Gönül Soyoğul
Titreyenler, sadece Tekel işçileri değil’…
29 Ocak 2010 Cuma

45 gündür sokaktalar; ayazda, karın, yağmurun altında, kadın-erkek omuz omuza, direniyorlar.’¶
14 yaşındaki kızı Mizgin’’i toprağa verip yeniden Ankara’’daki direnişe dönen de oluyor Batmanlı Tekel işçisi Hüseyin Aslan gibi. 
Dişleri birbirine çarpa çarpa, soğuktan çeneleri titreye titreye devam ediyorlar.
 
Titreyenler, sadece Tekel işçisi değil ama’…
Üstelik’… Tekel işçileri gibi, soğuktan da titremiyorlar.
Onları titreten, Tekel işçilerinin gücü.
Onları titreten, 45 gündür yerlerinden kıpırdatamadıkları işçilerin, haklarını isteme inancı, ’‘alıncaya kadar devam’’ inadı.
Yedikleri coplara/biber gazlarına/soğuk sulara rağmen, geri adım atmamaları.
Ve bu gücün, bütün işçi sınıfında ’‘itici/tetikleyici güç’’ olmasından duydukları korku’… Onları titreten bu.
 
Sendika bürokratları korku içinde. Çünkü’…
Önderlik yapamadıklarını gören güç, çoktan onları aşmış,
İşçi örgütlerinin tepesine çöreklenmiş, elde ettiği maddi olanaklarla işçi sınıfından farklılaşmış, bu yüzden düzenle bütünleşmiş ve onun politikasını uygulayan bir sendika bürokrasisinin varlığı, gün ışığı gibi ortaya çıkmış’… Belki de en önemlisi; ’“sınıf mücadelesinin sona erdiği’” iddiası, çoktan efsaneler arasına karışmış durumda.
 
Hükümet korku içinde. Çünkü’…
’“Özlük haklarıyla başka kamu kurum kuruluşlarına aktarılmadan’” gram geri adım atmayacakları belli olan TEKEL işçilerinin direnişi, bugüne dek eline verilene sessizce razı olan, ağzını açmayan/açamayan çalışma hayatındaki ’“diğer köleleri’” de isyana teşvik ediyor.
Ülkenin her yerinde isyan ateşleri baş veriyor, isyankar sesler yükseliyor.
Ülkedeki ekonomik yangını gizlemek için bugüne kadar bin türlü dalavere çevirenler, her gün ülkenin siyasal gündemini değiştirme manevraları yapanlar ve bunu da kısmen başaranlar biliyorlar ki, bu dalganın altından kalkamazlar.
Biliyorlar ki, aç fare fırın duvarı deler!
Ve o duvar, ’“o duvarınız vız gelir bize vızz’” diyenler tarafından çoktan kemirilmeye başladı! Bir tuğla devrilirse, ördükleri o duvarlar çökecek!
 
’“TEKEL işçilerinin direnişi ideolojiktir’” laflarıyla ’‘aba altından sopa gösteren’’ iktidar mensuplarına çok güzel bir yanıt vermişti ’‘milli görüş’’ geleneğinden gelen eski milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu.
Sağcı, ama ’‘tutarlı, vicdanlı ve dürüst’’ bir sağcı olan Bekaroğlu, ’“ideolojik olmanın’” sağcı siyasetçilerin muhalefeti açığa düşürmek için sık sık başvurdukları bir ’‘suçlama’’ olduğunu belirttiği yazısında şöyle diyordu:
’“Zamanında Demirel ve Özal çok kullanmışlardı bu kavramı.
Şimdi Tayyip Erdoğan aynı şeyi yapıyor. Özellikle toplumsal muhalefetten gelen eleştiriler karşısında hemen ’‘ideolojik’’ yaftasını yapıştırıyor. Bu şekilde aslında, bir taşla iki kuş vuruyor. Öncelikle insanlara ’‘muhalifin söylediğini dinlemeyin, dinlemeye değmez, zaten bir şey de söylemiyor’’ mesajını veriyor.
Ayrıca muhalifi ’‘kötü, komünist, Marksist, marjinal’’ pozisyonuna düşürüyor.’”
 
’“Tekel işçilerinin direnişi ideolojiktir’” sözlerini ’“bir suçlama’” olarak algılayıp ’“Vallahi ideolojik değildir. Ben kefilim. İşçiler ekmek mücadelesinde’” cevabını veren Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’’nun da Bekaroğlu’’nun sözlerinden alacağı dersler var.
Ama bize/hepimize, eğer almayı bilirsek en büyük dersi bugünlerde Tekel işçileri, gösterdikleri direnişle veriyor.
 
Tekel işçileri, o duvarları aşamayabilir. Mücadeleleri yenilgiyle sonuçlanabilir.
Ama o durumda bile, geleceğe tarihsel önemde, paha biçilmez değerde bir deneyimi bırakmış olacaklardır.
Artık her büyük işçi eyleminde bazıları tir tir titreyecek; kalpleri, ’“Ya Tekel işçisini örnek alan başka işçiler, meydan okumalarını sonuna kadar götürürlerse?’” diye atacak.
Onun için’… İyi ve dürüst bir aydın, bir hukuk duayeni olan Uğur Alacakaptan’’ın, yaptığım röportajda söylediği ’“Bakın bugün Ankara’’da neredeyse iki aydır devam eden bir direniş, Türk işçi hareketinde bence bir tarih yazmak şeklinde olacaktır’” cümlesine, tüm yüreğimle katılıyorum.
Tüm yüreğimle direnenlerin yanında olduğumu söylerken, aramızdaki farkın altını çiziyorum:
Onlar ’‘tarih’’ yazıyorlar, bizlerse sadece hikayelerini’…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Kartla ödemede 'derin' sorular!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Yolun sonu
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Hangisi?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Buraya kadar!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva