Bir gün sevdiğimiz insanlar kaçıp gidecek bu memleketten...
Teker teker...
Arkalarından bakıp ağlayacağız.
Giderken anılarını da götürecekler beraber.
Geriye kekik kokusu gibi yayılan buruk özlemlerin tadı kalacak damağımızda.
Ne baharda açan çiçeklerin çeşitliliği avutacak bizi.
Ne bin bir böceğe verdiğimiz adlar.
Eski kentlerin soluk yüzlü binalarını yıkarken anlayacağız kaybettiğimiz değerleri.
Tanımadığımız yüzlere bakıp bakıp ağlarken bulacağız aynada kendimizi.
Bir gün silahları gömmek yerine evlatlarımızı gömdüğümüz toprakla dertleşeceğiz.
Bu topraklarda yetişen nice Türkleri, Kürtleri, Ermenileri anlatıp helallik isteyeceğiz.
Toprak bize epeydir küskün; 'gidenleri geri getirmeden helallik vermem' diyecek ama...
İş işten çoktan geçmiş, çökeceğiz boynu bükük mezar taşlarının başına.
O zaman ne bir dua, ne bir ilahi.
Anadolu'nun bağrında bir kahır yumağı.
Nasıl anlatacağız çocuklarımıza?
Hangi şarkıları çınlayacak dağlarında, yaylalarında ezgilerimizin?
Kimden soracağız nenelerimizin örflerini, adetlerini?
Gökyüzünü kaç kere daha beraberce boyayabilecekken gökkuşağının bin bir rengine!
Yoksa bunlara verecek bir cevabımız;
Eşitlik ve adalet olsun vatanımızın adı bundan böyle...
Tüm yurttaşlarının; adına ulus denilen siyasi birliktelikte yaşayacağı,
Tüm yurttaşlarının adil bir fırsat eşitliğine dayanan insanlık ümmetinde dayanışma içinde olacağı...