Müzik Önerisi : Athena- Ben Böyleyim

Hayat bu kadar mı?

Bence değil…Birkaç sözüm var.

Frank Sinatra'nın 'My Way' şarkısını Türkçe olarak müthiş yorumlayan Athena 'Benim güzel hatalarım var' derken inanmamıştım onlara.

Hatalarım hep daha pahalıya mal oldu bana! Nasıl güzel olabilirdi ki?

Bankacılıkta hataya yer yoktu…

Saç, baş, makyaj, döpiyes, ince yüksek topuklar, bavul çanta, dizüstü bilgisayar, tablet, burun ucunda gözlükler, her şeyi bilirim edası…

Kusursuzluk…Herkesin gıpta ile baktığı profesyonel iş insanı. Linkedin fenomeni.

Bankacılıkta kusura ve özensizliğe de yer yoktu...

Bankacılığı tüm yapışık bileşenleri ile geride bırakıp da gerçek kendimle baş başa kaldığımda kendimden çok şey öğrendim.

Kişi yaşadıklarından çok şey öğreniyor…

Korona tecridinden öğrendikleri de cabası…

İnsanın kendi aklıyla yaptığı teke tek konuşmalar, muhasebeler, keşke'ler, maalesef'ler birebir sorguya dönüşüveriyor ve kendini 'suçlusun' diye itham ediyorsun.

Darağacına götürüveriyor insanlığını birdenbire iç benlik.

Suçlusun!

Yanlışsın!

Hatalısın!

Halbuki doğu kültürünün müthiş birikimi diyor ki:

'Yaşanan her şey değerlidir'

Hayat Benim!

Her anımı yaşadıkça sevesim var

Aldırmam hiç yağmurlara

Benim güzel hatalarım var!

BATI kültüründe hatasızlık, kusursuzluk, mükemmeliyetçiliğe tapılırken,

DOĞU kültürü yaşanmışlığı ve hataları kutsuyor.

Bu tutum yaşamın tam ortasına sadeliği koyuyor. Ya da başka bir deyişle kusurlardan keyif alarak sadeliğe, basite, gösterişsize, tevazua özendiriyor.

Bir Japon Felsefesi Kusurları Kucaklama Felsefesi bu. 'Wabi-Sabi'

Tüm Dünyayı dize getiren şu canlı bile olmayan virüsün 'basitliği' bize de sadeliği öğretir mi?

Kusurlarımızı virüs tehdidi altında sosyal mesafemizi koruyarak(!) kucaklatır mı?

İnsan olmayı tekrar hatırlatır mı?

Paranın ve unvanın her şeyi satın aldığına,

Takipçin varsa fenomensen, ünlüysen, yandaşsan sırtının asla yere gelmeyeceğine,

4 yanlışın bir doğruyu götürdüğü sistemlerle gelecek kuşaklarımızın kalmayacağına,

Ziraatçinin, hayvancılığın, tarım işçilerinin yaşam mücadelesi verirken insanlığı doyurabileceğine,

Emekçisi, işçisi çalışmaya giderken ya da mesafesiz sırada beklerken hastalığı yaymadığına,

Giydiğin sana özel üretilmiş elbiseyle korunma ya da taktığın marka saatle statü elde ettiğine,

İşgal ettiğin koltuğun gücüne, kudretine, ne dağları devireceğine,

Oturduğun malikaneye, saraya, kullandığın son model cipine, dağ evine salgının gelmeyeceğine,

Güven arayan sığınmaya çalışan aileleri, çocukları gazlayarak sınırlarını ölümden koruduğuna,

Tek başına hala çok güçlü olduğuna, aile kavramının, komşuluğun önemli olmadığına,

İmamların doktorlardan; duaların bilimden daha fazla hayat kurtardığına,

HALA inanan kalır mı?

İlahi Adalet!

İnsanlığa kestiğin ceza buysa, dersini alanlara iltimas geçeceğine inanıyorum…

Doğanın safralarından kurtulma, yeniden doğma, arınma zamanı ise geçmişte yaptığım tüm hatalarımı kutsuyorum, senden özür diliyorum. Ben bizzat şahsım olarak hatalarımdan bu süreçte çok ders çıkardım.

Bugün tecritimin 30. Günü, çok okuyorum, çok yazıyorum, çok düşünüyorum…

Sorun virütik değil sorun BİZİZ…

Kusurlarımızı kabul edeceğiz.

Değişeceğiz. Değişmek zorundayız.

Evrileceğiz. Daha çok çalışıp, daha çok üreteceğiz.

Daha çok tüketim değil, daha çok paylaşım yapacağız.

Gerçeğin peşinde koşacağız.

Öğrendiklerimizi bilgelikle, öğrenemediklerimizi kuşku, merak ve özgür düşünce ortamı ile gelecek kuşaklara aktaracağız.

Bilimin ışığında, sevginin kucağında, merhametle ve hoşgörü ile bu geçişe hazır olanlarla İnsanlığı 2020 doğumuna hazırlayacağız.

Sınırların, savaşların olmadığı,

Bilginin, özgürlüğün ve doğal kaynakların paylaşıldığı bu dünyada

Doğanın sürekliliğini ve üstünlüğünü kabul eden, değer ve sevmeyi bilenler BİR olacağız…

Birbirimize sarılacağız, birbirimize güveneceğiz, birbirimize inanacağız.

Küçük Prens'in dediği gibi:

'İnsan ancak yüreği ile baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez'