'Batıda seçimler yapılıyor, partiler, hükümetler değişiyor, halka 'demokrasi var' deniliyor ancak tutumlar, politikalar, stratejiler, yani hiçbir şey değişmiyor, her gelen hükümet önceki uygulamaları sürdürüyor. Bizde parti değişmiyor ancak partinin uygulamaları, politikaları, tutumları sürekli olarak halkın gereksinmesine göre değişiyor'…
7 EKİMİN YILDÖNÜMÜNDE BİRLEŞİK KRALLIKTAN İZLENİMLER
Birkaç gün önce Çin'in 75inci yıl kutlamaları için Londra, Venezuela Büyükelçiliğinin Bolivar salonunda bir dizi konuşma dinlemekteyiz. 22 konuşmacının yer aldığı sempozyum programı o kadar dolu ki, çay/kahve arası bile yok, sabah 10:00 akşamüstü 16:30-17:00 ye kadar yalnızca bir saatlik öğle arası sandviç kahve dışında Bolivar salonundayız. Oturmuş, konuşan diplomat, gazeteci, yazarları dinlemekteyiz. Konuşmaların hepsi birbirinden ilginç, dolu, derin, bilgilendirici, renkli, bir dakika sıkılmadan dinlemekteyim ki hiperaktif yanım değil saatlerce oturmak, bir saat zor dayanır. Gün nasıl geçti anlamadım.
Öğle arası sandviçi dışarıda yiyebildik ancak kahvemizi bitiremeyince elimizde kağıt bardakta kahvelerle salona geri döndük. Boynunda Filistin poşusu, masmavi gözlü, bembeyaz bir hanım 'Bu şirketin kahvesini içmeyin, direkt maddi yardım yapmasa bile Filistinlilerin öldürülmesine göz yuman demeçler veriyor' dedi. İngilizce aksanı buralı değilim diyordu, renkleri Filistinli değilim diyordu ve aslında nereli olduğunu aksanı açık ediyordu ama yine de önyargılı olmamak için sordum.
Venezuela'nın Bolivar Salonuna Sığınanlar
'Nerelisin?'
'En Nazi ülkeden geliyorum' dedi. Almanya? Yok. Avusturya? Yok. İsrail dedim. 'Evet, sömürgeciliğin ve ırkçılığın en koyu olduğu yerden geliyorum' dedi. Yaşamın renkleri, dünyamdan insan manzaraları, bir yanda Gazzelilerin, Lübnanlıların başına yağan bombalara alkış tutanlar, bir yandan yağan bombaları yeni yıl havai fişek gösterisi gibi televizyonda kayıtsızca izleyenler, bir yanda içi yananlar, elinden bir şey gelmeyenler, Venezuela'nın Bolivar salonuna sığınanlar…
Amacım burada o günü ve bu yaşadığımız yaslı günleri anlatmaktan öte gözlemlerimin, deneyimlerimin bende yarattığı hissiyatlar… Salon buz gibiydi, Batının istediği lider seçimleri kazanamadı diye Batının ağır yaptırımları altında, ilaç bile bulamadan, inim inim inleyen Venezuela salonunu açmıştı ama ısıtamamıştı… Büyükelçinin sözleri; 'Burada beni resmen tanımıyorlar' acıtıyordu. Küba Büyükelçisi, Çin Uygur yalanları, hepsi çok üzücüydü.
Üşümeye Razı gelenler
Sanki Batı kulübü tarafından tüm itilenler, baskı altında olanlar, ezilenler, üzülenler o gün o Bolivar salonunda, üşümeye razı, bir araya gelmişti. Sonra hafta sonu Gazze ve Lübnan için yine Londra sokakları kalabalıktı. Kalabalık Filistin bayrakları karşısında küçük bir İsrail bayraklı grup da vardı. Grup küçüktü ama çıkardığı sesler yüksekti. Ara ara bireyler arasında kavga çıktı. Sky habere göre sonuçta birkaç kişi tutuklandı. Benzer bir şekilde Fransa, İtalya ve Güney Afrika sokakları da Filistinli çocuklar için kalbi atan insaniyetini yitirmemişlerle ayaktaydı.
Diğer yanda, Channel 4 Haber ve diğer kanallarda eski Muhafazakar Parti yönetiminden olup, istifa etmiş Barones Sayeeda Warsi Gazze ve İslamofobi ile ilgili yazdığı kitapla Birleşik Krallık ekranlarındaydı. Ülkede ırkçılık ve çifte standart olduğunu, kendini bu ülkede doğup büyüdüğü, bu ülkenin yurttaşı olduğu halde güvende hissetmediğini, kızgın olduğunu, özür dilemekten ve alttan almaktan bıktığını söylüyordu.
Kendini Birleşik Krallıkta Güvende Hissetmeyen Müslümanlar
Birçok Birleşik Krallık yurttaşı Müslümanın kendini güvende hissetmediği için başka ülkelere taşınmaya, kaçmaya veya bunu planlamaya başladığını söylüyordu. Kendilerinin de 'Acaba pırlanta filan, yani daha likit varlıklara mı geçsek' gibi şeyler düşündüğünü anlatıyordu. Önümüzdeki haftalarda kendisiyle bir söyleşi yapıp kitabını daha ayrıntılı konuşup burada yazacağım. Bu hafta yalnızca dünyamızda ve Birleşik Krallıkta olanlarla ilgili hissiyat ve gözlemlerimi genel olarak anlatıyorum.
Diğer yanda, değerli akademisyen Prof. John Mearsheimer Musevi olmasına karşın gerçekleri söylediği için ana televizyon kanalarında değil, youtube da yayın yapan tanınmamış kanallarda sesini duyurmaya çalışıyordu. Assange ABD'ye aktarıldığından bu yana ilk kamuoyu konuşmasını yapıp eşi ve çocuğunun nasıl istihbarat birimleri tarafından taciz edildiğini ve 7/24 izlendiğini anlatıyordu.
Birleşik Krallık Bu Değildi
Birleşik Krallık bu değildi. Benim 1970lerin sonunda, 80lerin başında yaşadığım ülke gerçek demokrasi, hoşgörü ve farklılıkları kabul eden insanlardan oluşan bir ülkeydi. Nasıl bu duruma geldi? Müslümanların sokak saldırılarından araçlarından indirilip dövüldüğü, camilerin yakıldığı, evlerin saldırıya uğradığı, ırkçı, saldırgan bir ülkeye nasıl dönüştü? O yıllarda bir defa ırkçı bir tutum hissetmemiştim, bugün ben de mi Bolivar salonuna sığındım?
Yazımın sonuna gelirken Çin 75inci yıl kutlamalarının gün boyu olan konuşmalarından benim için en çarpıcı cümlesini burada paylaşmak istiyorum. Adını anımsayamadığım Çin Büyükelçiliği görevlisi Çin'in değişen dünyanın gereksinmelerine göre sürekli değişim içinde olduğunu anlattı ve konuşmasını şu sözlerle bitirdi: 'Batıda demokrasi adı altında seçimler yapılıyor, partiler, hükümetler değişiyor ancak tutumlar, politikalar, stratejiler, hiçbir şey değişmiyor, her gelen hükümet önceki uygulamaları sürdürüyor. Bizde parti değişmiyor ancak partinin uygulamaları, politikaları, tutumları sürekli gereksinmeye göre değişiyor'…