Bir dostum aşağıdaki yazıyı yollamış.

'Bolivya'da işler iyice karıştı. Amerika Irak Libya ve Mısır a götürdüğü demokrasiyi güney ve batı Amerika ortasına da götürmeye başladı. Amerikan karşıtı Morales yönetimine karşı sahaya inen Amerikan destekli ve anti-Moralesçi gruplar kamu kurumlarını işgal edip görevlileri esir alıyor.

İsyancılar Amerikan üslerini açmaktan bahsediyor. İsyan, bir tür askeri darbeye evrilebilir. Bazı ordu mensupları başkan Morales'in istifasını isteyip aksi halde iç çatışma oluşacağını açıkladı. (Bu yazıdan sonra Morales istifa etti ve Meksika'ya sığındı)

Belli ki ordu için dolarla satın alınan tipler mevcut. Her yerde olduğu gibi. Geçtiğimiz dakikalarda askerin zorlaması ile istifa eden Bolivya Devlet Başkanı Morales, Gazze'ye yönelik saldırıları nedeniyle İsrail'i 'terörist devlet' ilan etmiş ve saldırıları protesto etmek amacıyla iki ülke arasında uzun süreli vize muafiyeti anlaşmasını iptal etmişti.

Sonuçta Morales istifa etti. Geri döneceğini açıkladı. İsyancılar Morales'in evini basıp yağmaladı. Ve şimdi de silahlı gruplar Morales'in öldürülmesi için suikast avına çıktı. Kokain kartelleri ve Amerikancı çeteler Bolivya'nın başkenti La Paz'daki Venezuela Büyükelçiliği'ne saldırdı. Şiddetli çatışmalar var. ABD Bolivya üzerinden Venezuela'dan da intikam alıyor bir nevi. Orta Amerika Ortadoğu gibi ABD tarafından devamlı karıştırılıyor.

Tüm bunlar ABDnin yeni nesil bir işgal girişimi. Venezuela'da tam olarak yapamadığını Bolivya'da şimdilik yapmış gibi. Eski ABD senatörü Mike Gravel Bolivya'daki darbe için CIA ' ye teşekkür ediyor. Tüm dünyada ve en son Bolivya'da yaşananlar, siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel olarak bağımsız olamayan ve kendi içinde birliği sağlayamayıp, ihaneti engelleyemeyen ülkelerin başına gelecekleri açıkça gösteriyor. 15 Temmuz'da bu ülkenin nereden geri döndürüldüğünü de ispatlıyor. İbret almak için Bolivya'yı iyi takip edin' diyerek yazısını bitiriyor.

Yazılanlar çok doğru ama eksik. Venezuela ve Bolivya vatansever devrimci Bolivar'ın ülkeleri. Hatta Bolivya adını Simon Bolivar'dan almış. Simon Bolivar 1800lerde Venezuela'da yaşayan varsıl, Hasienda denilen bir toprak/çiftlik sahibi. Venezuela ve Bolivya'yı İspanya'nın sömürgesi olmaktan kurtarıyor, tüm parasını, mal varlığını bu uğurda harcıyor, yaşamı at sırtında, dağlarda, zorluklar içinde geçiyor. Tabii bunu bölge insanları ile yapıyor, tek başına değil. Tıpkı Atamızın dedelerimizle ülkemizi bağımsız yaptığı gibi. Bu kültürler darbe yerler ama yıkılmazlar.

Liderlik derslerimde anlatıyorum bunları ayrıntılarıyla, Oxford'da. Doktora tezimde kullandığım ünlü sosyolog Hofstede'in kültürler araştırmasında dünyanın en kolektif ülkesi Venezuela çıkar. Yani birbirine sahip çıkan toplum demek kolektif toplum. Venezuela kültür olarak dünyadaki en kolektif ülkedir.

En bireysel toplum da ABD çıkar aynı araştırmada. Yani bireylerin yalnızca kendini düşündüğü toplum. Kısacası saldıran ABD'nin ve direnebilen Venezuela'nın birbirine bu kadar tezat olması, Venezuela'nın Chavez, arkasından Maduro'yu seçmesi tesadüf değildir, ABD halkının Trump'ı seçmesinin tesadüf olmadığı, Bolivya'ın Morales'i seçmesinin tesadüf olmadığı gibi...

Bu nedenle yıllardır Venezuela ABD'nin saldırgan baskısına direnebiliyor. Bolivya'da uzun vadede direnir. Aynı Atamızın yadigarı ülkemizin 1919 da Kurtuluş Savaşıyla istila güçlerine, şimdi de ABD'ye direnebildiği gibi...

Örneğinden güç alınan Bolivar ve Atatürk gibi vatansever devrimci kültürlerin olduğu ülkeler uzun vadede her çeşit istilaya direnir, dolarla satın alınanlar değil yurtseverler kazanır bağımsızlık savaşını. Unutamayız, Kurtuluş Savaşında da vardı satın alınanlar ama savaşı satın alınmayanlar kazandı…