İZMİR - İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, yönetim kurulu üyeleri ile birlikte İzmir Adliyesi'nin 4'üncü katındaki baro biriminde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, son yıllarda emniyet güçlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, toplumsal olaylarda yaygın olarak biber gazı ve benzeri kimyasalları içeren gaz bombaları kullandıklarını belirten Pekdaş, bu duruma tepki gösterdi. Pekdaş, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ve toplumsal olaylarda güvenlik güçleri tarafından ülke genelinde göstericilere karşı kullanılan, içinde çeşitli kimyasalların bulunduğu gaz bombalarının insan salığını olumsuz etkilediğinin, kalp ve astım hastaları, yaşlı ve çocuklarda ölüme neden olduğunun, uzun dönemde kansere yol açabildiğinin, başka bozukluklara sebebiyet verdiğinin bilim adamları ve meslek odaları tarafından açıkladığını belirtti. Sema Pekdaş, şunları söyledi:
"İnsan salığı yönünden ölümcül sonuçlar doğuran ya da uzun dönemli sağlık sorunlarına yol açan ve yurtaşlarımızın demokratik haklarını kullanmasına engel teşkil eden biber gazı ve benzeri isimlerle anılan kimyasal gazlar içeren gaz bombalarının emniyet güçleri tarafından kullanılmaması için İçişleri Bakanlığı'na başvuru yaptık. Bakanlık verdiği cevapta, toplumsal olaylarda kolluk güçleri tarafından (OC) ve (CS) içerikli gaz mühimmatın kullanıldığını, bu mühimmatın gaz fişeği ve gaz el bombaları şeklinde olduğunu, kullanılan gaz mühimmatlarının insan salığı üzerinde kalıcı etkisi olmadığını, insan salığına zarar verdiği ve insanların hayatlarını kaybettiklerine dair resmi raporlara intikal eden konu olmadığını belirtip talebimizi reddetti."
İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun, bu idari işlemin iptali için dava açamsına karar verdiğini ve davanın da açıldığını söyleyen Baro Başkanı Sema Pekdaş, ellerinde toplumsal olaylarda kullanılan gaz bombalarından kaynaklanan ölümlerle ilgili belge ve raporların da olduğunu söyledi. 19 Aralık 2000 tarihinde 20 cezaevinde birden yapılan operasyonlarda güvenlik güçleri tarafından gaz bombası kullanıldığını, kullanılan gaz bombaları nedeniyle 32 kişinin öldüğünü ve yüzlerce kişinin de yaralandığını iddia eden Pekdaş, "Biber gazından en son 31 Mayıs 2011'de Başbakan'ın Hopa'ya gelişini protesto eden bir gruba polisin biber gazı atması nedeniyle, emekli öğretmen Metin Lokumcu ölmüştür. Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan ölüm raporunda da 'Biber gazının tetiklemesi nedeniyle oluşan kalp krizinden öldü' tanısı konulmuştur. Bakanlığın, 'Elimizde bu maddeden ölüm olayı gerçekleştiğine dair rapor yok' demesi yanlış bir ifadedir. Ülkemizde meydana gelen çok sayıda ölüm ve yaralama olaylarının yanı sıra yurtdışında da C ve CS gaz muhimmatının kullanılması sonucu ölüm ve yaralanma olayları tespit edilmiştir. Nisan 2011 tarihinden bu yana sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yapılan gösterilerde gaz bombasına maruziyetten kaynaklanan yaralanma ve ölümlü 36 olay gerçekleşmiştir. Yaygın olarak kullanılan biber gazının içindeki etken kimyasal madde Oleoresin Capsicum'un (OC) yağ bazlı ve enflmatuar özellikli olduğu, yüksek konsantrasyonlarda ve uzun süreli mariziyetlerde zararlı etkileri, uzun süreli sekeller veya ölüm dahi görüldüğü bildirilmiştir" diye konuştu.
Pekdaş, "Biber gazını kullanacak güvenlik personelinin belirli bir nitelikte olması sağlanmalı, personel bir dizi eğitimden geçirilmeli, eğitimler sırasında biber gazını ancak istisnai durumlarda kullanılabileceği açık bir şekilde kendilerine öğretilmelidir. Toplantı ve gösteri yapma hakkı ise en temel insan hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5'inci, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7'nci ve BM İşkence ve Diğer Zalimane Gayriinsani ve Küçültücü Muamele ve Cezaya karşı Sözleşmenin 1'inci maddesi ihlal edilmektedir. Bunu ihlal eden kimyasal silahların güvenlik güçleri tarafından kullanılmasında ısrarcı olan İçişleri Bakanlığı'nın sözü edilen idari işleminin iptali için Baro olarak dava açtık" dedi.(DHA)