Her sabah yeni bir gün doğarken,

Bir gün daha eksilir ömürden;

Her şafak bir hırsız gibidir

Elinde bir fenerle gelen.

Ömer Hayyam'ın dizeleriyle günaydın sana…

Güneşin umutla yılmadan her sabah doğuşu günaydın,

Toprağın çiğ kokusu, yaprağın hışırtısı, kuşların cıvıltısı günaydın…

Geceyi yırtan sarı aydınlıkla uyanan bitki örtüsü börtü böcek günaydın…

Özdemir Asaf'ın dediği gibi öyle süslü püslü öyle sadesin ki,

Sen öyle güzelsin ki sabah o kadar güzelsin.

Coşkuyla uyanırsın, pencereni açarsın serinliğe şarkı söylemek gelir içinden, onun yerine günaydın dersin esirgemeden gülen yüzünü dönen kızıla.

GÜNAYDIN!

Gecenin ölümünden gündüzün canlılığına geçen insanlık günaydın.

Sokaktan çöpünü denizden rızkını alan sana da günaydın.

Dua edenler, şükredenler, yetinenler, Allaha avuç açanlar günaydın.

Ekmek parası için, bir harf öğrenmek için, şifa olmak için, derman olmak için erkenden yollara düşenler günaydın.

Nöbetten çıkmış uykusuna esir düşmemek için gözünü ovuşturan hemşirem, askerim, bekçim, polisim günaydın.

Ekmeğin en çıtırını sabaha saklayan fırın günaydın.

Çayın en tavşan kanı, kahvenin en çekirdek kokusu günaydın.

İçindeki iyiyi kötüyü paylaşmayı sabırsızlıkla bekleyen gazete sana da günaydın…

Hava durumu spikeri ne olursa olsun sabahın havasını bozamazsın sana da günaydın…

Gecenin ıslaklığıyla yıkanmış sokaklar, boş caddelere bir kırmızı bir yeşil olmaktan yorulmuş trafik lambası günaydın.

Fabrikanın arsız bacası, vapurun çığıran düdüğü, trenin havada asılı kalan freni, istasyonun saati, otobüsün durağı, esnafım, bakkalım hepinize kocaman bir günaydın!

Nazım Hikmetin günaydın şiiri gibi:

'Günaydın gün görmek için bekleyene,

Eyy dostlar!

Uyandığınızda öyle bir günaydın deyin ki

Yazıklar olsun.

Ömründe bir kez günaydın demeden ölene…'

Sabahların mucizesine inanmayan cahildir, yaşamayı bilmeyen, yaşamı sevmeyi bilmeyendir.

Sabahı sevmeyen her günün umut olduğuna inanmayandır, umudun sabahlara sarılı olduğunu görmeyendir.

Gününüzü aydınlatan bu mucizeleri görebilen, sımsıcak bir günaydınla içinizi umutla ve sevinçle dolduran tanıdık tanımadık aldığınız bir sabah selamıdır günaydın.

Ömer Hayyam'la açtım sabahımı onla kapatayım bugünkü yazımı...

'İçin temiz olmadıktan sonra

Hacı hoca olmuşsun, kaç para!

Hırka, tesbih, post, seccade güzel,

Ama Tanrı kanar mı bunlara…

Sen sofusun, hep dinden dem vurursun;

Bana da sapık, dinsiz der durursun.

Peki, ben ne görünüyorsam oyum;

Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki;

Mutlu yaşamak iki tür insana vergi.

Biri iyinin kötünün aslını bilir,

Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini'

KİTAP ÖNERİSİ: Rubailer (Dörtlükler) ÖMER HAYYAM_ İş Bankası Yayınları