şubat'ta atacağız. Buca metrosu için Şubat'ta ihaleye çıkacağız. Gaziemir-Karabağlar metrosunun proje ihalesine çıkıldı. Projesi devam ediyor. Kendi gücümüzü sonuna kadar zorlayarak bu noktadayız. Derse ki bakanlık, biz yapmıyoruz, ona da çare buluruz. Bu bakanlığın uhdesinde bir konudur. Bakanlık yapmazsa, biz bunu yaparız.
TİS'TE SODEMSEN'İN OLMASI, EMEKÇİLER İÇİN AVANTAJDIR
- Sayın Başkan, yakında toplu iş sözleşmesi imzalanacak. İşçiler, emekçiler, sizin ne kadar zam yapacağını merak ediyor. Sendikanın karşısında SODEMSEN var.
T.S.: Burada yeni bir oluşum var, SODEMSEN... Artık toplu iş sözleşmeleri, SODEMSEN üzerinden yürüyecek. Ben SODEMSEN Sendikasının Genel Başkanıyım ama bu kişisel bir şey değil; kurumsal olarak yürütülecek süreç, SODEMSEN üzerinden olacak. Bu, işin bir yanı. Çünkü biz Türkiye'deki tüm sosyal demokrat belediyelerin, aynı ilkelerle, kriterlerle sorunu tespit etmesi, aynı ilke ve kriterlerle çözüm üretmesini istiyoruz. Bu, işçilerimiz, emekçilerimiz için bir fırsattır, avantajdır. Emekten yana, emeğin sömürülmesine karşı, eşit işe eşit ücret peşinde koşan bir anlayış anlamına geliyor çünkü. Eşit işe, eşit ücret meselesi, çok önemli bir mesele. Belki de en hayati kriterlerden biri. Bu aynı zamanda işyerinde adalet demek. İşyerinde adalet sağlayamazsanız, memlekette adaleti sağlayacağım diye yola çıkamazsınız. En önemlisi, çalıştığınız yerdeki adalettir, huzurdur. Bu sorun aslında, sihirli değnekle çözümlenecek bir şey değil. Bunun da dengesizliklerini, adaletsizliklerini, haksızlıklarını düzeltmek, belki bir zaman alacak. Tüm işçilerimize, emekçilerimize şunu söylemek isterim. Benim görev sürem içinde, yani üç yıl içinde, eşit işe eşit ücreti, en yaklaştığımız noktaya getireceğiz. SODEMSEN'in, işçinin hakkını yiyeceği algısı yanlış. Tam tersine... Şimdiye kadar bir X belediyesi, toplu iş sözleşmesi kapsamında bir bedel veriyordu işçisine... Sosyal haklarıyla ilgili bir tespit yapıyordu. Bu, oradaki belediye başkanının iradesine, insafına, vicdanına kalmış bir tabloydu. Şimdi biz bunu kişilerin iradesine, inisiyatifine bırakmıyoruz. Bunu, bir çatı altında buluşturuyoruz. Bu daha birinci sene... Önümüzdeki yıllarda daha da berraklaşmış olacak. Hem bu kriterler, hem de bu kriterler çerçevesinde uygulanacak sosyal haklar ve ücretler, Türkiye'de denge getirecek. İşçilerimiz bilecek ki, Kastamonu'da bir sosyal demokrat belediyenin çalışanı, İzmir'deki sosyal demokrat belediyenin çalışanı, üç aşağı, beş yukarı aynı ücreti alacak, aynı haklara sahip olacak.
KÜLTÜRPARK'I TARTIŞIRKEN ORADA O PLATFORM DA VARDI
- Efendim, bir Kültürpark Anayasası hazırladınız. Kültürpark'ı Koruma Amaçlı İmar Planı'na, özellikle Kültürpark Platformu tarafından karşı çıkılıyor. Bu tartışma daha ne kadar sürecek? Ortak bir noktada uzlaşma adına adımlar atılıyor mu?
T.S.: Bizim herkesle uzlaşmamız mümkün olmayabilir. Bizim TMMOB ve ona bağlı meslek odalarını çok önemsiyoruz. Çünkü her biri, kendi meslek disipliniyle ilgili çok yetkin, çok uzman barındırıyor ve gerçekten, gençliğimden beri ben TMMOB'un, bu ülkenin deniz feneri olduğunu düşünüyorum. Sadece TMMOB değil, Tabip odası, baro da dahildir buna. Meslek odaları, bize yol gösteren, ufuk açan kurumlardır. Kültürpark'ta da TMMOB ve ona bağlı meslek odalarıyla da bir yıl süren çalışmalar yaptık. Ben göreve geldiğim zaman, Koruma Amaçlı Kültürpark İmar Planı teslim edilmişti. Sonra planı geri çektik. Çünkü üzerinde yeteri kadar müzakere edilmediğini düşündük. Kültürpark'ta, geniş katılımlı halka açık bir toplantı yaptık. Orada Kültürpark Platformu da vardı. Tüm paydaşlar oradaydı. Onları dinledik. Rapor ettik ve o raporlar ışığında da TMMOB'a bağlı odalarla bir müzakere masasına oturduk. Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok sayıda bilimsel rapor istendi. O raporların hepsi temin edildi. Onlar üzerinde müzakere yapıldı. Eksiklikler giderildi. Ciddi bir bilgi birikimi oluşturuldu. Bu raporlar doğrultusunda da bir mutabakat metni hazırlandı. Mutabakat metni Meclis'e taşındı, Meclis'te bir aydır müzakere ediliyor. Şubat ayı Meclisi'nde yine gündeme gelecek. Bu kadar detaylı, bu kadar teferruatlı, mükemmel işleyen bir sürece rağmen, birileri memnun olmayabiliyor. Yapacak bir şey yok. Keşke herkesi memnun edecek bir sihirli değneğim olsaydı elimde... Ama birilerini memnun etmeyebiliyorsunuz bazen... Ama bu, bir engel değil.
PLANLI İMAR ALANLARI YÖNETMELİÐİ, YAKINDA NETLEŞECEK
- İzmir Büyükşehir Belediyesi, deprem sonrası Planlı İmar Alanları Yönetmeliği Taslağı hazırladı. Bu konuda bakanlıkla Büyükşehir arasında diyaloglar nasıl ilerliyor?
T.S.: Evet; depremden sonra Planlı İmar Alanları Yönetmeliği Taslağı hazırladık. Bakanlık, bunun ertelenmesini istemedi; tam aksine, birlikte müzakere edelim, dedi. Sayın Bakan, aybaşında İzmir'e geleceğini söyledi. Bakanlık yetkilileriyle birlikte müzakere edelim ki, tam bir ortak akıl metni olsun, istediler. Biz de itiraz etmedik, memnuniyetle, dedik. Bu planla birlikte, Bayraklı'da yıkılan binaların yerine nelerin yapılacağı, ortaya çıkarılacak, netlik kazanacak.
2021'DE KOOPERATİFLERDEN 338 MİLYON LİRALIK ALIM YAPACAÐIZ
- Kooperatifleşmeye büyük önem veriyorsunuz. Büyükşehir'in kooperatiflerle ilişkisi güçlenerek devam ediyor. Bu yıl içinde ne kadarlık alım yapmayı planlıyorsunuz?
T.S.: Göreve başladığımda 5-6 kooperatiften alım yapılıyordu. Biz bunu 28'e çıkardık. Daha da yukarıya çıkacağız. Hem ürün çeşidini artıracağız, hem de ürün aldığımız kooperatif sayısını çoğaltacağız. Bizim bunu tüm Ege bölgesine yaymamız lazım. Ben burada şöyle bir rakam vereyim. 2020 senesinde 144 milyon liralık alım yapmışız kooperatiflerden... Bunu, 2021'den başlayarak, 338 milyon liraya çıkarmak istiyoruz. Yani, iki mislinden fazla artıracağız. Burada sadece mevcut kooperatiflerden değil, yeni kooperatifler kurdurarak, mevcut kooperatiflerin kapasitesini artırarak başaracağız. Alım yaptığımız kooperatif sayısını 60-70 kooperatife çıkmayı öngörüyoruz.
GÜÇLENDİRME MALİYETİ ÇOK YÜKSEK
- Sayın Başkan, İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasını boşalttınız. Binanın güçlendirilerek kullanıma devam edilebileceği görüşleri var. Nasıl bir yol izlemeyi öngörüyorsunuz? Güçlendirme mi, yeni bir bina yapmak mı?
T.S.: İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasını boşalttık. O binanın güçlendirilmesini önerenler var. Güçlendirme maliyetlerini çıkarıyoruz ve görüyoruz ki, çok büyük rakamlar. Henüz güçlendirme maliyetini çıkarma çalışması bitmiş değil ama ilk günlerde ortaya koyduğumuz irade, pekişiyor. Yani o binanın yıkılması gerektiği yönündeki düşüncelerimiz güçleniyor. Yeni hizmet binasının yeri konusunda çalışıyoruz. Aklımızdan geçen, kendi aramızda tartıştığımız bazı yerler var ama şu anda söyleyemem.
4 MİLYON TURİST, ASLINDA VASAT BİR SENARYO
Efendim, İzmir bugüne dek en fazla 1.5 milyon turist ağırlama rakamına ulaşabilmişken, siz 4 milyon turistin bu kente geleceğini söyleyerek çıtayı çok çok yükselttiniz. Size bu rakamı söyleten unsur nedir?
T.S.: Biz bu rakamları bir iyi niyet ifadesi olarak değil, gerçekten somut veriye dayanarak ifade ettik. Nasıl ki, üreticiden 338 milyon liralık alım yapacağız diyorsak, ne alacağız, kimden alacağız, hepsini ortaya koyduysak, aynı şey turizm için de geçerli. Biz 4 milyon turiste nasıl ulaşacağımızı çok iyi biliyoruz. Hangi ülkeden ne kadar turist getireceğiz, hangi direkt uçuşlarla getireceğiz, bu emin olun, bu, çok iyimser bir senaryo değil, vasat bir senaryo. Bu vasat, bir senaryo. Göreceksiniz, biz 4 milyonun da üzerine çıkacağız. Olağanüstü şeyler yaşamazsak, önümüzdeki süreci çok aydınlık görüyorum. Bu şehir, hak ettiği yere gelecek.