'Elbet bir bildiği var bu çocukların, kolay değil öyle genç ölmek…'
En büyüğü 27 yaşındaydı. Yaşamlarının sahibi olmak istiyorlardı. Hayalleri vardı. Elbet de bir bildikleri vardı. Olmadı. Devlet, öldürme yetkisini kullandı.
70'lerde, 80'lerde de böyle oldu. Onlar da daha güzel bir dünya istemişlerdi...
Ahmet Atakan sanki başına gelecekleri bilerek, yaslandığı duvarda cellatlarına bir mesaj bırakmıştı;
NE OLDU LAN… BÜYÜK ADAM OLAMADIYSAK HAYALLERİMİZİ SATMADIK YA!
Gençlerin böyle bir derdi var ki duvara yazmışlar… Büyük adam olmak hayallerini süslemiyor. Hayallerinin sahibi olmak, büyük adam olmaktan önce geliyor. Hayalleri satılık değil; varsın büyük adam olamasınlar…
Çevremde herkese soruyorum; bu çocukların hayallerini biliyor musun? Cık… Bilen yok. Hatta çocukların hayalleri olabileceği bile kimsenin aklına gelmiyor.
Gelmiyor çünkü seksenli yıllarda hayallerimizle vedalaşmıştık. Hayallerimizin yerini 'Amerikan rüyası' almıştı. Fena halde gerçekçi olmuştuk. Dolar yeşilini hayal etmekten öte bir hayal dünyası kalmamıştı.
Kapitalizmin gösteri ve tüketimden ibaret yeni toplumu herkesi cezbetmişti.. Ama kazın ayağı öyle değildi; İyi gelir, ev, araba, dünya seyahatleri gibi vaatlerin herkes için olmadığı sonunda anlaşıldı.
Ne ki durum anlaşıldığında iş işten geçmişti. Herkes kendini boşlukta buldu. Hepimiz aldatılmıştık.
Artık biliyoruz ki; yeni kuşakların hayalleri var. Ve bu hayallerin Amerikan rüyası gibi sığlıklarla ilgisi yok. İslamcıların hayalleriyle de ilgisi yok. Eylemlerin hal ve gidişine bakılırsa, bu çocuklar eşitlik ve özgürlük istiyorlar, sistemin vaatlerini yerine getirmesini istiyorlar. Yani neredeyse imkansızı istiyorlar.
Tek kutuplu dünyada, bir dünya sistemi olarak kapitalizmin vaatlerini yerine getiremediğini yaşayarak öğrendik. Bakalım bu defa ne olacak?
Yeryüzündeki varlığımız artık devletlerin kayıt altında tuttuğu varlıklarımız değil. Özgürlük ve eşitlik, her türlü ideolojik kaygıdan azade yeni insanın doğrudan talebidir. Yani çocuklar kendilerinden çalınan hayatlarını istiyorlar.
Gezi eylemleri, Haziran ayı boyunca çeşitli etkinliklerle anılacak. Bu etkinliklere 'Gaz Festivali' adını vermişler. Çok ironik. Erdoğan'ın damarına yine basacaklar.
Yeryüzü ve evren sınırsızdır. İnsan ve hayvan sınırsızdır. Doğa ve zihin sınırsızdır. Beden ve örgüt sınırlıdır. Gezi isyanı, sınırlı toplum (beden ve örgütler) içinden doğal ve zihinsel sınırsızlığa yapılan bir çağrı, bedensel sınırlılığa açıkça ve dirençle meydan okumadır. Kamu bahçesine (cennete), iktidarın mülk müstebitliğini (cehennemi) sokmama günleridir. Gezi, Türkiye'de tarihin uyanışıdır. (Alain Badiou)
Gezi eylemlerinin başladığı gün aynı zamanda sevgili Kerem Oğuz Erbay'ı şehit verdiğimiz günün yıldönümüdür. 31 Mayıs'ta Oğuz'u ve Gezi eylemleriyle başlayan o büyük başkaldırıda yitirdiğimiz evlatlarımızı birlikte anıyoruz. Yaşasaydı, arkadaşlarıyla birlikte Göztepe'den alanlara akacaktı.
Ne eylersin, Gezi eylemlerine böyle katılmak varmış sevgili Oğuz'un fıtratında...