Kehanete göre, uzaydan düşen bir cismin ya da gök taşının, dünyaya çarpması sonucu, yeryüzü un ufak olacak. Bu da insanlığın sonunu getirecek. Oysa bana göre, kendi bedenini patlatarak diğer insanların sonunu hazırlayan intihar timleri gibi insanlık da kendi pimini çekerek, yine kendi sonunu zaten hazırlıyor.

Başımıza taş yağacak ancak göktaşı uzaydan düşmeyecek. Belki de herkesin birbirinin kafasını çeşitli biçimlerde yardığı bu dünya parçalanıp, başka bir gezegene göktaşı olarak düşecek. Düşen parçalar arasındaki hala canlı hücreler, yeni bir evrim başlatacak. Kim bilir, insanlık bu gezegende yeniden yeşerecek.

Aslında bu dünya için kaygılanmak sıradan insanların aştığı daha doğrusu kanıksadığı bir durum. Asıl kaygı duyması gerekenler, kaymak tabakalarda yaşayan zengin ve ayrıcalıklı kesimler. Dünya, geri dönülemez bir kaosun içerisine yuvarlandıkça, en çok onlar korkacak. Çünkü kaoslar yaygınlaştıkça, kara delikler gibi, içine çekilen her şeyle beraber, diğer şeyleri de yutarlar. Kara deliğin çekim kuvvetinden kurtulmak nasıl mümkün değilse, kaosların yarattığı karmaşadan kurtulmak da ayrıcalıklı kesimler için mümkün olmayacak. Bu yüzden, ''büyük kaoslar'' yüzyılı olacak bu yüzyılda, en çok, altlarındaki saltanat tahtının kaymasından ödleri çatlayanların paçaları tutuşacak. Hatta tutuşmaya başladı bile…

Önce, hukukta, ekonomide ve toplumsal bölüşümde bazı iyileştirme önerileri yapacaklar. Sonra, fedakarlık yapar gibi görünmek için bazı tavizler verecekler. Ellerindeki serveti yarı yarıya paylaşmaya razı olanlar dahi çıkacak. Lakin ne kadar ödün verirlerse versinler, dünyanın düzenini iyileştiremeyecekler. Çünkü dünya, dönüşü olmayan yolun sonunda. Nereden mi biliyorum?

Duygularımız törpülendi. İnsafımız kurudu. Vicdanlarımız kanamıyor artık, çoktandır pıhtılaştı. Aklımız durdu. Hırslarımız ve şehvetimiz arttı. Ruhumuzu sattık. Gözyaşlarımız kurudu. Gülüşler sahteleşti. Dostluklar çöpe atıldı. Yardımlaşma ve dayanışma unutuldu. Milliyetçilik, ayırımcılık ve faşistlik hortladı. Yalanlar, sömürü ve talan düzeni kanıksandı. Empati kalmadı. Komşuluk mazi oldu. Sohbetler, söz ve güzelliğe dair ne varsa tükendi. Kadınlar erkekleşti, erkekler kadınlaştı. Çocuklarımız bizim değil, bilmediğimiz garip melez kültürlerin biçimlendirdiği birer yabancı. Yaşlılarımız tek başlarına düşkünler evinde ölüyor. Evlilikler yok oluyor. Söylesenize, insanlık adına ne kaldı? Tanrı'nın bizi terk etmeye başladığı o kadar belli ki…

Sizce de dünyanın sonu gelmiyor mu?