Bu ülkede sanırım adalet 'mülk'ü olanın temeli…
Adaletin terazisi 'mülk'ü olan ile olmayan arasında gidip geliyor artık.
'Mülk'ün nereden geldiğinin önemi de yok aslında… Hırsızlık yaparak, kara para aklayarak zenginleşmişseniz kısa bir süre yatar çıkarsınız.
Büyük bir kara para aklama şebekesinin görünür nesnesi artık aramızda ve 'enerci' şarkısıyla İstanbul turu atıyor.
Dışarıda olması gerekenlerin içeride, içeride olması gerekenlerin dışarıda olduğu bir denklem toplumun ayarını kaçırıyor.
İnanılmaz bir ülke olduk gerçekten.
Sokak röportajındaki sözlerinden olayı tutuklanan Dilruba ise halen serbest bırakılmış değil.
İzmir sokaklarında da Dilruba etkisini hissediliyor.
Muhabir arkadaşımızı haber yapması için Sahaflar Sokağı'na gönderdim. Tuttuğunu koparan türden bir arkadaşımız.
Eli boş döndü. Üzgündü.
'Dilruba olayından sonra kimse konuşmak istemiyor abi' yanıtını aldım.
Artık konuşacak insan bulamıyoruz. Ne acı!
Ormanlar yanıyor, mecliste kan dökülüyor.
Ormanlar yanıyor, siyasiler birbirini yiyor.
Konuşmak isteyen vatandaşın sözleri ise boğazda düğümleniyor.
Konuşamıyor.
Çünkü bu ülkenin insanı kendisini sahipsiz hissediyor.
Kendini özgür hissetmiyor, başına bir şey geldiğinde ana-baba-kardeş dışında sahip çıkanı olmayacağını görüyor.
Sözlerini beğenmeyebilirsiniz, bir insanı tutuklamaktan, özgürlüğünden etmekten daha ağırı insanların konuşmaktan vazgeçmesidir.
Yakılmış doğa, çalınmış emek ve incitilmiş bir yaşam… Ve bir vazgeçişe doğru gidiş...
İnsan aslında susmaz. İçten içe konuşur, bazen de gözleriyle…
Susmak ise usancın, sınıra dayanmışlığın tepkisidir aslında…