Türkiye bir süredir 5 yılda 'müthiş bir zenginlik' yaratan enteresan bir çiftin (Dilan-Engin Polat) gündemiyle meşgul.
Ne hayat pahalılığı, ne Gazze'deki acı, yıkım..
Varsa - yoksa Diloş'un maceraları!
Euro'dan bigudiler, değeri 200 milyon lirayı aşan lüks araçlar, özel jetler, altın şekerli kahveler..
Görgüsüzlükte zirve!
Çirkin, yakışıksız bir hayat tarzı!
Demet Akalın'ın çok değil 5-6 yıl önce 'fotoğrafçılığını yapan' Diloş(!) ve 'enginlere sığmayıp taşan' muhterem eşinin 'otuz iki kısım tekmili birden maceraları'!
Özeti; para - para - para..
Ama.. 'Kirli' para..
Öyle kolay kolay kazanılacak bir para da değil hani..
MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) da devrede; işte 'kara para aklama', 'vergisiz kazanç' ve 'vergi kaçırma' iddiaları da var.
Bunca yıllık tecrübemle söyleyeyim; öyle parfüm, güzellik malzemesi satılarak kazanılmaz bu para!
Gerçek 'alınteri' ile olmaz..
Devlet el koydu; doğrudur; yerindedir; sonrası onların işi!
Peki bu 'görgüsüzlük fenomenliği'ni yaratanlar kim?
Ya yalanın, dolanın, şatafatın ve hayal tüccarlarının arkasından gidenler?
Sanal bir dünyada umut arayışları?
Neden insanlıktan bu kadar uzaklaşma?
Niye 'gözümüzün içine bakarak bizimle dalga geçen, alay eden, aşağılayan' bu insanlarda çıkış arayışı?
Takip edilen kişilerin kimliğine, kişiliğine, güç ve kalitesine bu kadar özensizlik?
Gülüp geçilecek insanlarda bulduğumuz ne Allah aşkına?
Neyin fenomeni?
Ürettiği ne, ya başardığı?
Bu kadar mı basit 'zevzeklik' ile gündem olmak!
Sonra da zengin!
Bu yozlaşma, bu toplumsal değerlerin yerle yeksan olmasının suçlusu kim?
Bu ve benzeri arkadaşlar kadar bizde mi suçluyuz yoksa?
Bu 'görgüsüzlük' gözümüzün içine baka baka yaratıldı diye!
Değerler, kurallar, yasalar 'yol geçen hanı' yapıldı diye!
Büyük Usta Vedat Türkali'nin 'Tek kişilik ölüm' ve 'Bir gün tek başına' kitapları çok sayıda eseri arasında ben de ne çok iz bırakmıştır.
Hala ne severek okurum tekrar tekrar...
'Fatmagül'ün suçu ne?' de onun senaryosundan dizileştirilmişti çok yıllar önce.
Günlerdir 'Diloş aşağı Diloş yukarı' gündem 'mehter marşı' gibi iki ileri bir geri götürdükçe bizi; sormadan edemedim:
Sahi Dilan'ın suçu ne?
Fatmagül'de olduğu gibi onu bu çarkın içine sürükleyenler de bir şey söyleyecek mi?
Ya hesap sormayanlar?
Benim asgari ücretlim sürünürken Ferrari'ler, Range Rover'lar; oh ne ala!
Yağma Hasan'ın böreği!
Bari 'zekanın zirvesi' Einstein da umut arayayım:
'Evrende en büyük sorun ve ziyan; sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir'...
O zaman?