Her ne kadar 'söz uçar/yazı kalır' diye bir inanış olsa da güzel ülkemde…
Her günü krizlerle geçirdiğimiz, her daim 'son dakika/flaş flaş' vuruşlarıyla haber sağanağı altında yaşadığımız, Pazarlarımızı bile mesela 'şike depremi'yle geçirdiğimiz için herhalde, yazılanları da unutuyoruz maalesef.
Sadece sen/ben değil, sözleri yazıya dökülmüş insanlar bile unutuyorlar ağızlarından çıkanı.
Bakın mesela, Hasan Karabağ.
Yaklaşık sekiz ay önce, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ ile röportaj yapmıştım.
Hem piyangodan çıkmış bir ilçe olması, hem de tıpkı Buca gibi hır-gürü hiç bitmeyen, Meclisinden kavga gürültü eksik olmayan 'geçimsiz iklimi' sebebiyle… Deli dolu/farklı bir belediye başkanına sahip olması da bonusuydu röportaj nedenimin, o da ayrı bir konu…
12 Haziran'da AKP tarafından 'surlarında gedikler açılan' Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, bugünlerde başarısızlık sebebi olarak Büyükşehir'i ve İl örgütünü hedef alıp 'isyan bayrağı açan' bazı ilçe belediye başkanlarının öncülüğünü yapıyor, önüne gelene posta koyuyor, hatta 'gizli gündemli' Çiçekliköy toplantısından haberdar olup görevini yapmak üzere buluşma yerine giden egedesonsöz muhabiri Fatih Yapar'ı –ne hakla- kovmaya çalışıyor hatta jandarma falan çağırıyor ya… İşte o sevgili Başkan, referandum sonuçlarından sonra yaptığımız o röportajda bakın neler söylemiş?
- Referandum sonuçları tablosuna baktığımızda İzmir'de Kemalpaşa'dan sonra en fazla evet oylarının çıktığı ilçeler arasındasınız. Hani neredeyse kılpayı hayırlar fazla çıkmış gibi bir durum. Ama az önce 'biz yerel seçimlerde aldığımız oyları artırdık' diyorsunuz. Bunu yorumlar mısınız?
KARABAĞ: Şimdi yorumu şu. Buradaki Erzurumlu nüfusu Manisalılardan sonra, yüzde 7.5 oranında üçüncü göç veren ildir. İzmir doğumlular birinci sırada, yüzde 12 civarıyla Manisa doğumlular ikinci sırada, yüzde 7.5 civarında da Erzurumlular. Arkasından Kars geliyor, Konya geliyor, Afyon geliyor. Özellikle Erzurumlular… Şimdi kızacaklar yine ama MHP tabanının evet verdiğini biliyorum. Çünkü matematiksel olarak sonuçlar ortada. Geçen seçimdeki MHP oyları, bu referandumda evet olarak çıktı o mahallelerden. Cemaatlerin bilinen etkileri de var işte… Yerel seçimlere girilse, biz parti olarak çok daha fazla çıkarız. O cami cemaati dediğimiz, dini duyguları öne çıkmış kesimin mesela, bireysel olarak, belediye başkanı olarak bana oy vereceklerini düşünüyorum. Çünkü AKP'liler gittiği zaman o cemaatlerin yanına, 'bizim belediye başkanımız iyidir, geliyor yanımıza, şimdiye kadar hiç kimse camilerimizi temizlemedi, bakımını yapmadı, bize araç verip gezdirmedi… Bu cemaati yok saydılar' diyorlar. Şimdi böyle bir belediyeye ne diyecek AK Parti?
Parti ayrımı yapmadık şimdiye kadar. Kim ihtiyaç sahibiyse el uzattık. 2300 öğrenciye burs verdik, kırsalda 1000 bayanımıza meslek edinme kursları verdik, yaklaşık 250-300 bayanımız benim verdiğim ücretsiz tezgahlarda ürettikleri malları satıyorlar. Ne söylediysek yaptık.
- 'Yaptığım hizmetin asıl sonucu, bu önümüzdeki genel seçimlerde ortaya çıkar' diyebiliyor musunuz?
KARABAĞ: Hayır, olmaz. Yerel seçimle genel seçim her zaman ayrıdır. Yerel seçimde mutlaka kişi odaklı oy kullanılır. Sonuçta partisini seven adam, belediye başkanını ayırabiliyor. O mutlaka ayrılır. Ama genel seçimde referandumun benzer bir sonucu çıkar Bayraklı'da. Belki de aynı çıkar.
- Peki MHP'nin oyları nereye gidecek. MHP'liler 'evet' verdi demiştiniz…
KARABAĞ: Dilerim, MHP'ye gider, barajı aşarlar. Referandumda MHP oylarının ancak yüzde 2/3'ü gelmiştir bize. Yüzde 57'nin 55'i bizimdir. MHP'nin Bayraklı'da oyları 8.5'tu. Bu 8.5'un 5'i, banko 'evet'e gitti, 3'ü bize geldi.
- Siz genel seçimde ne bekliyorsunuz CHP'ye buradan, yüzde 55 falan?
KARABAĞ: Referandum sonuçlarından 3-4 puan aşağı iner aşağı yukarı. Ama net sonucu söylemek mümkün değil, çünkü sonuçta bizim insanlarımızın güçlüden yana tavrı vardır. Şimdi bakıyor vatandaş, referandumda yüzde 58 çıktı. Kararsızlar ve sandığa gitmeyenlerin kararları da güçlüden yana olabilir. Yerel seçimlerde ise tam tersi olur. Mesela Bayraklı'da AKP hiç heveslenmesin! Rüyalarında görürler ancak. Şimdi biliyorsunuz partinin genel merkezi, Başbakan hep Bayraklı'yı soruyor. Çünkü burası kentsel dönüşüm bölgesi, çok göz önünde…
- Bu arada sizin Büyükşehir'le, Aziz Başkan ile ilişkileriniz nasıl?
KARABAĞ: Eeee… Aziz Başkan ile ilişkilerimiz (durup soluk alıyor) makul… Kötü de demeyelim, iyi de demeyelim.
- Asgari müştereklerde birleşiyor musunuz?
KARABAĞ: Birleşeceğiz sonuçta…
- Bu yeni yasa, ilçe belediye başkanlarının Büyükşehir karşısında biraz alttan almasını gerekli kılmıyor mu? Sonuçta her türlü yetki, para Büyükşehir'in elinde.
KARABAĞ: Şimdi alttan almanın da bir sınırı var yani. Alttan al al, hiçbir şey olmuyor. Alttan alacağına, hiç alma daha iyi.
- O noktaya gelebilirsiniz yani..
KARABAĞ: Benim tarzım öyledir. (sesini yükseltiyor birden) Altı üstü yok. Ben belediye başkanlığında ilelebet kalacağım diye gelmedim. Kişiliğimden asla ödün vermem.
- Söz konusu Bayraklı ise?
KARABAĞ: Onun için veriyorum zaten. Siz hiç beni basının önünde bırakın Aziz Bey'i, bir partilimi eleştirirken duydunuz mu? Gördünüz mü? İlçe kongreleri yaşandı, bir sürü laflar söylendi benimle ilgili, hiçbirine cevap vermedim. Çünkü aynı gemide olan insanların, geminin kaptanının, makinistinin, miçonun birbirini eleştirmesi, seçmeni etkiler.'
*
12 Haziran'da Bayraklı'da 'referandum benzeri sonuçlar' bekleyen ama beklediğini bulamayan, 'Yerel seçimle genel seçim her zaman ayrıdır. Yerel seçimde mutlaka kişi odaklı oy kullanılır' deyip, İzmir ve Bayraklı'daki CHP oylarının sorumlusu olarak 'kendisi dışında herkesi suçlayan' Hasan Başkan'a; daha önce sözlü olarak ilettiğim, 'ortada bir başarısızlık varsa, herkes payına düşeni alacak/almalı' mesajını, bir dost olarak, buradan bu kez yazılı olarak gönderiyorum.
Sadece o değil, bütün belediye başkanları nasıl seçildiklerini ve seçildikleri günden itibaren neleri yapıp/neleri yapmadıklarını düşünmeliler öncelikle.
Hangi sözleri verdiklerini ve hangilerini tuttuklarını…
İktidar olmanın kendilerini ne kadar/hangi ölçüde bozduğunu…
Kendilerini eleştirenlerden niçin nefret edip, çevrelerinde hep niye 'methiyeler düzenleri' görmek istediklerini,
Basında 'övgü haricinde' hiçbir habere niye tahammülleri olmadığını ve daha pek şeyi iyice düşünmeliler, ölçüp biçmeliler…
Elbet kendileri dışındaki suç faktörlerini de değerlendireceklerdir ve değerlendirmelidirler de bu süreçte ama… Öncelikleri 'aynalarla barışmak' olmalı. Bence.
*
Aslında daha ağır bir yazı kaleme almak için oturmuştum klavyenin başına.
Ama vazgeçtim.
Ne de olsa söz uçucu, yazı kalıcı.
En iyisi; 'AKP Bayraklı'yı rüyasında görür' diyen Hasan Karabağ'ın o sözüyle yazıyı noktalamak, Hasan Başkan'a 'AKP rüya görmüyor gibi, ama sağa sola çatmanızdan, gazetecilere çemkirmenizden, sevenlerinizi ve size emek verenleri çevrenizden uzaklaştırıp yalakaları baş tacı etmenizden, sizin kabus görmeye başladığınız/sinirlerinizin bozulduğu kesin' deyip kestirip atmak. Ve…
'Eğer bu kafayla devam ederseniz, 'ben ne yaparım da bu ilçeyi uçururum, hangi hizmetle vatandaşa 'verdiğim oyu helal olsun' dedirtirim, bu ilçeyi imzamı nasıl atarım, nasıl unutulmaz başkan olurum' diye kafa yormak yerine, yaptıklarınızı yapmaya devam ederseniz yani…
Bu halk sizi koltuklarınızdan göndermekle kalmaz, arkanızdan bir de teneke çalar; 'çünkü yerelde oylar kişilere verilir' bilesiniz' demek... Anlayana yeterlidir sanırım.