Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ - The Economist tarafından derlenen gıdaya ekonomik gücün yetmesi, erişebilme, kalite ve güvenlik unsurlarını içeren Küresel Gıda Güvenliği Endeksinde Türkiye, 2012-2020 arasında dünyada gıda güvenliğinde en çok kan kaybeden 7. ülke oldu.Türkiye, 2012'de 36'ncı sırada yer alırken, 9 yılda 11 sıra birden düşerek 47. sıraya yerleşti. Bir zamanlar gıdada kendine yeten ülkelerden biri olan Türkiye, vatandaşlarının gıda ürünlerini 'satın alabilirliği' sıralamasında 65. sıraya kadar düştü. Bu konuda Botsvana, Şili, BAE, Ürdün gibi ülkelerin de gerisinde kalan Türkiye'nin güvenli gıdaya ulaşımda da problemi olduğunu belirten Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak, taklit ve tağşişli gıdaların artık neden ifşa edilmediğini sordu.

TİCARETTEN MEN, HATTA HAPİS CEZASI GETİRİLDİ AMA UYGULAMADIKTAN SONRA NEYE YARAR Kİ...
Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak yaptıkları çalışmanın sonuçlarını Egedesonsöz'e anlatan Başkan İbrahim Uğur Toprak, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, 2012 yılından bu yana taklit ve tağşişli ürünlerle ilgili ifşa listesi yayınladığını hatırlatarak, 'TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak her ifşa listesinde, taklit, tağşiş ve hileli gıda üreten firmaların sadece ifşası yetmez. Taklit ve tağşiş kapsamı dışında ürünlerin mikrobiyolojik analiz sonuçları da açıklanmalı, pestisit kalıntı limitini aşan ürünler ile aflatoksin, okratoksin sınır değerlerini aşan ürünler ve bunları piyasaya süren firmalar da ifşa edilmeli. Ayrıca uygulanan para cezaları çok az, bu cezalar üreticinin kazandığının çok çok altında, daha caydırıcı olmalı, gerekirse bu firmalar kapatılmalı, başka bir isimle faaliyete başlamaları engellenmeli, ticaretten men edilmeli hatta hapis cezası getirilmeli, dedik.Çünkü son 5 ifşa listesinde de aynı firmalar vardı. 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7255 sayılı Gıda, Tarım ve Orman alanında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanunda para cezaları artırıldı, ticaretten men ve hapis cezası da getirildi. O gün de, geldiğimiz noktada söylemlerimizin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. Cezai yaptırımların artırılmış olması elbette önemli ama asıl önemli olan nokta bu yönetmeliğin uygulanması olacaktır, demiştik. Maalesef yine haklı çıktık. Son liste 15 Eylül 2020 tarihinde yayınlandı. Kanun 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe girdi. Yani, cezalar artırıldı, ama ifşa listeleri de rafa kaldırıldı' dedi.

1 MİLYON 356 BİN 643 DENETİM YAPILDI, 172'Sİ İÇİN SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
Taklit ve tağşişi önlemek için yayınlanan ifşa listelerinin yaklaşık 14 aydır yayınlanmadığının altını çizen Başkan Toprak, o firmaların isimlerinin kamuoyuyla paylaşılmasına devam edilmesi gerektiğini bildirdi. Denetimlerin, güvenli gıdaya erişimde önemine dikkat çeken Başkan Toprak, Tarım ve Orman Bakanlığı 2020 Faaliyet Raporu verilerine göre, bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının 7 bin 137 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 356 bin 643 denetim yapıldığını ve sadece 172'si için savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu açıkladı. Ülkemizde 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle toplam 709 bin 321 gıda işletmesinin 696 bin 72'sinin kayıtlı bulunduğunu, bu işletmelerin 79 bin 232'sinin üretim, 334 bin 376'sının satış, 282 bin 464'ünün tüketim yeri olarak görüldüğünü belirten Başkan Toprak, şu değerlendirmelerde bulundu:

YILDA BİR KEZ DENETLEMEYLE GIDA GÜVENLİĞİ SAĞLANAMAZ
'Bu tabloya göre her işletmenin ortalama bir kez denetlendiği görülmektedir. Şüphesiz ki, halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz. Aslında sorun sadece denetim sayısının yetersizliği de değil. 7 bin 137 Gıda Kontrol Görevlisinin sadece 1917'si Gıda Mühendisidir. Tüm bu verilerin ışığında sayılarının bu kadar az olmasına ve iş yüklerinin bir o kadar fazla olmasına rağmen bu kadar işletmeyi denetlemek için büyük bir özveriyle çalışan gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın özlük hakları iyileştirilmeli, can güvenlikleri sağlanmalıdır. Tarladan çatala/çiftlikten sofraya gıda güvenliği konusunda, Tarım ve Orman Bakanlığı, daha fazla katılımcı, şeffaf ve bütünsel yaklaşımlarla sistemini en kısa sürede yeterli ve etkin seviyede denetimi sağlayacak biçimde geliştirmeli ve daha fazla gıda mühendisi istihdam etmelidir. Ayrıca, gıda işletmelerinin sayıca % 80'ini oluşturan küçük işletmelerde kamu bütçesinden kaynak ayrılarak uzman kontrolünde üretim yapılabilmesi, güvenli gıda arzının sağlanması için Odamızın bir projesi olarak Tarım ve Orman Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu ile değişik zamanlarda görüşülüp paylaşılan küçük ve orta ölçekli gıda işletmelerinin hem daha güvenilir ürün üretmelerini sağlayacak hem de istihdam yüklerini azaltacak olan 'Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Sistemi' de ivedilikle yürürlüğe konmalıdır. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, uygun fiyatlarla sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir.'

PARA OLMAYINCA VATANDAŞ, MERDİVENALTI ÜRETİLEN GIDAYA YÖNELİYOR
Taklit ve tağşiş ile mücadelede ifşa etmenin, denetimleri artırmanın, caydırıcı para ve hatta hapis cezası vermenin önemli olduğuna işaret eden Başkan Toprak, 'Ülkemiz için asıl önemli nokta, işin sosyoekonomik boyutudur. Bu noktada da asgari ücret, açlık sınırı, gıda enflasyonu ve alım gücü gibi kavramlar devreye giriyor' dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

'Gıda enflasyonu durdurulamaz artışı ile ülkemiz için adeta bir kanayan yara haline gelmiş durumdadır ve her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni vardır. Tarımsal üretim yapısındaki gelişmeler, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının madencilik, enerji, inşaat, sanayi gibi tarım dışı kullanılması, köyden kente göç, üretimin planlı ve verimli olmaması gibi etmenler, gıdada fiyat artışlarına neden olmaktadır. Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. TÜRK-İŞ Araştırmasının Ekim 2021 ayı sonucuna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3.093,20 TL... Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 10.075,58 T..L. Bekar bir çalışanın 'yaşama maliyeti' ise aylık 3.771,96 TL oldu. 2021 yılı için ülkemizde belirlenen asgari ücret ise 2 bin 825 lira 90 kuruş...Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemidir ve hane bütçesinde önemli bir paya sahiptir.Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa, oraya yönelmesine neden olmaktadır. Burada da karşımıza iki büyük sorun çıkmaktadır; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş gıda maddeleri. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. Yurttaşlar indirim günlerini takip edip hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Sonuç olarak; enflasyon, sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcıdır.'