Yıl sonu yaklaştıkça birçok sözlük ve dil otoritesi, o yılın öne çıkan olaylarını, tartışmalarını ve kültürel eğilimlerini yansıtan bir kelimeyi “yılın kelimesi” olarak seçiyor. Bu seçimler genellikle sosyal medya trendlerinden, politikadan, çevresel hareketlerden veya yeni toplumsal alışkanlıklardan etkileniyor.
Bu yılın kelimeleri belli olmaya başladı. Bazıları da içinde bulunduğumuz Aralık ayı içinde kesinleşecek.
Oxford Sözlüğü’nün 2024 Yılın Kelimesi olarak seçtiği “mental çöküş” (brain rot) oldukça dikkat çekici bir tercih. “Brain rot-mental çöküş,” ifadesi, 19. yüzyıldan beri var olsa da, günümüzde özellikle genç nesiller arasında mizahi bir şekilde popülerlik kazandı. Bu terim, genellikle aşırı sosyal medya kullanımı, saatlerce video izleme ya da “önemsiz” içeriklerle zihinsel enerjinin tükenmesi gibi durumları ifade etmek için kullanılıyor.
Oxford Sözlüğü, bu seçimi yaparken sadece kelimenin tarihsel bağlamını değil, aynı zamanda günümüzdeki kültürel ve toplumsal etkilerini de göz önünde bulundurmuş gibi görünüyor. Dijital çağda, bilgiye erişimin kolaylaşması kadar, bilgi kirliliği ve aşırı içerik tüketiminin olumsuz etkileri de tartışma konusu haline geldi.
Bu kelimenin seçilmesi, dijital çağın insan zihni üzerindeki etkilerine dikkat çeken bir uyarı olarak da değerlendirilebilir.
Acaba bu tür kavramlar, sosyal medya ve dijital kültürün olumsuz yönlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olacak mı?
İlk kez 1854 yılında Henry David Thoreau’nun“Walden” adlı kitabında geçen terim, toplumun karmaşık fikirleri değersizleştirme eğilimini eleştiriyordu: “İngiltere patates çürümesini iyileştirmeye çalışırken, kimse mental çöküşü iyileştirmeye çalışmayacak mı?”
Bu erken referans, “mental çöküş” (brain rot) teriminin tarihsel derinliğini gösteriyor. Thoreau’nun, toplumun entelektüel yozlaşmayı göz ardı etme eğilimini eleştirdiği bu cümle, günümüzde daha da anlamlı bir hale gelmiş görünüyor.Modern çağda terimin popülerlik kazanması ve dijital kültür bağlamında yeniden tanımlanması, toplumun bireyler üzerindeki bilişsel ve entelektüel etkilerini sorgulaması açısından önemli. Halk oylaması sonucunda terimin diğer güçlü adaylar arasından seçilmesi de bu konunun geniş kitlelerce ne kadar önemli bulunduğunu gösteriyor.
Kısa listeye alınan diğer kelimeler de ilginç. Ağırbaşlı (situationship): Modern ilişkilerdeki belirsizlikleri ve geleneksel bağlardan uzaklaşmayı ifade ediyor.Dinamik fiyatlandırma: Özellikle dijital platformlar ve havacılık sektöründe, tüketici talebine göre değişen fiyatlandırma uygulamalarını tanımlıyor.Romantazi: Romantizmin nostaljik ya da idealize edilmiş bir versiyonu.
Bu kelimelerin seçilmesi, dilin toplumsal ve kültürel değişimlere nasıl uyum sağladığını da gözler önüne seriyor.
Oxford Languages Başkanı Casper Grathwohl, “Mental çöküş ya da beyin çürümesinin”, özellikle sosyal medyada düşük kaliteli çevrimiçi içerik tüketiminin etkilerine ilişkin endişeleri yansıtan bir terim olarak yeni bir anlam kazandığını söylüyor.
Casper Grathwohl’un değerlendirmesi, “Mental çöküş ya da beyin çürümesi” teriminin neden çağımızın bir sembolü haline geldiğini oldukça net bir şekilde ortaya koyuyor. Z Kuşağı ve Alfa Kuşağı'nın bu terimi benimsemesi, sadece sosyal medya kullanımındaki değişen eğilimleri değil, aynı zamanda bu kuşakların dijital platformların olası olumsuz etkilerini eleştirel bir şekilde değerlendirebildiğini de gösteriyor.
Sosyal medya, bilgiye kolay erişim ve bağlantı olanakları sunarken, aynı zamanda düşük kaliteli veya sürekli tekrarlanan içeriklerin yaygınlaşmasına da neden oluyor. Bu tür içeriklerin aşırı tüketimi, bireylerde hem zihinsel yorgunluğa hem de yaratıcı düşünce eksikliğine yol açabilir. Grathwohl’un bu duruma dikkat çekmesi, boş zamanlarımızı nasıl değerlendirdiğimiz konusundaki tartışmaları da yeniden canlandırıyor.
İlginç olan, genç kuşakların bu kavramı mizahi ve eleştirel bir şekilde kullanarak sosyal medya kültürüne karşı bir tür bilinç geliştirmesi. Bu, gelecekte dijital alışkanlıkların daha sağlıklı hale getirilmesi için bir adım olabilir.
Bence bugün sorulması gereken soru şu: Genç nesillerin bu eleştirel yaklaşımı sosyal medya ve dijital içerik üretiminde daha olumlu bir dönüşüme yol açabilir mi? Yoksa bu, bireysel farkındalık düzeyinde kalacak bir trend mi?
Çünkü sosyal medya ve yapay zekâ beyne ihtiyaç duymayan insanımsı canlılara dönüştürüyor bizleri.
“Yılın Kelimeleri” başka kurumların da gündeminde. Takip ediyorum. Onları da yazacağım.