EGEDESONSÖZ – Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak, SONSÖZ TV'ye konuk oldu. Gazeteci yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Toprak, gıda ürünlerindeki aşırı fiyat artışından gıda güvenliğine kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
YENİ YÖNETİM KURULU İŞBAŞI YAPTI
Geçtiğimiz hafta yapılan Gıda Mühendisleri Odası genel kurulunda yeniden başkanlığa getirilen İbrahim Uğur Toprak, 'Biz yönetim olarak birlikte hareket ediyoruz. Uzun dönemdir bizim anlayışımız birlikte iş yapabilmek... Bizim birleştirici, bütünleyici yapımız var. Dinamik bir ekip olarak çalışıyoruz. Üyelerimize yönelik eğitim ve söyleşiler devam edecek. İlerleyen dönemlerde de pazar yerlerinin denetimleriyle ilgili Çevre Mühendisleri Odası'yla yapacağımız çalışmalar olacak. Üniversitelere, ailelere gıda tüketimi seminerleri yapabiliriz. Sokakta halka çıkıp bilinçli gıda tüketimi, su hakkı gibi konularda insanlarımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz' dedi.
BAZI DENETİMLERE KOLLUK KUVVETLERİ EŞLİK ETMELİ
Bornova'da İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü Gıda Kontrol Görevlisi kişilerin denetim sırasında darp edilmesiyle ilgili olarak Başkan Toprak, şunları söyledi:
'Ne yazık ki bu darp olayı, ilk değil. Su ürünleri mühendisi meslektaşımızı kaybettik bir süre önce darp olayı yüzünden. Meslek ayırt etmeden hepsi için bütün söylemlerimiz aynıdır; yaşadıkları sıkıntıları, sayılarının yetersiz olduğu, mutlaka atanacak kişilerin sayılarının artırılması yönünde. Bu yaşanılan darp, ne yazık ki mesleklerinin bir parçası haline geldi. Bunun önüne geçecek olan bakanlıktır. Özlük haklarının iyileştirilmesi ve sahada görev yapan gıda mühendislerinin, gıda kontrol görevlilerinin sayısının artırılması gerekiyor. Gittikleri denetimler, ya şikayet üzerine, ya da rutin oluyor. Şikayet üzerine gittiklerinde genellikle bu olaylar yaşanıyor. Her denetime kolluk kuvvetiyle gitmeyebilirler ama bazı noktalarda destek alınması artık şart oldu. Özellikle pazar yerlerinde destek alabilirler. İlçe belediyeleriyle de koordineli bir şekilde çalışmak gerekiyor.'
BAKAN BEY'İN SADECE GEÇMİŞ OLSUN DEMESİ YETMEZ
Bu olayın ardından Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli'nin olayı kınamasıyla birlikte 'Arkadaşlarımıza büyük geçmiş olsun. Benzer olayların bir daha yaşanmaması temennisiyle, sahada görev yapan tüm çalışma arkadaşlarıma kolaylıklar diliyorum' sözlerini değerlendiren Başkan Toprak, şu değerlendirmede bulundu:
'Bu temenniyi yurttaş olarak yapabilirsiniz. Ama Sayın Bakanın bulunduğu mevki gereği söylemde değil, eylemde bulunması gerekiyor. Arkadaşların üzerinde ciddi iş yükü var. 2020 faaliyet raporuna bakarsak 7137 gıda kontrol görevlisi 710 bin işletmeyi 1 milyon 400 bin sefer denetliyorlar. Bunun bir de döndükten sonra düzenlemeleri var, belge işleri var. Çok fazla bir iş yükünü omuzlamış haldeler. Siz bunların sayısını artırıp, özlük haklarını vermezseniz, sadece geçmiş olsun, demek havada kalır. O mevkideki bakana bu söylemler olmaz. Sonu vefatla biten bir olay bile yaşadık. Artık eyleme dönmek gerekiyor. Bakan Bey'in sadece geçmiş olsun demesi yeterli olmaz.'
İFŞA LİSTELERİ RAFA KALKTI
Tağşişli ürünlerin firmalarının ifşa edilmesi olayının uzun süredir yapılmaması üzerine yaptığı açıklamada Başkan Toprak, şu görüşlere yer verdi:
'En son ifşa, Eylül 2020'de yayınlandı sanırım. O tarihten beri bakanlık ifşa listesi yayınlamadı. Bakanlık bu uygulamaya 2012 yılında başladı. Tüm odalarımız olarak 'uygulama iyi ama yetmez' dedik. 2020 yılı boyunca beş ifşa listesi yayınladılar. 17 aydır ifşa eylemi yok. Oysa biz, ifşa aralığının kısaltılması gerektiğini söylemiştik. Mikrobiyolojik inceleme açısından da yetmez o süre. Sizin yaptığınız analizin sonuçları netleştiğinde o ürünler çoktan satılmış, tüketilmiş olur. O ürünlerin toplatılması lazım, imhasıyla ilgili belgeler de yayınlansın. Hepsi ifşa edilsin, dedik. Para cezaları da artırılsın, dedik. Çünkü o beş ifşa listesine baktığınız da aynı firmayı beş liste de gördüğümüz oldu. Çünkü ceza parasını ödüyorlar, cezadan fazlasını kazanıyorlar, tağşişli ürünü üretmeye devam ediyorlar. Sonrasında, talep ettiğimiz gibi ceza fiyatlarını artırdılar ama o zamandan itibaren de ifşa listeleri rafa kalktı. Yayınlamıyorlar. Tağşişli ürün üreten firmaya ilk seferde 55 bin lira ceza kesiliyor, ikincisinde ceza katlanıyor. Fakat firmalar, cezadan daha çok kazandıkları için bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Devlet kamu iradesi, özellikle Tarım ve Orman Bakanlığı, yurttaşın kafasındaki soru işaretini kaldırması lazım. İşi kolaylaştıracak hale getirilmeli.'
KENDİ KENDİNE YETER BİR ÜLKEYDİK, ARTIK DEĞİLİZ
Çiftçiyi üretime yönlendirmek gerektiğine vurgu yapan Başkan Toprak, gıda maddelerindeki büyük artışın tek sorumlusunun dövizdeki artış olmadığını söyledi:
'Döviz kurlarında inişler çıkışlar oldu. Gıdada da dışa bağımlı bir ülkeyiz. Sayın Bakan kabul etmese de, efsane dese de öyle... Bizim geçmişte gördüklerimiz kadarıyla kendi kendimize yeten bir ülkeydik, şimdi buğdayı bile dışarıdan alıyoruz. Bu mantıktan kurtarmak lazım ülkeyi. Özkaynaklara dönmek lazım. Üretime yönlendirmek lazım çiftçiyi... Kentten köye göçe bir yol bulunması lazım. Biz üretmiyoruz, o yüzden dışa bağımlı hale geliyoruz. Milli paramız değer kaybediyor. Yem, tohum, gübre dahil girdi maliyetleri artıyor. Son üründeki fiyat artışı da bunlara bağlı olarak mecburen artıyor. Fiyat artışını durdurmanın en temel yolu, girdi maliyetlerini düşürmekten geçiyor. Girdi maliyetleri düşürülürse, pekala insanlar daha çok üretime yönelir.'
LOJİSTİĞİ DE SAĞLAYACAK KOOPERATİFLER KURULMALI
Başkan Toprak, sebzenin meyvenin tarladan sofraya gelinceye kadar fiyatının 4,5 kat artması konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
'Üretici, satmak istediği rakamlara satamıyor. Dövizde sözde bir yükselme oldu ve bu her yükselmede pek çok şeye zam geldi. Görece olarak döviz düştüğü anda ne mazotta ne başka şeyde bir düşüş görmedik. Üretim kooperatiflerinin yanında tüketim kooperatifleri de olmalı diyoruz. Lojistiği de sağlayabilecek kooperatif içine girmek lazım. Taşıma için bir kooperatif yok ve buna ihtiyaç var. Aracıya çok ödeme yapıyoruz. Bunların arasında bir zincirin oluşturulması, fiyatların daha stabil seyretmesi için bir çözüm olabilir. Aracıların araya girmesiyle bu fiyat farkları çok artıyor. Ayrıca tüm birimleriyle denetlenebilmeli.'
PESTİSİT KALINTISI OLAN GIDALARI BİZ Mİ TÜKETİYORUZ?
Pandemi sürecinde, gıda egemenliğinin önemli bir kavram olduğunu net bir şekilde herkesin gördüğünü belirten Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı İbrahim Uğur Toprak, 'İhraç edilen ürünler, pestisis kalıntısı görülmesi durumunda geri gönderiliyor. Vatandaş, yabancıların reddettiği bu ürünlerin kendisine yedirildiğini düşünüyor. Vatandaş haklı. Böyle bir durumda ülkemizde gıda güvenliğinden bahsetmemin çok doğru olmaz. İklim değişikliği, meraların sermayeye peşkeş çekilmesi, döviz, akaryakıt artışları vs. oldukça, gıda güvenliği sağlanamaz. Bu topraklar 84 milyonu doyurabilecek kadar büyük. Kendi öz kaynaklarımıza dönmeliyiz. İhraç ettiğimiz ürünlerin geri gelmesi başlı başına bir sorun. Her ülkenin kriteri farklı. Bazı katkı maddeleri hatta zehir diyelim, bazı ülkelerde yasal değil... Denetim mekanizması konusu yine aklımızda bir şüpheye yol açıyor. Bakanlığın buna mahal vermemesi lazım. Yurt dışından dönen pestisist ürünlere ne yapıldığına dair bakanlığın anlatması gerekiyor. İmha edildi, bu da belgeleri, demesi lazım. O yüzden yiyoruz ya da yemiyoruz diye bir şey diyemiyoruz. Çünkü açıklanmıyor' diye konuştu.
SU FAKİRİ BİR ÜLKE DEĞİLİZ AMA SINIRDAYIZ
Susuzluğun, gıda üzerinde çok büyük bir tehlike olduğuna vurgu yapan Başkan Toprak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Su güvenliğini sağlayamadığınız sürece gıda güvenliğini de sağlamanız mümkün değil. Su fakiri bir ülke değiliz ama sınırda olan bir ülkeyiz. Her ne kadar üç tarafımız denizlerle çevrili olsa da su fakiri olmaya doğru gidiyoruz. Su kaynaklarını doğru kullanmalıyız. Vahşi sulama sistemlerinden kaçmalıyız. Evlerde de bizim yapabileceğimiz tasarruflar var ama sanayi boyutunda yapılan tasarruflar daha önem arz ediyor. Suya ulaşmak insanlık hakkıdır. Bunu sağlamakta kamunun en önemli görevlerinden biridir. Yerel yönetim ve merkezi hükümetin insani su hakkının olduğun ve bunu ücretsiz olarak ulaştırılması gerektiğini savunması gerekiyor.'
ÜÇ AY SONRASININ FİYATLARINI ÖNGÖREMİYORUZ
Yemek fabrikalarının, sürekli artan sebze, yağ ve meyve fiyatları yüzünden sıkıntılı bir sürece girdiğini anlatan Başkan Toprak'ın bu konudaki değerlendirmeleri şöyle:
'Hazır yemek, toplu yemek ve catering hizmetlerinde son zamanlarda yaşanan sıkıntı giderek büyüyor. Bir yıllık sözleşme yapılıyordu. Temel giderler, gıda enflasyonu gibi konuların bir ortalamasını alıp ilerleyebiliyorduk. Ocak ayından Aralık ayına kadar mutlaka fiyat farklılıkları oluyordu ama biz bunları öngörebiliyorduk. Fakat şu dönemde asla öngörülemeyen fiyatlarla karşılaşıyoruz. İşyerleriyle sözleşmelerin 1 yıllık değil, 3 aylık yapılması gerekiyor. Asgari ücretin yüzde 50 artmasını kimse beklemiyordu. Belki de artmasaydı daha mı iyi olurdu diye düşünüyoruz. Çünkü asgari ücretin artışına rağmen insanların alım gücü azaldı. İşte gıda enflasyonunu nasıl engelleyebilirdik diyoruz ya siz eğer asgari ücreti yoksulluk sınırının üstüne taşıyamazsanız, yurttaşın alım gücünü artıramazsınız, bu gibi ürünlerin fiyatları artmaya devam eder. Çünkü insanlar artık gece pazara gidiyor, indirim kovalıyor, askıda ekmek alıyor. İnsanlar biliyor ki, etin yüzde 100'ü dana eti değil ama 'çocuğuma kokusu da yeter' deyip alıyor. Çok kötü bir durum.'
UYGUN KOŞULLARDA ÜRETİLEN SERA ÜRÜNLERİNİ TÜKETMEKTE SAKINCA YOK
Sebzelerin, meyvelerin mevsiminde yenmesi, sera ürünlerini tüketilmemesi yönündeki telkinlere de değinen Başkan Toprak, 'Tabii ki ürünleri mevsiminde tüketmek en sağlıklısı... Özellikle mevsiminde hasat edilen ürünler, dondurulmuş şekilde de soframıza gelebiliyor. Sera ürünlerini tüketmeyin demek doğru olmaz. Uygun koşullarda, ziraat mühendislerinin gözetiminde üretileni tüketmekte bir risk yok. Gıda güvenliğini sağlayabilmek için, birincil üretimde veteriner hekim ve ziraat mühendislerinin de olması gerekiyor. Bu şartları yerine getiren firmaların ürettiği sera ürünlerini yemekte bir sakınca görmüyorum' ifadelerini kulandı.
SÜT VEREN HAYVANLARIN KESİLDİĞİNE ŞAHİT OLUYORUZ
Süt veren hayvanların kesildiğine şahit olduklarını anlatan Başkan Toprak, hayvancılıkla ilgili şu yorumları yaptı:
'Kırmızı ve beyaz ette çok büyük sıkıntı var. Sadece et değil, sütü de bu konunun içine katabiliriz. Doğru tarım politikası yok, diyoruz. Sadece zirai olarak değil, hayvansal üretimde de bu böyle... Süt ve et üreticileri de aynı sıkıntıları çekiyorlar. Uzun zaman süte yapmadıkları zammı birden yaptılar. Bu nedenle süt ürünlerinde çok yüksek fiyata çıkıldı. Ancak o fiyat bile üretici için yeterli değil. Süt veren hayvanların kesildiğine de şahit oluyoruz. Eti için kesecek besi hayvan bulamama sıkıntısı yaşıyor kasaplar. Ette de üretime teşvik olması gerekli. Yoksa yine çok haber duyarız, et şu fiyata ithal ediliyor, diye…'