Bugün televizyonda bir konuşma dinledim.
Kırpık bıyıklı bir adam konuşuyordu kürsüde.
Sakinleştirici ilaç verilmişe benziyordu hali.
Koluna girip toplantılardan çıkarılma derecesinde sinirlerine hakim olamadığı için yakınları sakinleştirici veriyor olmalı.
'Bana nasıl itiraz ederler. Sözümün üzerine söz söylüyorlar' diye çıldırmanın eşiğine gelmişti daha geçen hafta.
'Ben onların babası sayılırım. Beni neden sevmiyorlar' diye delirmişti.
'Bunlar' ne laf anlamaz şeylerdi.
Hem çapulcu, hem terbiyesiz, hem içkici.
Sosyal medya zibidileri.
'Değerli Kardeşleri' öyle miydi ya?
Ciciydi onlar, uslu yüzde 50'liydi.
Sakinleştirici almıştı belki ama nefreti orada, içinde duruyordu.
Aslında o nefret, kendisini yiyordu.
Hala çok sinirliydi tencere tava çalanlara.
Hala çok öfkeliydi 'bunlara bunlara'.
Kendisini protesto için sokağa çıkan yüzbinlere terörist dedi, yine.
Vatandaşın gözünün içine biber gazı sıkan polis için 'Sıkacak tabi' dedi, yine.
'Polisi daha da güçlendireceğiz' dedi.
Avrupa müktesebatı dedi, yine.
Yeni bir şey vardı ancak konuşmasında.
Aylardır, AKM AKM diye tutturduğu malum yapı için Atatürk Kültür Merkezi demeye başlamıştı son dört gündür.
Bu kez de, Allah sizi inandırsın Gazi Mustafa Kemal demekle kalmadı, üç kez de Atatürk dedi konuşmasında.
Çok da üzgündü.
'Canım canım saksıları kırdılar' derken sesi titredi.
Gitti canım canım saksılar diye hayıflandı ...
Peki ya, canım canım insanlar?
Biber gazı kutusuyla çıkan canım canım gözler?
Delinen vücutlar...
Canım canım akan kanlar?
Kırılan canım kollar, canım bacaklar?
Yerlerde acımasızca tekmelenen, dövülen canım canımlar?
Coptan, sopadan mosmor olmuş gençkızlar?
Canım canım ölen vatandaşlar?
Saksılara canım canım hassasiyeti gösterenler,
Polisi güçlendirmeden önce, insanlıklarını güçlendirse daha isabetli olmaz mı?