Geçen hafta Türkiye'nin geleceği için çok önemli iki olay gerçekleşti. Bu iki olay, eğer AKP Haziran 2011 seçimlerinde yine 'Tek Başına' iktidara gelirse olacakları çok iyi gösteriyor, anlatıyor. Tabii ki görmek ve anlamak isteyenlere. İzninizle ben anlatayım da, sonra kimse 'Biz bilmiyorduk' demesin.
1)Terör Örgütü PKK'nın önderi Öcalan'ın avukatları ile yaptığı haftalık olağan görüşmesinin (adam ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkum olmuş katil değil de, sanki Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı ile haftalık olağan görüşmesini yapıyor!..) sonuçları Fırat Haber Ajansında yayımlandı. Öcalan 3 mesaj veriyor;
*Türk Halkına; 'Devletle görüşüyorum, bu bilinmelidir. Burada yürüttüğümüz görüşmelerle Kürt sorununun 'Demokratik Anayasal' çözümünü amaçlıyoruz. Türk halkı şunu iyi bilmeli, demokratik anayasal çözümün gelişmesi demek, şiddet ortamının ortadan kalkması ve demokratik birlik- bütünlüğün sağlanması demektir. Demokratik çözüm gelmezse herkes kaybeder. Türk halkı bu tehlikeleri görmeli, tarihi rolünü oynamalıdır.' (Türk Milletini tehdit ediyor)
*Devlete;
'Devlete de seslenmek istiyorum. Yürütülen görüşmelerin tarihi sonuçları olabilir. Demokratik anayasal çözüme şans verilmelidir. Çünkü bu onların da son şansıdır. Bu yönde irade göstermesi, demokratik geleceğin inşası demektir. Demokratik anayasal çözüm gelişmezse kendiliğinden 'topyekün savaş' dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar. O zaman, sözün bittiği zamandır.' (Uyuşturucu Baronu Öcalan'ın T.C Devletini tehdit ettiği gün, Diyarbakır-Ergani'de, Devletimizin, Milletimizin, Birliğimizin onuru olan şanlı bayrağımızı BDP Milletvekilleri ile beraber, gönderlerden indirdiler, parçaladılar, çiğnediler yerine PKK paçavrasını astılar. Bir kişi bile gözaltına alınmadı !..)
Kürtlere
; 'Burada ateşkesi sağlamıyorum. Anayasal demokratik çözümü zorluyorum. Burada yaptığım görüşmeler beni bağlar. Yaptığım bu görüşmelerle BDP ve Kandille de diyalog zeminini açıyorum, kendi cephelerinde sorunun çözümü için çalışırlar.' (Yani T.C Devletine, benden sonra BDP ve Kandil'le de görüşeceksiniz, diyor)
2) Hayata kaynak işçiliği ile başlayan, bu aziz Devlet ve Türk Milletinin kendisine sunduğu imkanlarla şu an 6000 kişinin çalıştığı bir holdinge sahip olan 84 yaşındaki İshak Alaton'un konuşmaları.
Önce, 'İnsanın mutluluğu, devletin bölünmesinden daha önemlidir' diyen Cem Boyner'e destek verdi, Tüsiad'dan ayrılıp Müsiad'a geçeceği söylendi, sonra da Leyla Zana ile birlikte katıldığı konferansta, Kürtlerin Türkiye'den ayrılıp ayrılmayacaklarının 'araştırma' ve 'oylamalarla' belirlenmesini çeşitli örneklerle istedi. Daha sonra PKK Terör Örgütünün başı olan Öcalan'ın
'Ev Hapsi' konumuna geçirilebileceğini söyledi ve konuşmasını Kürtçe yapan Leyla Zana'yı öptü.
Şimdi bu iki yoldaşın konuşmalarında ki 'İhanet kırıntılarına' ve saçmalıklarına cevap verelim ve sonra ikisinin neden böyle davrandıklarını söyleyelim;
* Artık Başbakan Erdoğan'ın emri ve izniyle Öcalan ile görüşüldüğü tüm gerçekliğiyle ortaya çıktı. Başbakan'ın; 'Hangi şerefsizler, bizim Öcalan'la görüştüğümüzü söylüyor?' dediği kişilerin doğru söyledikleri, Öcalan'la görüşme şerefinin Eşbaşkan Erdoğan'ın alnına madalya olarak takıldığı görüldü!...
*AKP Hükümeti ve Öcalan arasındaki görüşmeler sonucunda; Haziran seçimlerine kadar terörün durması, AKP'nin desteklenmesi, tek başına iktidara gelmesi, kamuoyunun yavaş yavaş bölünmeye alıştırılması ve seçimlerden sonra yapılacak Anayasa değişiklikleriyle, iki dilli, iki bayraklı, iki devletli bir federatif yapıya geçilmesinin hazırlıklarına başlanmasına karar verildi.
*Türk Halkını korkutma ve alıştırma hazırlığından olmak üzere, 'Sivil İtaatsizlik' adı altında kalkışma provaları başladı. Artık Türk Bayrakları yırtılıyor, çiğneniyor, Polisler tokatlanıyor, linç ediliyor, mahkeme kararları açıkça ve basın önünde parçalanıyor, Türkçe konuşmak yasaklanıyor, Devletin gönderdiği din görevlileri tanınmıyor ve PKK'lı imamların arkasında namaz kılınıyor. İlköğretimde okunan 'Andımız' tanınmıyor. Tüm bunlar olurken AKP Hükümeti yalnızca seyrediyor!..
AKP Hükümeti; Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensupları,gazeteciler, basılmamış kitaplar, aydınlar ve bilim adamlarıyla cemaatin polisleri vasıtasıyla uğraşıyor. Yalan yanlış belgelerle, 'sehven' yapılan hatalarla adalet yanıltılarak insanlara zulmediliyor, özgürlükleri ellerinden alınıyor…
*Kürt kökenli vatandaşlarımızın Türkiye'den ayrılmak isteyip istemediklerini öğrenmek için referandum yapalım diyen AKP'nin fedaisine şunu soralım; Her yapılan seçimde, PKK'nın siyasi kanadı olan partilerin aldıkları oy oranı %5- %6 arasındadır. Neyin oylamasını, neyin araştırmasını yapacaksınız?
*Diyelim ki oylama yaptık, kime oy kullandıracağız? Örneğin benim yeğenim, Mardinli Kürt kökenli bir kişi ile evli. Çocuklarıyla birlikte çok mutlular. Bu aileden kimler oy kullanacak? Hangi bölgelerde oylama yapacağız? Anası Türk olan ve Kürtçe konuşmasını bilmeyen Öcalan oy kullanacak mı? Dünyada, birbiriyle en çok karışmış, çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş bir coğrafyada yaşıyoruz. Kimi, kimden nasıl ayıracağız?
* Bölünmeye örnek olarak Kanada-Quebec örneği veriliyor, ama Quebec'in bir koloni olduğu ve orada batılı yerleşimcilerin bir kavgası olduğu saklanıyor.
Ayrı dil konusunda ise Belçika örnek veriliyor, ama Belçikaca diye bir dil olmadığı, Belçika'nın tampon bir devlet olduğu konusundan bahsedilmiyor…
Şimdi gelelim AKP'nin iki fedaisinin neden böyle davrandıklarına;
Abdullah Öcalan'ın yakalandığı anki sünepe ve korkudan titreyen halini hepiniz hatırlarsınız.
Ne diyordu 40 bin kişinin katili o zaman; 'Benim anam da Türk, bırakın ben de Türk Devletine hizmet edeyim.' Bu kişi şimdi Türk Devletine ve Türk Milletine kafa tutabiliyor ve 'kızılca kıyamet koparmakla' tehdit edebiliyor. Bu kişi zaten hem bu dünyasını hem de ahretini kaybetmiş durumda. Bu alemde binlerce Gazi, öteki alemde binlerce şehit onu bekliyor.
Diğer kart fedai'ye gelince;
Bunamadığına göre böyle davranmasının iki nedeni olabilir;
*Büyük olasılıkla kendisi 'Kürt Yahudilerindendir.' Bunlara Mizrahi denir. Mizrah, İbranicede 'Doğu' demektir. İsrail de 150.000 kadar Mizrahi vardır ve bunlar kesinlikle üst düzey bürokrat yapılmazlar. Barzani ailesinin de bunlardan olduğu tarihi bir gerçektir. İptal edilen Galataport ihalesini alan Sami Ofer'de Mizrahi'dir. Kuzey Irak'ta açtığı ve Kuzey Irak'ın Merkez Bankası gibi çalışan bankasının adı da Mizrahi Bank'tır.
Seçimlerden sonra yapılacak Galataport ihalesini Ofer'le birlikte Alaton alırsa hiç şaşırmayacağım..
* İkinci neden şu olabilir; İsrail'in, tarihin ilk çağlarından beri düşlediği ve Ülkemizin doğu ve güneydoğusunu da içine alan bir 'Büyük İsrail' projesi vardır. Gelişen dünyayı anlayamayan ve
Türkiye-İsrail dostluğunu bozmak isteyenler bu projeyi zaman zaman ısıtırlar. ABD'deki evangelistlere göre, Büyük Ortadoğu Projesinin arka planında bu olay vardır. Barzani'nin peşmergelerinin İsrailli emekli askerlerce eğitilmesi, İsrail'in Irak'ın bölünerek Kürdistan'ın kurulmasını desteklemesi, Kuzey Irak gibi küçük bir bölgeye dünyanın 7. Büyük Havaalanının yapılması hep bu projenin ayaklarıdır. Türkiye'nin Güneydoğusu ve doğusunun bir kısmının bölünerek, önce 'Bağımsızlığa' kavuşması sonra da Barzani ile birleşmesi 'Büyük İsrail' projesinin en önemli etaplarındandır.
Soru 1: İshak Alaton, İsrail'in herhangi bir üniversitesinde; 'Filistin Devletini tanıyalım, işgal ettiğimiz Batı Şeria'dan ve Gazze'den çekilelim' diyebilir mi? Cesaret edip derse, konferansını bitirebilir mi? O konferansta bir Hamas militanı ile öpüşüp, yan yana oturabilir mi?
Soru 2: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhuriyet Savcıları, Laik Sosyal Hukuk Devletinin , Ulus Devletin Cumhuriyetinin Savcıları, Güvenlik güçleri, Milli İstihbarat Teşkilatı sorumluları, bu olaylar sizi ilgilendirmez mi? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde o ülkenin bölünmesine yol açacak faaliyetlere izin verilir? Tarih bilginize ne oldu? Vicdanınız titremiyor mu, içiniz acımıyor mu? Nasıl maaş alabiliyorsunuz?...
AKP yetkilileri, bu iki kişinin beyanlarıyla ilgili niçin tek kelime etmezler, acaba onlar gibi düşünüyor olabilirler mi? Yoksa şimdilik fedailerini konuşturup, ortamın oluşmasını mı bekliyorlar?
Biz ülkemize musallat olan bu vampirlerin gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaya devam edeceğiz.
Peki sizler, tüm bu olaylara rağmen AKP'ye oy vermeye devam edecek misiniz?