Üyesi olmaktan sevinç duyduğum örgütlerden biridir, Türkiye'nin gastronomi alanındaki en köklü sivil toplum kuruluşu unvanını da taşıyan Mutfak Dostları Derneği… Bizim yönetimde bulunduğumuz yıllarda başlayan bir yarışma olan Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri önceki gece beşinci kez sahiplerini buldu. Ben de 2 yıl aradan sonra orada olmanın keyfini yaşadım

FourSeasons Sultanahmet ev sahipliğinde,Jumbo'nun katkılarıyla gerçekleşen 5. Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri gecesinde on üçkategorideki ödüllerin kazananları açıklandı.Kimlerin ödül aldığını medyadan öğrenebilirsiniz. Ama ben bu yazıda geceden aklımda kalan bazı anları aktarmak istiyorum size.

İlki bu işlerde de 'üstat' bellediğim Ahmet Örs'ün Tuğrul Şavkay Başarı Ödülünü ülkemizdeki gastronomi kültürünün önemli unsurlarından baklavanın önde gelen temsilcisi Nadir Güllü'ye verirken altını çizdikleri. Ahmet Örs üstadımı da Nadir abiyi de çok özlemişim…

Ahmet Örs önce Tuğrul Şavkay'dan söz etti: 'Çok genç yaşta kaybettik. Vizyon sahibi, çok geniş, uçsuz bucaksız, geniş vizyon sahibiydi ve hepimizi kanatlandırdı o. Şimdi Türkiye gastronomisinde bir rönesanstan söz ediyoruz, 1980'lerin sonu 1990'ların başı diye… O dönemdeki o patlamada Tuğrul'un çaktığı kıvılcım vardı. Tuğrul (Şavkay) Türk mutfağına ve yerel mutfaklara hayrandı ama bugün karikatür haline getirilmeye çalışılan Türk mutfağı ve yerel mutfaklar değil, olması gereken, sürdürülebilir, dürüst ve olması gereken şekilde yapılan yemekler ve yiyeceklerden'

Ne kadar doğru bir söz. Maalesef 'yaratıcılık' diye mutfağımız şu ara bazı uyanıklar tarafından karikatürleştiriliyor.

Ahmet üstat, Nadir Güllü'nün geçmişini de çok iyi anımsıyordu: 'Nadir Güllü'nün babasının Karaköy'de bir hanın içinde açtığı, daha Karaköy meydanı açılmadan kurduğu dükkanı anımsıyorum. Karaköy binalarla doluydu, orada pencereden satış yapılırdı. O zamandan beri Güllüoğlu'nun bence Türk mutfağının şaheseri olan baklavayı, olması gereken baklavayı orada tattım. O günden beri de tadarım, tadında da herhangi bir değişiklik yaşamadım. Çünkü evvela baba bu değerli ürünün üzerinde oynanılması gerektiğini çocuklarına telkin etti. Bunu en iyi anlayan da Nadir oldu. Nadir babasının ona verdiği eli kullanarak 20. yüzyılda dükkanını zirveye ulaştırdı. Bu arada atölyesini açan ilk baklavacı oldu. Şimdi de oğlu 21. Yüzyıla uygun şekilde geliştiriyor kendini…'

Nadir abi de işletmesinde kimseden su parası alınmadığını, gazlı içecek satılmadığına vurgu yaparak, baklavanın kültürel bir miras olduğuna dikkat çekti.

Gecenin bir başka hoş anı da kendi gelmese de gönderdiği video ile hepimizi gülümseten Vedat Milor'un sözleri oldu. 'Yılın Gastronomi Kitabı' ödülünü 'Buyurun Ziyafete' adlı kitabıyla kazananVedat Milor (Yayına Hazırlayan Besim Hatinoğluİletişim Yayınları) şöyle dedi özetle:

'Özellikle içinde bulunduğumuz bu ortamda böyle bir ödül anlamlı, insanı da motive ediyor.

İçinde bulunduğumuz ortam diyorum, tabii ki ülkenin bu toksik ortamı gastronomiye de yansıyor. Hepimizin bildiği gibi gastronomi üç farklı eksenden oluşuyor. Bir yanda eleştirmenler, bir yanda müşteriler, bir yanda lokantalar… Her üçünde de çok ciddi sorunlar var. Lokantalar eski lokantalar değil. Müşteri genel anlamda eskisi gibi değil, görgülü bilgili insan sayısı çok azaldı. Genelde çok küstah, görgüsüz, sığ müşteri çok var, kötü yönlendiriyorlar lokantaları.

Eleştiri ayrı bir sorun. Ben bu işe başladığımda çok daha iyiydi, nesnel, düzgün insanlar fazlaydı. Şimdi biliyorsunuz etraf daha çok influncer denilen ve bu işi para karşılığı yapan, algı yaratan insanların eline geçti.

Lokantalar da bunu gördü. Düzgün mutfak yerine çabalarını daha çok sosyal medyaya veriyorlar. Nasıl yaparım da sosyal medyada iyi görünürüm diye o çabaya odaklanıyorlar. Halbuki 'önce iyi işler yaparım daha sonra nasıl olsa tanınırız' değil eskisi gibi. Tabii ki güzel istisnalar da yok değil ama ben genelleme yapıyorum.'

Milor'un bu sözlerini ayakta alkışladık.

Bence gecenin en duygusal anı Jüri Özel Ödülü sırasında yaşandı. Bu ödül 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş'ta meydana gelen iki büyük depremin ardından hızla harekete geçerek; depremden etkilenen bölgelerdeki gıda krizinin çözümü için seferber olan ve dünyada eşine zor rastlanacak dayanışma örneklerinden birini sergileyen, yüzlerce şef ve gönüllünün katkılarıyla bir araya gelen Acil Gıda Kolektifi'ne verildi. Yalçın İnam ödülünü alırken o anları anımsayan arkadaşları başta sevgili Nilhan Aras gözyaşlarını tutamıyordu.

Yalçın kardeşim çok güzel konuştu: 'Depremin 10'uncu saatinde biz Hatay'a ulaştık. 36'ncı saatinde ise üç ilde 7 mutfak kurduk. Mutfakların bazıları sadece bir gün içerisinde 35 bin öğüne kadar yemek kapasitesine çıktı. Beşinci günde ise daha düzenli bir gıda sevkiyatını sağlayabilmek için depo ve gıda tedariği kanallarını kurduk. İki aydan daha uzun süre boyunca burada ihtiyaç sahibi dostlarımıza bu gıdayı düzenli bir şekilde sürdürürken bir yandan da gönüllülerimiz kimisi bir hafta kimisi aylarca bölgede kalarak bu işi dostlarımız için sürdürdük. Ben burada bizi destekleyen, bize güç veren, bu dayanışma ruhunu güçlendiren dostlarımıza, destekçilerimize ve sizlere teşekkür ediyorum.'

Gecede benim için hoşluk; daha önce Jumbo'nun İzmir'deki gecesinde ödüllendirdiğimiz Afyon'dan Aşçı Bacaksız'ın aldığı ödül oldu. Kadir Madencioğlu çok mütevazı kimliği ile dertlerinin 100 yıldır açık olan dükkanın 100 yıl daha açık kalması olduğunu söyledi. Jumbo Genel Müdürü Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu ile birlikte kutladık kendisini.

Bu yazıda yayımlanan fotoğraflar için Esra Düzdağ ve Ali Çakır dostlarıma teşekkürler…